Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Çözümsüz Bir Vaka

Çok uğraştı, didindi. Çalmadık kapı bırakmadı. Sonunda mülakatla bir koltuğu kaptı. Çok çalışmıştı zira. Zira bir hak geç de olsa teslim edilmişti. Ne kadar sevindiğini anlatmaya gerek yok. Halen sevinçli ama yeterince sevinemiyor. Çünkü acaba bu koltuk altından kayar gider mi endişesi taşıyor. Biliyor ki mahkeme kadıya bile mülk değil. Endişesi ehliyetsizliğine dayanmıyor. Zira koltuğun hakkını bihakkın veriyor. Kendisini bu koltuğa layık görenlerden de endişesi yok. Zira saygıda kusur etmiyor. Yani arkası sağlam. O zaman bu makam sahibi zevatı endişeden de öte korkutan ve yüzünü güldürmeyen nedir? Duyumlar. Çünkü sağda solda bir iktidar değişiminde birileri devri sabık uygulayacakmış. Kendilerini koltuktan edecekleri gibi yerlerine gelecekler listesi bile şimdiden belliymiş.   Ne yapsın bu durumda? Otursa rahatı yok, kalkıp dolaşsa rahatı yok. Bırakılır mıydı bu koltuk? Haydi bıraktı diyelim, altından kayıp giden koltuğu bir daha verecekler miydi kendisine? Birileri iktidara gelir mi

Sözün Namusluğu

Türk filmi izlemiş olmalısınız. Hele Cüneyt Arkın'ın Bizanslılara dair çevirdiği filmleri defalarca izlemişsinizdir. Filmlerde başrol oyuncusunu ele geçiremeyen kötü rolde oynayan kişiler başrol oyuncusunun anasını, babasını, karısını, bazen çocuğunu kaçırarak başrol oyuncusunu teslim olmaya, elindeki silahı bırakmaya aksi takdirde yakınını öldüreceklerini söylerler. Yakınlarım benim her şeyim, onlar için canımı veririm diyen başrol oyuncusu mecburen teslim olur veya elindeki silahı bırakır. İşte teslim oldum, haydi çocuğunu bırakın der ama dediğiyle kalır. Ne çocuğu bırakılır ne de kendisi. Başrol oyuncusuna yapılmadık işkence kalmaz. Film bu şekilde devam eder. Filmde dikkat çekmek istediğim nokta, bir şey yapmayacağız sözünün havada kalması yani yerine getirilmemesi tek kelimeyle mertliğe sığmaz. Düşmanın ve düşmanlığın bile mertliği tasvip edilir. Allah sözünde duranlardan eylesin. Kimsenin düşmanı olmasın ama olacaksa da mert olanını nasip etsin. Hiçbir şey yapmayacağım deyip

Dedikodu mu, İstihbarat mı?

Musa peygamberle bir adamın arasında geçen bir anekdota yer verilir. Hepinizin bildiği bu hikayeye kısaca yer vermek istiyorum: “Adamın biri Musa peygambere gelerek tüm hayvanların dilinden anlamak istediğini söyler. Musa peygamber, her şeyi bilmen özellikle hayvanların dilinden anlaman iyi olmaz, bu sevdadan vazgeç dese de adamın ısrarı karşısında dua eder ve adamın duası kabul edilir. Tüm hayvanların dilinden anlamaya başlayan adam akşam ahıra hayvanları yemlemeye gider. Eşekle öküzün aralarındaki konuşmaya şahit olur: —Eşek kardeş, senin işin ne iyi, bana yazın da rahat yok, kışın da. Sabah olacak çifte koşacaklar, ama sense akşama kadar rahat gezeceksin. —Bunlar hep senin ahmaklığından. Sabah olunca hasta numarası yap, akşamdan sahibimizin döktüğü yemi yeme. O da sabahleyin seni bu haliyle görünce çifte koşmaktan vazgeçer, birkaç gün olsun istirahat etmiş olursun. Öküz, eşeğin nasihatini dinler. Yemi yemez, aç karına sabahlar. Bu ikilinin aralarında yaptığı konuşmaya şahit

Dümen Suyuna Gitmek

Bugün size bildiğimiz, zaman zaman kullandığımız bir deyimden bahsedeceğim: Dümen suyuna gitmek. Önce anlamına bir bakalım: “ Birine bağımlı olmak, birinin tuttuğu yolu izlemek, hemen her şeyde ona uyarak onun istediğini yapmak ”. Örnek cümlede kullanalım: “ Başkasının dümen suyundan gidenler kişiliklerini bulamazlar ”. Deyimin anlamına baktığımız zaman bir başkasının ağzına bakan, onun dediklerini yerine getiren kişiler için söylenir. Gördüğünüz gibi olumlu anlamda kullanılan bir deyim değil. İnsanoğlunun yaptıkları hep birbirine benzese de hatta şıp demiş burnundan düşmüş dense de her bir insan farklı bir varlıktır. Benzerliklerinden ziyade farklılıkları çoktur. Çünkü her insan özgün, orijinal ve özgür bir bireydir. Özgünlüğü ve nevi şahsına münhasır olmasıyla halk nezdinde değer kazanır. Bir başkasını taklit edenler, bir başkasına bağımlı olanlar, bir başkasının yolunu izleyenler, toplum nezdinde pek tasvip edilmez. Ona kendin ol derler. Çünkü Allah her insana akıl ve zeka vermi

Farz edin ki Öldüm

Dostlarım! Bir vefat haberini aldığımız bir tanıdığımız hakkında, ardından yazar, çizer, hakkında yorum yazarız. Bilirim ki ardından yazdıklarımızı mevta okuyamaz ve haberi olmaz. Beni en fazla ilgilendiren ve meraklandıran yön de burası. Şimdi sizden istediğim, Beni bir an için ölmüş bilin. Duydunuz ve hakkımda ne yazardınız? Lütfen içinizden geldiği gibi yazın. Allayıp pullamayın, vurun dedimse de öldürmeyin.  Öldükten sonra neye yarar demeyin. Zira ben hakkımdaki yorumlarınızı okuyacağım. Ölü taklidi yaparak size cevap vermeyeceğim. Bunun bana faydası, size göre iyi biri isem, öbür alemde "Dostlarıma göre ben böyle biriyim" diyeceğim. Yok, kötü biri isem -ki ben bu durumumu biliyorum- ölmeden önce geri kalan ömrümde kendime ve yaşantıma dikkat edeceğim.  Gördüğünüz gibi her iki görüş de benim lehime olacak. Sana bu iyiliği yapmayacağım demeyin. Dost acı söyler ama yüze söyler deyip bağrıma taş bastırıp içime atacağım.  Umarım yazacaklarınız beni öbür aleme gitmemi hızlandı

Bamyanın Faydaları *

Bugünlerde yazı yazma şevkim pek kalmadı. Gündemi zaten nicedir takip etmiyorum. Yazdığım her yazı bir tarafa çekiliyor, birileri nem kapıyor. Kendi kendime, ne yazsam ucu kimseye dokunmaz, fincancı katırlarını ürkütmem dedim ve aklıma bamyanın fazileti geldi. Hah dedim, buna kimse bir şey demez. Böylece bayram seyran ve Konya düğünlerinin vazgeçilmez menüsü bamyanın faydalarını da öğrenmiş olurum. Bamyaya dair tek bildiğim, sıcak içilmesi, boşta bulunan kimselerin ağzını yakması. Sizler için “haberturk.com” sitesinden derledim. “Bamya yaz mevsiminin en besleyici ve lezzetli sebzelerinden biridir. Kalorisi oldukça düşük olması sebebiyle diyet listelerinin de vazgeçilmez yemeklerinden biridir. A vitamini bakımından zengindir. Fa ydaları: 1.Mide Problemlerini Önler:  Bamya suyu emmeye yardımcı olur ve aşırı kolesterol, metabolik toksinler ve aşırı safrayı yakalayıp dışkı yoluyla dışarı atar. İçeriğindeki büyük su yüzdesi kabızlık, gaz, şişkinlik ve mide problemlerini önler. 2.Diyab

Kim Dosttur, Kim Değildir?

Aynı arabadasın veya surat yapan bir tanıdığını görüyorsun. Ona, kaza yapacaksın demek düşmanlık değil, dostluktur. Sevip saydığın ve de desteklediğin kişi iyi yönetemez hale gelmiş ise; ona yanlış yapıyorsun. Gittiğin yol, yol değildir, çıkmaz sokaktır. Böyle gidersen duvara toslayacaksın demek, düşmanlık değil, dostluktur.  Dostun nicedir dün dündür, bugün de bugün söylemini düstur edinmiş, dün savunduğunu bugün nakzeder duruma gelmiş, durmadan U dönüşü yapar hale gelmişse, bunu görmezden gelmek, dostluk değildir. Dosta düşmanlıktır. Bu durumda ona bu gittiğin yol yanlıştır demek dostluktur. Çünkü dost yüze söyler.  İyi günde dostun yanında yer alıp kötü günde dostunun elini tutmayan dost değildir. Bu kişiden ancak iyi gün dostu olur.  Dostun sürekli yanlış yaptığı halde ona sesini çıkarmamak, yanlış yapıyorsun diyememek, üstüne üstlük o dostu desteklemeye devam etmek ve alkışlamak dosta yapılan en büyük kötülüktür. Çünkü her halükarda alkışlanan, hata ve yanlışlarını görem