Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Yeter ki Ona Eğilmek İstesin Kul

Gördüğünüz fotoğraf inşaatta çalışan bir işçinin fotoğrafı. Öğleye kadar anasından emdiği süt burnundan gelmiş, sıcağın altında çalışırken olmadığı kadar ter atmıştır vücudundan. Çünkü elinin emeğiyle çoluğuna, çocuğuna ekmek götürmesi gerekiyor. İnşaatta çalışmanın ne derece zorluğunu bilirim. Ben de ortaokulda başlayarak lise ve üniversite döneminde ağırlıklı olarak yaz dönemlerinde az çalışmadım inşaatlarda.  İşçi, öğleye kadar çalıştıktan sonra yemek molası verildiğinde dinlenmeden öğle namazını kılmaya kalkmış olmalı. Arkadaşları uzanmış yatarken o kalkmış kulluk görevini yerine getirmeye çalışıyor. Ne mescit, ne cami aradığı. Kimseyi engellemeden çıkmış kaldırıma, ağacı sütre olarak seçmiş. Kilitli taşın üzerinde seccade görevi yapacak ne kartonu var, ne de seccadesi. Ayağım acır demiyor, yorgunum biraz uzanayım demiyor. Yeter ki namaz kılmak istesin. Kulluk görevini de yerine getirince ne yorgunluk ne de acıma hepsi vız geliyor adama.  Ne riya, ne caka. Bulmuş sot

Seçim Çalışmalarında Oruç Tutmasam Olur mu? **

—Sayın hocam, malumunuz ülke bir erken seçime gidiyor. Benim de seçim çalışması yapmam, mitinglerde seçmenlerime hitap etmem gerekiyor. Zaman kısıtlı, bir güne birden fazla miting sığdırmalıyım. __Hayırlı olsun, kolay gelsin! __Kolay gelsin de ben ne yapacağım şimdi? __Neyi, nasıl yapacaksın? __Orucu… __Oruçla ne ilgisi var senin mitinglerinin? —Oruç oruç ben bu işi nasıl yapacağım? Çünkü sesim kısılıyor. Su içmesem olmaz. Acaba oruç tutmasam olur mu? Var mı bunun dinde yeri? Biliyorsun seni sever sayarım. —Oruç tutmanız gerekiyor efendim! Çünkü siz hasta değilsiniz, seferi de sayılmazsınız. __Ama efendim! Miting için başka illere gideceğim, doksan km'den fazla bir mesafe. Nasıl seferi olmam? __Vatandaş gibi normal bir araçla mı gideceksiniz? Nasılsa altınızda seçim çalışmasında emrinize amade bir uçak veya helikopter olacak. Gideceğiniz yere en fazla bir saatte gidersiniz. __Bu durumda ben nasıl miting yapacağım? Bu seçim ülke için önemli. Hayat-memat meseles

Seçim Serüvenim!

Erken seçim kararı alınmasında önümün kesilmek istendiği aşikardır. Nasıl ki Güneş balçıkla sıvanmazsa önümün kesilmesi de mümkün değildir. Önümüzdeki seçimlerdeki hedeflerim: 1.Cumhurbaşkanlığına aday olmak. (Yüz bin imza zor görünüyor ama imkansız değildir. Çünkü milletimiz macerayı sever. Bu imzayı vereceğine inanıyorum.) Şayet olmazsa, 2.Cumhurbaşkanı yardımcısı olmak. (Bunun için kulis faaliyetlerine başlamayacağım. C. Başkanı olan gelip beni bulacaktır.) Baktık olmadı, 3. Kabinede bakan olmak. (Bunun için tek yapacağım bakmak.) Olmazsa, 4. Bakana bakmak için yardımcı olmak. Bu da olmazsa mahalli seçimlere yöneleceğim: 5. Bir büyükşehire belediye başkanı olmak. Olmadı mı? Mevzuat elverirse, 6. Muhtar seçilmek. (Hem mahalleme hizmet eder, hem Beştepe rutin muhtarlar toplantılarına katılır, hem de İspanya'ya ziyaret yapmış olurum.  Baktım hiçbiri olmadı mı? Dünyanın sonu değil ki mevcut işimi yapmaya, bahtımın bir sonraki seçimlerde açılmasını beklerim. Daha olm

Erkenin Erkeni Bir Seçim *

İşaret fişeğini salı günü bir siyasi vermiş: “26 Ağustos’ta erken bir seçim yapılabilir” demişti. İki siyasi lider ertesi günkü görüşmelerinde erken seçime karar vererek seçimin 24 Haziran 2018 tarihinde yapılmasında mutabık kaldı. Açıklanan bu tarih erkenden de öte erkenin erkeni bir seçim. Dört yılda bir seçim süresini kısa bulmuş ve geçen yıl yapılan Anayasa referandumuyla seçimlerin beş yılda bir yapılmasını kabul etmiştik. Daha seçimlere 1,5 yıl kala iki ay içerisinde erken bir seçime kalkışmayı nasıl izah etmek lazım. Ülkede tek başına bir iktidar var, kabine kendi arasında uyumlu. Orta yerde bir hükümet krizi ve çoğunluğunu kaybetme durumu yok. Daha önlerinde 1,5 yıl var iken bir hükümet niçin seçime gider? Baştan söyleyeyim seçimlerin bu kadar öne alınmasını anlamış değilim. Erken seçime gitme gerekçesi için sayılanların dışında başka sebepler mi var? Benim aklıma ekonomi geliyor hemen. Çünkü son günlerde döviz fırlamış, yapılan müdahalelere rağmen ateşi bir türlü söndürül

"Boş Ver, Takma Kafana!"

Uzun süredir görüşmediğim bir tanıdık ve akrabamla karşılaştım geçen gün bir program vesileyle. "Çocukları evlendirmişsin, niye haberim yok? Bunu da ilk defa birine söylüyorum" dedi hal-hatır faslının ardından. Sessiz kalma hakkımı kullandım. Programın bitiminde "Ağabey, kusura bakma" dedim gönlünü almak için. "Boş veeer, takma kafana!" dedi, vedalaşıp ayrıldık. Onun boş ver demesine yine sessiz kaldım, mizacım olmamasına rağmen. Söyleyeceklerim dilimin ucuna geldi. Ortam müsait olmayınca onun metodunu kullandım ve "Boş ver, Ramazan" dedim kendi kendime. O, bastıran olmuştu, ben ise suçlu. Programın bitiminde evimin yolunu tutarken akrabamın bastırmasına, dilimin ucuna gelip de söyleyemediklerim zihnimde bir bir belirdi. Cevap vermedim ama içimi dökmeliydim. İyi ki bu blog var, beni en iyi o anlar dedim. Düğün yapıyorsun, hem de kırk gün arayla iki düğün birden. Düğün dediğin eşle, dostla olur. Akrabayı da  çağırmayacaksın da kimi çağıra

Öğretmen Kadar Başınıza Taş Düşsün!

Gün geçmiyor ki yurdun herhangi bir okulunda öğretmenle ilgili bir haber çıkmasın. Önceleri öğrencisini döven öğretmen işlenir, dönüp dönüp tekrar gösterilirdi ekranlarda. Şimdilerde öğretmene atılan dayak, yaralama ve öldürme revaçta. Ekranlarda fazla yer kaplamıyor ve çok tepki de çekmiyor. Haberlerin arasına sıkıştırılıp geçiştiriliyor. "Belki de iyi oldu, bu öğretmenlere haddinin bildirmek gerekiyor" deniyor geri planda. Çünkü çoğumuzun bilinçaltında suçlu öğretmen psikolojisi yatıyor. Son vukuat Bursa'da bir ilköğretim okulunda polis olan bir veli tarafından okulun müdiresi ve yardımcısı kurşunlara hedef oluyor. Hem de okulda öğrenci varken, koridorda öğrencilerin gözü önünde yapıyor rezilliğini, güya bizi korumakla mükellef bir polis. Emniyet teşkilatının yüz karası dense yeridir. Polislerin genelini tenzih ederim. Okullar artık herkesin uğrak yeri oldu. Canı sıkılan okula uğrayıp hıncını idareci ve öğretmenden alıyor. En hafifi şiddete maruz kalmak şekl

LGS Sınavının Yapılacağı Tarihe Dikkat! *

Milli Eğitim Bakanlığı 2017-2018 öğretim yılından geçerli olmak üzere liseye geçişlerde yeni bir sınav sistemi uygulayacak. Her ne kadar Bakanlık, bu sene ilk defa uygulanacak olan bu sınav sisteminin kısa adını koymasa da vatandaş LGS (Liseye Geçiş Sistemi) adını verdi bile şimdiden. Ama bu kısaltmadan ziyade yeni sistemin ilk açıklanışında etkili ve yetkili makamın ağzından “nitelikli okullar” ifadesi çıkınca, sonradan geriye almış olsa da insanımız nezdinde okullar: nitelikli okullar ve niteliksiz okullar diye değerlendirilmeye başlandı. Bakanlık, “Sınavla Öğrenci Alacak Ortaöğretim Kurumlarına İlişkin Merkezî Sınav Başvuru ve Uygulama Kılavuzu” başlığı altında sınavla ilgili kriterlerin belirlendiği ve sınavla öğrenci alacak ortaöğretim kurumlarının tespit edildiği listeyi yayımladı. Yeni sınav sistemine göre öğrencilerin yüzde onu sınavla alınacak, geriye kalanlar ise adrese dayalı olarak muhitindeki bir okula yerleştirilecek. Sistemi eleştirenler var, savunanlar da. Sistemin