Ana içeriğe atla

Erkenin Erkeni Bir Seçim *

İşaret fişeğini salı günü bir siyasi vermiş: “26 Ağustos’ta erken bir seçim yapılabilir” demişti. İki siyasi lider ertesi günkü görüşmelerinde erken seçime karar vererek seçimin 24 Haziran 2018 tarihinde yapılmasında mutabık kaldı. Açıklanan bu tarih erkenden de öte erkenin erkeni bir seçim. Dört yılda bir seçim süresini kısa bulmuş ve geçen yıl yapılan Anayasa referandumuyla seçimlerin beş yılda bir yapılmasını kabul etmiştik. Daha seçimlere 1,5 yıl kala iki ay içerisinde erken bir seçime kalkışmayı nasıl izah etmek lazım. Ülkede tek başına bir iktidar var, kabine kendi arasında uyumlu. Orta yerde bir hükümet krizi ve çoğunluğunu kaybetme durumu yok. Daha önlerinde 1,5 yıl var iken bir hükümet niçin seçime gider?

Baştan söyleyeyim seçimlerin bu kadar öne alınmasını anlamış değilim. Erken seçime gitme gerekçesi için sayılanların dışında başka sebepler mi var? Benim aklıma ekonomi geliyor hemen. Çünkü son günlerde döviz fırlamış, yapılan müdahalelere rağmen ateşi bir türlü söndürülememişti. Son bir haftadır tutunduğu zirvede yatay bir seyir izleyen döviz, tekrar yukarı doğru bir seyir mi izleyecek? Eğer öyleyse bu, büyük bir ekonomik kriz demektir. Şayet ekonomik bir kriz kapıdaysa kriz sonrası seçime giden hiçbir hükümet sandıktan kolay çıkamaz.

Erken seçime gitmenin nedeni ekonomi değilse şayet, cumhur ittifakı karşısında daha kendi aralarında bir ittifak oluşturamamış karşı bloğu erken bir seçimle sandıkta alt etme düşüncesi yatabilir.  Halkın Zeytin Dalı Harekâtına verdiği büyük desteği, sıcağı sıcağına oya tahvil etme yatabilir. Çünkü bildiğim kadarıyla başta iktidar olmak üzere siyasi partiler belirli aralıklarla kamuoyu araştırması yaptırmaktadır.  Anketlerde cumhur ittifakının yüzde elliyi geçtiği verileri olabilir. Daha yakın zamanda kurulmuş, belki doğru dürüst teşkilatlanamamış yeni partinin seçimlere katılmasının önüne geçme, katılabilecekse iyi bir hazırlık süreci geçirmeden seçime girmesi istenmiş olabilir.   Benim aklıma başka haklı bir gerekçe gelmiyor.

Eskiden hükümet krizleri olur, süresi tamamlanmadan erken seçim yapardı bu ülke. Hükümet istikrarıyla beraber nice seçimleri zamanında yapmaya alışmıştık. Seçimler zamanında yapılıyordu yapılmaya, ama ortalama yılda bir seçim yapar olduk. Çünkü son yıllarda referandum da bizimle beraber yaşamaya başladı.   Bu durum millet olarak tam bizim istediğimiz bir şey. Çünkü biz seçimsiz yapamayız. Dört yıl-beş yıl bekleyemeyiz. Kısa zamanda önümüzde bir sandık olmalı ki tartışmalar gırla gitsin, ortam kutuplaşsın. Bizde Demirel’in deyimiyle “Siyasette 24 saat bile uzun kabul edilir.”

Erken bir seçime gitmenin sebep ve gerekçeleri ne olursa olsun; adına ister erken, ister baskın seçim densin seçim hemen yapılmalıdır. Çünkü daha seçimlere bir yıldan daha fazla bir zaman varken milletçe seçimle yatıp seçimle kalkmaya başlamıştık. Bir an evvel yapılsın da herkes önünü görsün, işine-gücüne baksın. Gerçi her seçim ülkenin ekonomisine ek bir maliyettir. Ama yapabilecek bir şey yok. Gülü seven dikenine katlanır.

Seçimlerin sonucu ne olursa olsun, kazanan kim olursa olsun sonuçta kazananın ülkemiz olmasını, seçimlerin ülkemiz toplumsal barışına, birlik ve beraberliğine katkı sağlamasını diliyor ve hayırlı olsun diyorum.



* 21/04/2018 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde