Oğlum lise birinci sınıfı takdirle geçti. ikinci sınıf için alan seçimi yapacağız. Bizim mahdum fen bilimleri alanını seçmeye kara vermişti. Kendisine sayısal alanı yapamayacağını, kendisi için en uygun alanın sözel olabileceğini söyledim. Yine de kendi okulumdaki rehber öğretmenlere akademik benlik testi uygulattım. Her ikisinde de sayısal/fen bilimleri alanı çıktı. Çocuğum da sayısal alanı kafasına koymuştu. Ben de itiraz etmedim.
Alan seçimi için okulundaki sınıf öğretmeninin yanına vardık. Selam-kelamdan sonra: "Hocam, çocuğumuz fen alanını seçecek, çünkü FKB dersleri ve matematiği beş. Acaba bu öğretmenleriniz fazla not vermiş olabilir mi" dedim. Öğretmen: "Güzel bir tespit, beyefendi, siz bunu bir de okulun müdür yardımcısına sorun" dedi. Yardımcıya gittik: "Hocam, ne fazla not vermesi, biz iki yüz öğrenciden 120 tanesini eledik. Bunlar kalbur üstü öğrencilerdir. Fazla not falan vermedik. Çocuğunuz bileğinin hakkıyla aldı" dedi. Biz döndük dolaştık. Sınıf öğretmeninin yanına tekrar vardık. Fen Bilimleri alanını seçtik.
2003-2004 öğretim yılına çocuğumuz fen alanı ile başladı. Birinci sınavlar sonrasında yapılan veli toplantısına katıldım. Elime aldığım ara karne pek iç açıcı değildi. 70 olan psikoloji dışında ikinci en yüksek notu Din kültüründen. O da 45 idi. Altında her puandan ders var idi. İçlerinde geçen yılın beş düşen dersleri dahil. Görünen kök kılavuz istemez. Ama bizim çocuk bu notlarıyla: "Ben okumak istemiyorum, beni alın okuldan" diyordu. 70 olan psikoloji notunda bir sorun vardı. Zira bizim çocuk not almamak için epey uğraşmış anlaşılan. Devamsızlığı da fena değildi. 2 ay içerisinde 10.5 gün de devamsızlık yapmıştı.
Bu durumda öğretmenleri de tek tek gezmeye gerek yoktu. Ama geldik bir kere. O değilden dolaştım. "Hocam, şu psikoloji notunda bir sorun var, sizde durumu zayıf ne dersiniz" dediğimde önce yüzüme baktılar, sonra "Beyefendi, ilk defa böyle bir veli ile karşılaşıyoruz. Dersi zayıf olan veliler genelde hep bizi suçlar da" dediler. Ardından çocuğumuzun derse çalışmadığını ifade ettiler. Sıra geldi geçen yıl matematik dersine giren öğretmene. Zira o da bu yıl geometri dersine giriyordu. "Hoca hanım, sizde nasıl bizim oğlan" dedim. "Çocuğunuz yanlış alan seçti, bu alanı kaldıramadı" dedi. İyi de hocam, bu çocuğun geçen yıl sizdeki notu 5 idi dediğimde "Ben geçen yıl fazla not verdim" deyince, "Hoca hanım, ben sizden not mu istedim de fazla not verdiniz. Siz fazla not verdiğiniz için biz bugün yanlış yerdeyiz" dedim ayrıldım.
Eve gelince bir nabız yokladım. Bizim çocuk okulu bırakma niyetinde idi. O yıl dükkan açan dayısının yanında çalışmaya göz kırpıyordu. Dersim ne kadar zayıf olursa beni okuldan alırlar, ben de dükkanda çalışır, meslek öğrenirim düşüncesinde olduğunu sezdim. Bu işe başladık, liseyi bitireceğiz, önümüzdeki yıl alanını değiştirelim" dedim. Tamam dedi, anlaştık. Önümüzdeki yıl TM alanını seçerek yolumuza devam ettik. İstemeyerek de olsa liseyi bitirdi.
Lise bitince dayısının yanında çalışmaya başladı. Askerlik çağı geldi, askere gitti. Tezkeresine az bir zaman kala KPSS'ye müracaat ettim onun adına. Geldi iki ay boyunca kampa girdi. Aldığı yüksek puanla bir kaç ay içinde ataması yapıldı, kamuda memur olarak işe başladı. Askerlikten sonra üniversiteyi bitirdi.
Umarım derdimi anlatabilmişimdir. Niyetim kendimin ve ailemin hayat hikayesini anlatmak değil. Yanlış alan seçmemizin temelinde objektif not vermemenin yattığını izah etmeye çalışıyorum. Öğretmenin verdiği fazladan not, çocuğumuzu ve bizi yanlış alana sürüklemiş, okuldan ve derslerden soğumamıza sebebiyet vermiştir.
Şu anda alan seçimi kalktı, onun yerine seçmeli dersler vasıtasıyla alana kaynaklık eden dersler seçilebiliyor. Lisede çalıştığım yıllarda gördüğüm bir husus var. Üniversitede gidilebilecek tıp, mühendislik gibi cazip bölümler sayısal alandan öğrenci aldığı için öğrenci sayısal zeka olmasa da velisinin yönlendirmesiyle sayısal alanı seçiyor. Çocuk, içine sinmese de zoraki de olsa sınıf geçiyor ama beklenen başarı bir türlü gelmiyor. 24/01/2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder