16 Nisan 2018 Pazartesi

Öğretmen Kadar Başınıza Taş Düşsün!

Gün geçmiyor ki yurdun herhangi bir okulunda öğretmenle ilgili bir haber çıkmasın. Önceleri öğrencisini döven öğretmen işlenir, dönüp dönüp tekrar gösterilirdi ekranlarda. Şimdilerde öğretmene atılan dayak, yaralama ve öldürme revaçta. Ekranlarda fazla yer kaplamıyor ve çok tepki de çekmiyor. Haberlerin arasına sıkıştırılıp geçiştiriliyor. "Belki de iyi oldu, bu öğretmenlere haddinin bildirmek gerekiyor" deniyor geri planda. Çünkü çoğumuzun bilinçaltında suçlu öğretmen psikolojisi yatıyor.

Son vukuat Bursa'da bir ilköğretim okulunda polis olan bir veli tarafından okulun müdiresi ve yardımcısı kurşunlara hedef oluyor. Hem de okulda öğrenci varken, koridorda öğrencilerin gözü önünde yapıyor rezilliğini, güya bizi korumakla mükellef bir polis. Emniyet teşkilatının yüz karası dense yeridir. Polislerin genelini tenzih ederim.

Okullar artık herkesin uğrak yeri oldu. Canı sıkılan okula uğrayıp hıncını idareci ve öğretmenden alıyor. En hafifi şiddete maruz kalmak şeklinde cereyan ediyor. Öğretmenler "Şiddete hayır" deseler de, yetkililer tedbir alsın diye serzenişte bulunsalar da eğitimciye yönelik şiddet hız kesmeden devam edeceğe benziyor. Bugün öğretmenler her kesimden şu hikayede geçen tavşanın gördüğü muameleyi görüyor: “Ormanın kralı aslan, günlük içtima yaparmış. İçtima için gelen tavşanı her gün dövermiş; nerede senin kravatın diye. Bu dayak atma  her gün devam edermiş. Aslanın yardımcıları ‘Efendim, hep aynı gerekçe ile dövüyorsunuz. Dövmek için başka bir gerekçe bulsanız artık’ demişler. Aslan, ‘Yarın gelince sigara almaya gönderelim” demiş. ‘Efendim! İyi de sigara yüzünden nasıl döveceksiniz’ dediklerinde aslan, ‘Parayı veririz, sigara al gel diye. Filtreli alırsa niçin filtresiz almadın, der döveriz; filtresiz alır gelirse niçin filtreli almadın der, yine döveriz’ demiş.  Ertesi gün tavşan gelince, ‘Gel buraya! Al şu parayı! Git bir paket sigara al gel bana!’ demiş. Tavşan parayı alıp giderken geriye dönüp ‘Efendim, sigaranız filtreli mi olacak, yoksa filtresiz mi’ deyince aslan yanına çağırmış. ‘Gel lan buraya! Nerede senin kravatın’ diyerek tavşanı yine pat-çat dövmeye başlamış.” (Anadolu’da Bugün gazetesi)

Bugün öğretmenlere uygulanan muamele, dayak ve şiddeti de geçti. Artık ya silahla yaralanıyor veya öldürülüyor. Yaralama ve öldürmeler artarsa bu mesleği icra edenler, “Şiddet yine en iyisiymiş, en azından yaşamaya devam ediyorsun, bari öldürmeyin de  şiddet uygulayın” diyecek. Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek gibi bir şey bu! Veli şiddet uyguluyor, vuruyor, kırıyor, öldürüyor da öğretmeni korumak ve onu güdülemek görevini yerine getirmesi gerekenler ne yapıyor? Bırakın koruyup güdülemeyi. Onların psikolojisinde de suçlu, öğretmendir. Biz toplumun her kesiminde suçlu olarak kabul ettiğimiz öğretmenden sonra verim bekleyelim. Mümkün mü bu? Asla. İtibarı yerlerde sürünen, toplumun her kesiminde ve devletin en tepesine varıncaya kadar vebalı görülen bir kesimin zaten başarılı olması mümkün değildir. Bunun tek faydası oluyor. Öğretmen günah keçisi ilan edilince diğer sorumlular yine kefeni yırttık diyor.

Öğrenciliğimde sınıfı susturmakta zorlanan bazı öğretmenler, “İnşallah! Öğretmen olursunuz” derdi. Sanırım öğretmen olanlar, hocalarının beddualarını almış olmalılar ki bugün kendini ve dertlerini kimseye anlatamadan yaşam mücadelesi veriyorlar. Ne diyelim, öğrencinin yetişmemesinden, toplumda işlenen her suçta boş plak gibi her defasında öğretmeni suçlu görenlere bir bedduada bizden olsun: Öğretmen kadar başınıza taş düşsün.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder