Ana içeriğe atla

LGS Sınavının Yapılacağı Tarihe Dikkat! *

Milli Eğitim Bakanlığı 2017-2018 öğretim yılından geçerli olmak üzere liseye geçişlerde yeni bir sınav sistemi uygulayacak. Her ne kadar Bakanlık, bu sene ilk defa uygulanacak olan bu sınav sisteminin kısa adını koymasa da vatandaş LGS (Liseye Geçiş Sistemi) adını verdi bile şimdiden. Ama bu kısaltmadan ziyade yeni sistemin ilk açıklanışında etkili ve yetkili makamın ağzından “nitelikli okullar” ifadesi çıkınca, sonradan geriye almış olsa da insanımız nezdinde okullar: nitelikli okullar ve niteliksiz okullar diye değerlendirilmeye başlandı.

Bakanlık, “Sınavla Öğrenci Alacak Ortaöğretim Kurumlarına İlişkin Merkezî Sınav Başvuru ve Uygulama Kılavuzu” başlığı altında sınavla ilgili kriterlerin belirlendiği ve sınavla öğrenci alacak ortaöğretim kurumlarının tespit edildiği listeyi yayımladı. Yeni sınav sistemine göre öğrencilerin yüzde onu sınavla alınacak, geriye kalanlar ise adrese dayalı olarak muhitindeki bir okula yerleştirilecek. Sistemi eleştirenler var, savunanlar da. Sistemin mükemmel veya aksak olduğu, uygulama imkanı bulduğu zaman ortaya çıkacak. Sınavla öğrenci alacak okullara göz gezdirildiğinde Bakanlığın, İHL ve mesleki ve teknik liselerde kaliteyi yükseltmeyi hedeflediği gözlemlenmektedir. Fakat işin başında okul veya okul türünün seçiminde isabet edildiği veya edilmediği tartışmaları eleştiri konusu yapılmaktadır. Burada niyetim sınav sistemi veya sınavla genel bir değerlendirme yapmak değil. Üzerinde durmak istediğim, sınavın yapılacağı tarihin ramazan ayına denk gelmiş olması.
*
Kılavuz yayımlanıp sınav başvuru ve sınav tarihi netleşince girdiğim bir 8.sınıfta öğrenciler, “Öğretmenim! Siz bize geçen yıl ‘Orucu kimler tutar, hangi hallerde oruç yenir’ konusunu işlemiştiniz. Bizim bu sene gireceğimiz LGS sınavı 2 Haziran’da yapılacak ve o gün oruç. Biz oruç tutalım mı, yoksa niyetlenmeyelim mi? Oruç tutmazsak ne olur, bunun vebali kime ait olur?” şeklinde ardı arkası kesilmeyen sorular sordu bana. Bazıları da “Her ne olursa olsun, ben o gün oruç tutacağım” diyen öğrenciler de oldu. 12-13 yaşında hangi okula gideceğim stresine girmiş öğrencilerden “Orucumuz ne olacak” duyarlılığını görmem beni fazlasıyla mesrur etti. Ardından üzüntü duydum. Çünkü ne yapacaktı bu çocukların içinde oruç tutmak isteyenler? Kendilerine normal şartlarda sınav ile birlikte oruç da tutulur. Buna engel değil. Sizin için hayat memat meselesi ise -ki öyledir- oruçlu iken sınava girer de sınavınız iyi geçmezse “Oruçlu olmasaydım daha iyi yapardım, oruçlu olduğum için etkilendim” diyecekseniz bu durumda kararı kendiniz vereceksiniz, ben size tutun veya tutmayın demem, zamanı gelince DİB, gerekli açıklamayı yapar dedim.

Merak ettiğim sınav tarihini belirlerken Bakanlık, öğrencilerin gösterdiği bu duyarlılığı niçin göstermedi? Haberleri mi yoktu, yoksa bir şey olmaz deyip oruçta sınav yapmayı mı seçti? Ya da başka tarih bulamadı mı? Bu sınavı ramazan başlamadan mayıs ayında iken veya ramazan bittikten sonra haziranın son haftası yapabilirdi. 02 Haziran’da sınav yapmak farz mı, vacip mi? Keşke küçük dimağların duyarlılığını karar vericilerimiz de düşünselerdi. Üstelik eğitim ve öğretimle ilgili yazılarıyla dikkat çeken Sayın Abbas GÜÇLÜ, yeni sistemi bir basın toplantısıyla Bakan duyurur duyurmaz, “Haziranın ilk haftası ramazana denk geliyor” diyerek dikkat çekmişti. Nedense başka tarih bulunamamış olmalı ki sınav tarihi olarak 02 Haziran tespit edilmiş oldu.

Gördüğüm kadarıyla sınavın kaldırılışından, yerine yeni bir sınav sistemi ortaya koymaya; okulların belirlenmesinden, sınav tarihini belirlemeye kadar bir planlama eksikliği var. Keşke bunlar olmasaydı. Doğrusu, geçen sene nisan ayında 2.TEOG sınavının yapıldığı günün akşamında “Çocuklar! Geçmiş olsun, umarım en iyi okullara gidersiniz. Biz bugünden itibaren TEOG adı verilen bu sınavı kaldırıyor, yerine şöyle bir sınav koyuyoruz. Bundan sonra sınava hazırlanacak olanlar bu yeni sisteme tabi olacaklar” şeklinde bir açıklama yapılmış ve ardından yeni sistemin ayrıntılarını kamuoyu ile paylaşılsaydı ve sınavın yapılacağı tarihin belirlenmesinde oruç tutmak isteyen çocukların ‘Oruç tutayım mı/tutmayayım mı”  ikilemi yaşamalarına imkan vermeden uygun bir tarih belirlenseydi daha iyi olurdu. Kimse kusura bakmasın, eğitim ve öğretim uzun soluklu bir süreçtir, plan ve programdır. Ne diyelim hayırlı olsun. 16/04/2018

* 18/04/2018 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde