Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kurban Bağışları *

Kurban Bayramı yaklaştı. 31 Temmuz Cuma günü bayram. Biz daha kurbanı nasıl, nerede, kiminle keselim, fiyatlar nerelerde diye düşüne duralım. Kimi vakıf, dernek ve yardım kuruluşları haziranın ortasından itibaren kurban bağışı için mesajlar göndermeye başladı bile. Yurt içi ve yurt dışı olmak üzere kurban bedelleri de belli. Sizlere de değişik yardım kuruluşlarından bu şekil mesajlar gelmiştir.  Fiyatlar kesilen bölgeye, yardım kuruluşuna, yurt içi ve yurt dışına göre değişiklik arz ediyor. Gelen mesajlara baktığımız zaman yurtdışında kesilecek kurban bedelleri, yurt içine göre genel itibariyle daha ucuz. Yurt dışında ortalama 750 olan bir kurban bedeli, yurt içinde 1200 lira civarında. Türkiye'deki bir kurbanlık yurt dışına göre neredeyse iki katı. Normali, bu ülkede kesilen kurban daha hesaplı olacağı yerde maalesef daha pahalı. Bu da bu ülke insanı olarak eti daha pahalıya yediğimiz ve kurbanlıkları daha fazlaya aldığımız anlamına geliyor. Ülkede hayvancılığı desteklemek, kal

Dere Yolculuğum

5 Temmuz 2020 günü ikindi vaktinde hava kapanınca yürüyüş planımı erkene aldım. Çıktım yola. Niyetin 1,5-2 saat kadar yürümek. Her yürüyüşüm güzergahımın da farklı olmasına özen gösteririm. Niyetim bu vesileyle farlı yerleri de görmek. Ne tarafa gideyim derken hele bir yürüyeyim. Ayaklarım nereye çekerse o tarafa giderim dedim. Aşkan Mahallesi Konevi Kültür merkezi civarından koyuldum yola. Yürüyüşümün ilk 10 dakikasında bir tempo tutturup yürümeye başlamıştım ki çalışır vaziyette bir aracın içinde, yanında eşi veya annesi olan biri izledi durdu beni. Gözünü benden ayırmadı. Yanlarına yaklaşırken “Gençliğine güveniyorsan, düş önüme, yürü benimle” dedim. “Maşallah amca, inan içimden bu dediklerini geçirdim. Ben cesaret edemem. Sana kolay gelsin” dedi. Gencin söylediği beni daha da motive etti. Adımlarımı biraz daha sıklaştırdım. Ara sokaklardan Yaka yoluna çıktım. Karşımda Huzurevi’ne uzanan rampayı görünce burası tam bana göre deyip yokuşa verdim kendimi. Huzurevi’ni sağıma alarak

Bu Kötülüğü Kimse Yapamaz ***

Birini çok seviyorsunuz. Onun için canınızı verebilecek durumdasınız. Onunla pazara kadar değil, mezara kadar gidersiniz. Olabilir. Çünkü sevgi bir gönül meselesidir. Gönülden gelen bir şey için kimse ayıplanacak değildir. İsteyen istediğini sever. Sevdiğiniz bu kişi; oğlunuz, kızınız, torununuz, ağabeyiniz, ablanız, eşiniz, anne, babanız, siyasi veya STK lideriniz vs olabilir. Bu kişiye kötülük yapmak istiyorsanız şu dediklerimi yapın derim:  *Bu kişiyi, doğru-yanlış her konuda alkışlıyorsanız, *Dost acı söyler, yüze söyler sözünde olduğu gibi hatasını yüzüne söylemiyor ve eleştirinin yapıcı olanını dahi yapmıyor ve hiçbir şey yapamıyor olsanız bile hoşnutsuzluğunuzu yüz hattınızla bile belli etmiyorsanız, *Önceki söz ve fiilleriyle çelişen bir şey yaptığı zaman hangi dediğin doğru demiyorsanız, *Her yaptığına; vardır bir hikmeti, o bizden iyi ve en güzelini düşünür. O bunları bilmiyor mu sanıyorsunuz deyip aklınızı bir nevi kiraya veriyorsanız, *Tüm arkadaşlarını tek tek

Bir O Var, Bir Ben

Bir sabah namazından, takriben bir saat sonra yürüyüş yapayım diye Evliya Çelebi yürüyüş parkuruna gittim. Akşam kalabalığı yoktu parkın. Tenha mı tenha. Yürümeye başladım kendi halimde. Yürürken de kim var, kim yok etrafı gözlemliyorum. Daha önce yürümüş, dinlenmek için kamelyalara oturmuş birkaç kadın var. Kenar ve köşede spor yapan birkaç genci gördüm. İki kadın ellerinde nevaleleriyle kahvaltı yapmak için çoğu boş kamelyalardan birine oturdu. Üzerlerindeki kıyafetten bir fabrikanın çalışanları olduğu belli olan dört kişi, servis gelinceye kadar yürüyüş yapalım demiş olmalılar. İkisi önde, ikisi de arkada birbirleriyle konuşarak ağır tempo yürüyüş yapıyorlar. Yürüyüşleri de kısa sürdü. Dönüşümde göremedim. 800 metrelik parkurda beşinci turumu atıyorum. Pek açılamadım. Yürüyüşü kısa kesip bitireceğim. Tam başladığım noktaya gelirken yüzünde, usulüne uygun maskesini takmış, yaşlı bir amca belirdi önümde. Pek yürür gibi gelmedi bana. Yürüyeyim mi yürümeyeyim  mi der gibi bir hali

Benzetmenin Bedeli

29 Haziran günü "Taraklara Elveda" başlığı ile bir paylaşımda bulunmuştum. ( https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=3299905630074402&id=100001649920184) Saç, sakal ve bıyığımda  tek tel kalmayacak şekilde kendi kendime yaptığım tıraşıma, bazı yorumcular başıma dair bazı benzetmelerde bulundular. Teşbihlerin çoğu teşbihte hata olmaz misali yiyecekler üzerine bir benzetmeydi. Haliyle benzetmeler midemi, cebimi ve gönlümü cezbetti. Ne de olsa hepsi birer nimet. Benzetme ve benzetenlerden bazıları: 1. "Kabağın da bir sahibi var" → Bekir Sayman, 2. "Yumurta gibi" →Sen Ibrahim, 3. "En hafif tabiriyle yumurta gibi... Bir de nohut var ki ona benzetmeyeyim" →Ahmet Şam, 4. "Karasınır karpuzu gibi maşallah" →Ahmet Zeren, 5. "Ramazan, kusura bakma ama yumurta gibi olmuşsun"→Ahmet Güneş 6. "Kaskabak kardeşim, hayırlı olsun"→ Mehmet Avcı Bu benzetmelerde bulunan arkadaşların benzetmeleri meyvesini ver

Babacan Bir Tavra Ceza Verilir mi Hiç! *

Bursa'da bir kamu kurumunun müdürü, iddiaya göre odasına bayan memurunu çağırıyor ve ona " Maşallah, çok güzelsin, fıstık gibisin " diyerek kalçasını elliyor. Gözyaşlarına boğulan genç memur, olayı önce arkadaşlarına anlatmakla da kalmayıp sorunu yargıya taşıyor. Bursa 5.Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen  'basit cinsel saldırı’  davasında kurum müdürü, mahkumiyete çarptırılıyor. Sanık müdür, kararı temyiz ediyor. Yargıtay 14. Ceza Dairesi, kalçaya elleme yoluyla gerçekleştirildiği iddia edilen cinsel saldırı olayında müdürün babacan tavırla hareket edip etmediğinin yeterince araştırılmadığına dikkat çekerek “Sanığın aynı yerde birlikte çalıştığı mağdurenin vücuduna dokunması şeklindeki eyleminin, cinsel amaçla gerçekleştirildiği hususunun şüphede kaldığı ve mevcut haliyle cezalandırılmasına yeter başkaca delil bulunmadığı anlaşıldığından, isnat edilen suçtan beraatı yerine, yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi kanuna aykırıdır. Sanık avukatının temyiz itira

Düğün Sezonu Açıldı ***

Yeni düğün sezonuna geçmeden önce bildiğimiz eski düğünlerimizden kısaca bahsedeyim. Maliyeti yüksek harcamalara değinmeyeceğim. Bu zaten bilinen bir şey. Davetli sayısına getireceğim işi. Ortalama bin kart bastırılır Konya’da. Her kart üç ile çarpılır. Ortaya üç bin kişilik bir davetli çıkar. Bu kadar misafir, bizi sevip sayıp düğünümüze gelecekse bunlara yemek vermezlik olmaz. Onca masrafın üzerine bir de düğün yemeği verilir. Bunun için düğün salonu da tutulur. Her bir masaya 10-12 kişi gelecek şekilde oturtulur. Çorbalar dahil tüm yemekler ortak kaba konur ve herkes bu ortak kaba kaşığıyla daldırır. Zaman zaman bir tabak bir tabak daha derken iş yarışa biner. Gelen etli pilavın haddi hesabı olmaz. Tüm pilavların da azami etli, etin de yağsız olması istenir. Pilavın üstündeki et de bizi kesmez. Gözümüz denizaltındadır. Masada oturanlardan birinin aşçı, servisçi tanıdığı vardır. Selamımı söyle, denizaltı göndersin denir. Nazla, şifayla gelen denizaltı, mideye bir güzel indirili