Ana içeriğe atla

Okullarda verilen notlar ne derece gerçeği yansıtıyor? -5-

2016-2017 öğretim yılında I.dönemin son haftasında dersine girdiğim bir öğrenci yanıma geldi. "Hocam dersinizden notum 4 düşüyor, 84.25 puan ile dedi. Kızım! Derse katılan, sorumluluğunu bilen bir öğrencisin. Performans notu olarak iki tane yüz verdim, başka ne yapabilirim, dedim. "Bilmem, ama diğer notlarım hem 5" dedi, gitti.

Sistemden notuna baktım. Çocuk doğru söylüyordu. Öğrencimin tüm derslerinin puan ortalaması benin din kültürü dersim dışında 95'in üzerindeydi. Şaşırdım bu duruma. Çocuk karneyi aldıktan sonra ailesi veya bir başkası karneyi görse benim dersin notu sırıtıp duracak. Notu gören de bana kızacak. Çünkü ben görsem aynı karneyi ilk başta, dersin öğretmenine ben de kızardım.

Bu durumda bir anormallik var. Ya benim notumda ya da diğerlerinin notunda. Üstelik fen, İngilizce, matematik, Türkçe gibi derslere göre bizim dersimiz daha kolay. İki tane verdiğim performans notu bile 85 puana ulaştırmamıştı. Yazılılarım çok mu zordu? Zor değil. Haydi diyelim ki zor. Her iki sınavı test yaptım. Sınavlardan önce EBA adı verilen sisteme öğrencilere çözmeleri için her bir sınavda 50'er soru gönderdim. Gönderdiğim 50 sorunun 33-34 tanesini noktası, virgülüne dokunmadan sınavda aynen sordum. Üstelik sınavlardan önce EBA'ya gönderdiğim sorulardan soracağım diye sıkı sıkıya tembihledim. Kağıtları yanlış okumuş olabilirim, varsa düzeltelim diye tüm öğrencilere kağıtlarını gösterdim.

Sorarım size daha önceden çalışma soruları şeklinde test olarak kendilerine gönderilen sorular zor olur mu? Bir defa sorulacak sorular belli. Kağıtları da doğru okuduğuma göre geriye ne kalır? Bu duruma ne denir? Anladığım kadarıyla TEOG'da lazım olur diye tüm öğretmenlerimiz bonkör davranıyor. Çocuk benim dersimin dışında aldığı diğer notlardan memnun. Yüzü de gülüyor. Ben de gülmesini isterim elbet. Çocuklarımız mutlu olsun. Fakat lisede üzülmeye başlayacak, inanın.
***
2015-2016 öğretim yılında  son sınıfı 99 küsur ile bitiren çocuğum liseye başladı. İlk sınavlardan sonra yapılan veli toplantısına katıldım. Fazla müşterisi olmayan öğretmenleri görmeye çalıştım. Çünkü ara karnede tüm notları gösteriyordu. Ortalaması ortaokulda 95 civarında olan çocuğun puan ortalaması 63'e düşmüştü. Burası ortaokul değil diye bağırıyordu notları.

Bazı öğretmenlerin müşterisi niye azalmıyor diye birinin sırasına girdim. Ders öğretmeni İngilizce öğretmeni idi. Gelen veli öğretmenden izah bekliyordu. Çünkü çocuğunun aldığı notu beğenen yoktu. Öğretmen izah yaptıkça veliler: "Hocam nasıl olur? Çocuğumuzun 8.sınıfta İngilizcesi hep yüz idi" serzenişine öğretmen: "Orada kolay soruyorlar, burası lise" cevabı veriyordu. "Haydi kolay sordular diyelim, hem birinci hem de ikinci TEOG'da çocuğumuz hiç yanlış yapmadı, buna ne dersin" dediklerinde öğretmen: "TEOG'da da kolay soruyorlar cevabı verdi. Veli şaşkındı. Bir not bir yıl öncesinde 100, bu sene 50'ye düşmüştü. Ya TEOG sorularında, ya ortaokulda öğretmenin yaptığı sınavlarda ya da lisedeki verilen ölçme değerlendirmede bir sorun vardı. Sorun kimde bilmiyorum. Ama gördüğüm bir şey var. Notlar hep şişiriliyor. Bir yerde biri gerçek not vermeye kalkınca kimse durumuna razı olmak istemiyor ve basıyor vaveylayı.

Öyle zannediyorum, ortaokulda verilen notlarda bir şişirme, lisede de bir sıkma hakim. Bakalım üniversiteye girişte ne olacak, bunu da zaman gösterecek. Ama tüm öğretmenlerin not verme yönünden ortak bir yerde buluşmalarında fayda var. Yoksa bu gidişle orta yolu bulamayacağız, çocuklarımızın gerçek seviyesini öğrenemeyeceğiz. 24/01/2017

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde