Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Yapanın Yanına Kar Kaldığı Dünya

Başka ülkeleri bilmem, bizim ülkemizde hemen hemen her seçim öncesi değişik adlar verilse de vatandaşa af gelir. Kah imar affı, kah vergi borçlarını yapılandırma, borçların faizlerini silme, kah taksitlendirme, kah trafik cezalarının ana parasını yatırma vb aflar gelir. Örneklerini verdiğim bir kısım bu aflara dikkat edersek görevini yapmayan, kurallara uymayan kişilere af var, onları koruyup kollama var. Farkındaysanız zamanında borcunu ödeyen, vergisini veren, evini-barkını belediyesinden izin almak suretiyle yapan, aracını trafik kurallarına göre süren, ceza aldığı zaman zamanında yatıran vatandaş yok bu aflarda. Benim bu aflardan anladığım günümüz devletleri, en azından kendi devletim kanun ve kural tanımayanları koruma görevi yapıyor. Vatandaş olarak zamanında yapması gerekenleri yapmayan kişileri koruyup kolluyor. Sanki dürüst vatandaşa, “Sende kural tanımasaydın, bugün seni de gözetirdim, bir daha sen de böyle yap. Vergini zamanında yatırma, evini kaçak yap, otobandan para

Dünya Mülteciler Günü mü yoksa Utanç Günü mü?

Belirli gün ve haftaların sayısını bilmiyorum. Zira her güne mahsus bir gün var. Bazı gün ve haftaların kutlanmasını ve anılmasını anlıyorum.   Bazılarının ismini duyunca böyle de gün mü olur diyesi geliyor insanın. En azından ben öyle diyorum. Mesela Dünya Mülteciler Günü. Bugün haberleri izlerken kulağıma çaldı böyle bir gün. Cehaletime verin. 2001 yılından beri her yıl 20 Haziran gününün Dünya Mülteciler Günü olarak anılmakta olduğunu bu vesileyle öğrenmiş oldum. Az bir araştırmayla daha ne günlerimiz olduğunu -şayet siz de benim gibi bilmiyorsanız- öğrenmiş olursunuz. Neyse konum tüm günler değil. Gelelim mülteciler gününe… “Dünyadaki mültecilerin durumunu, problemlerini kamuoyuyla paylaşmak ve bu konuda bir bilinç oluşturmak için   20 Haziran gününün Dünya Mülteciler Günü olarak belirlenmiş. Zira BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin verilerine göre dünyada mülteci sayısı 65,3 milyona ulaşmış. Rakama bakıp hizaya gelelim. Birçok ülkenin nüfusundan daha fazla bir nüfus dünyanı

Ya "Doğduğun Güne Lanet Olsun" Denirse

—Dikkatimi çekti, hangi gün doğduğunu bilmiyorum, sosyal medyada da görmedim. Doğduğun gün belli değil mi yoksa? Ya da kutlanmasına karşı mısın? —Güne gün yazdırdığını söylüyor babam. Ama yıldan emin değilim. —Önemli olan gün değil mi? Kutla gitsin! Sade bir kutlama benimki. Çok dışa açılmıyorum. —Kiminle kutluyorsun, aile içinde mi? —(Geçici) dostlar arasında diyelim. —Yani? —Maaş aldığım banka, kullandığım GSM operatörüm, kredi kartını kullandığım banka, alışveriş yaptığım firmalar, bir de Bakan kutlar. —Bakan? —Milli Eğitim Bakanı. Sağ olsun hiç sektirmez. —Başka? —Başka yok. —Sosyal medyada da yoksun. —Evet yokum. Yani gizli. —Niçin gizliyorsun? —İhtiyaç görmedim. Zira sayfamdaki arkadaşlara "Falanın bugün doğum günü. Haydi kutla" diyerek emri vaki yapıyor. —Olsun, ne zararı var. Hatırlatıyor işte! —Olsun olmaya. Ya doğum günümü gören "Lanet olsun doğduğun güne, lanet olsun seni tanıdığım güne!" şeklinde bir temenni pardon bedduada bulunursa...

Acı Soğan Cebimi de Acıttı

Sebze fiyatları zirve yapmış, ben soğan ve domates almaya gittim. Soğanın fiyatını görünce telefona sarılıp evi aradım, soğan hiç mi kalmadı diye. "Yok" cevabı alınca çaresiz poşete davrandım. Elin mahkum, mecburen alacaksın. Çünkü yemek onsuz pişmiyormuş. Bereket indirimli hali imiş bu! Ya bir de indirimsiz fiyatı? Aklıma bile getirmek istemiyorum. Kilosu 5.49 olan soğanı görünce doğrusu şok geçirmedim. Çünkü sosyal medyada bir iki gündür soğan ve patatesin fiyatlarının yüksekliğinden bahsediliyordu. Gerçi biraz abartıyorlar dedim. Ama değilmiş. Sağ olsun onlar önledi kısa bir şok geçirmemi. İyi ki böyle oldu. Yoksa soğan yüzünden gitti denme durumum da vardı. Fiyatı anormal olan sadece soğan mı, diğerleri nasıl diye bir göz attım. Sivri biber 5.99, domates 6,5 lira. Patateste etiket yoktu. Çalışana sordum, 5 lira dedi. Bayramdan birkaç gün önce soğan ve patatesin üç kilosu 5 lira civarında iken ne oldu da fiyatlar bu şekilde uçmuş. Bir anormallik var ama ne

Sağ Olsun, Sevap Kazanmamızı İster Hep!

Konya'da yaşayanlar bilir, 11 Haziran günü akşam saatlerinde yağan yağmur sel baskınlarına sebebiyet verdiği gibi önüne kattığı araçları sürükledi, bodrum katları su bastı, kanalizasyon borularından geri tepen sular rögarlardan dışarıya verdi. Resimde gördüğünüz duvar da sel baskınından nasibini aldı ve göçtü. Yanındaki araba az bir hasarla kurtuldu. Bayram öncesi olan bu olayın akabinde hane sahibi bir usta bularak duvarı yeniden yaptırdı. Eksik olmasın. Ki sorumluluk da bunu gerektiriyor. Nedense yıkıntı kalıntıları ve bahçesinden aşağıya dökülen topraklar gördüğünüz gibi öylece kaldı. Usta, duvarı ördükten sonra molozu toprağını bir tarafa, taşlarını da bir tarafa istifleyerek bırakıp gitti. Sanırım ustaya, "Senin görevin sadece duvarı örmektir, molozlarına karışmak değil" demiş olmalı. Ya da "Buradaki döküntüleri götür git dedi, usta kabul etmedi veya bayram öncesi molozu taşıtacak bir araç bulamadı.  Yoksa hane sahibi, "Bu sel baskını her zaman

Muhsin Yazıcıoğlu'nun Duyarlılığını Bugün Bazıları da Gösterebilmiş Olsaydı... ***

Yanlış hatırlamıyorsam 95 milletvekili genel seçimleri idi. Partilerin birlikte seçime girmesi yasak olduğu için yüzde on barajından dolayı BBP, ANAP listelerinden seçime katılmıştı. BBP, içlerinde Muhsin Yazıcıoğlu’nun da olduğu 8 milletvekiliyle Meclisteki yerini almıştı. Refah partisi, birinci parti olmasına rağmen önce ANA-YOL koalisyonu denendi. Hükümet düşünce DYP milletvekillerinin bir kısmının karşı çıkmasına rağmen 1996 yılında Refah-Yol koalisyonu kuruldu.   Hatta DYP’den bazı vekiller partilerinin koalisyonuna güvenoyu vermedi.     Hem güvenoyu, hem de önemli yasaların çıkarılmasında BBP, koalisyonun büyük ortağı Refah’a yakınlığından dolayı koalisyona kerhen destek verdi. Niçin mi destek verdi? “Hükümete güvenoyu vermeyin, şayet verirseniz darbe olur” şeklinde aba altından sopa gösterilmesine rağmen Yazıcıoğlu, “Kuracağınız hükümet ile milletin menfaatini gözetin ve milletin iradesini asla çiğnetmeyin. Bu minvalde yürürseniz biz sizin arkanızda oluruz“ diyerek hükümet

Sonuçları Herkes Hazmetmeli *

Başta siyasiler olmak üzere herkes aylarca konuştu. Şimdi konuşma sırası seçmende. Çünkü bu pazar önümüze sandıklar konuyor. Milyonlar oyunu kullanacak. Herkes heyecanla sandıkların açılmasını beklemeye koyulacak. Seçim günü 17.00 itibariyle yurt içi ve yurt dışı sonuçlara kilitlenecek. YSK tarafından sonuçlar açıklandıkça heyecan doruğa çıkacak, yorum ve değerlendirmeler yapılacak. Sonuçta adaylardan biri cumhurbaşkanı seçilecek, diğerleri kaybedecek. Referandumla 600 kişiye çıkarılan Meclis aritmetiği değişecek. Kimi beklediğini alacak, kimi de umduğunu bulamayacak. Doğal olan da bu. Çünkü adı üzerinde bir seçimdir. Kazananı olacak, kaybedeni de. Milletimizin ferasetine güveniyorum. Çünkü yanlışta isabet etmez. En doğru paylaşımı sandıkta yapacaktır. Seçim sonuçları umduğu gibi çıkmayanların “Seçim adil şartlarda olmadı, sandık güvenliği yoktu, seçmene baskı yapıldı, aba altından sopa gösterildi, bizi televizyonlar vermedi/televizyonlar bizimle ilgili yanlı haber yaptı, oylar m