Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Çocuk Gördüğünü Öğrenir/Yaşar *

Hiçbir günümüz geçmiyor ki yeni bir olay olmasın ülkemizde. Her olay bir öncekine rahmet okutan cinsten. Her olayla bir şok geçiriyoruz. Bu şoku atlatmadan yeni bir şokla karşılaşıyoruz. Şoklanıyoruz durmadan. Vücut olarak her şeye hazırlıklıyız. Çünkü piştik iyice. Hukuk Fakültesi son sınıf bir öğrenci, sınavda gözetmen olarak görev yapan bir asistan tarafından kopya çekerken yakalanıyor. Kopya çeken öğrenci sınav sonrası kopyada kendisini yakalayan asistanın odasına giderek genç asistanı önce 10 yerinden bıçaklıyor, ardından babasının ruhsatlı tabancası ile 2 el ateş ediyor. (Önce ateş ettiği, ardından bıçakladığı da yazmakta bazı haber kaynaklarında) Maalesef asistan oracıkta vefat ediyor.  Mezun olduğu takdirde bize adalet dağıtmak için karşımıza avukat, hakim ya da savcı olarak çıkacak olan bu zanlı, kopyanın suç olduğunu bal gibi biliyor olmalı. Çünkü kopyanın suç olduğunu ilkokul talebesi bile bilir. Haydi sınıfı geçmek için buna yeltendi diyelim. Kopyaya yeltenen kişi ay

Merkezi Sınavlar *

Malumunuz yaz boyunca derin bir uykuya dalan eğitim ve öğretim sezonu başladı. Başta etkili ve yetkili kişiler olmak üzere öğrencisi, öğretmeni, velisi eğitimle yatıp kalkıyoruz bugünlerde. Her eğitim ve öğretim döneminde olağan hale gelen çözülemeyen bildik sorunlarla 18 Eylül'de kervanı harekete geçirdik. Bu eğitim ve öğretim başında Sayın Cumhurbaşkanı yıllardır kanayan yaramız olan merkezi sınav sistem sınavlarından biri olan "TEOG kaldırılmalıdır" diyerek tartışmanın fitilini ateşledi. Zamanlaması manidar olan bu tartışma çok su götürür, bunu da zaman gösterecek. Çocukluklarını yaşayamadan yarış atı haline getirdiğimiz çocuklarımızın beden ve zihin yönünden sağlıklı bireyler yetişmeleri için merkezi sınavlar kaldırılmalıdır. Bunda herkes hemfikir. Fakat farklı okul türlerinin olduğu günümüzde cazibe merkezi olan okullara öğrenci seçilmesi nasıl olacak? Zira bazı okul türlerine girmek için aşırı bir yığılma olacaktır. Sınav bizim ülkemizde kötünün iyisi bir

Plansızlığımız Paçamızdan Akıyor *

"Kervan yolda düzülür" atasözü belleğimize yerleştiği gibi hayatımızın da bir parçası olmuş. Ne bir planımız var, ne de bir programımız. "Hele bir çıkalım yola, gerisi Allah kerim, başlamak işin yarısı deriz." Elbette  bu sözlerin doğruluk payı yüksektir. Fakat bu sözler aynı zamanda bir işe başlamadan önce plan yapmadığımızın da bir göstergesidir. Gerçi bazı işler vardır ki önceden plan ve program yapılsa da işe koyulunca hesap edilmeyen aksamalar meydana gelebilir. Çünkü evdeki hesap çoğu zaman çarşıya uymayabilir. Yine de bizim her işimi bir plan dahilinde yürütmemiz gerektiğine mani değildir aksaklıklar. Hele mevzu bahis olan eğitim ve öğretimse uzun soluklu hesap-kitap yapmamız gerekir. Fakat böyle miyiz? Maalesef diğer işlerdeki plansızlığımız burada da kendisini göstermektedir. 2017-2018 öğretim yılı açıldı. Bakanlığımız harekete geçti. İl içi, il dışı tayin hakkı verdi yeniden. Özür atamalarında tayini çıkmayanların durumlarını yeniden değerlendirmeye

MEB'de Sıra Eğitim ve Öğretime Geldi

MEB öğrencisi, öğretmeni, merkez ve taşra teşkilatlarıyla neredeyse birçok ülkenin nüfusundan fazla. Başlı başına birçok bakanlıktan hem bütçe hem de personel bakımından büyük. Her yönüyle büyük olan MEB, dertleriyle de diğerlerini geride bırakmaktadır. Bina ve derslik ihtiyacı, öğretmen ihtiyacı, ders kitaplarının basımı, dağıtımı, müfredatın yenileştirilmesi, öğretmen atama, özür atamalarına çözüm bulma, okulların ödenek ihtiyacı, donatım ihtiyacı, personel ihtiyacı, müdür ve yardımcı görevlendirmeleri vb alanları var MEB'in. Atama işlerine mi bakacak MEB, yoksa eğitim ve öğretim işlerine mi? Gerçekten içinden çıkmak, sorunları halletmek, herkesi memnun etmesi mümkün değil.  Doğu ve Güneydoğu'da öğretmen ihtiyacını gidermek için Bakanlık 'sözleşmeli öğretmenlik' adı altında çakılı kadroyu uygulamaya koymak zorunda kaldı. Zira atanan her bir öğretmen özürden dolayı bir yıl içinde atandığı yeri boşaltıyordu. Yıllardır Bakanlık her işi bıraktı özür atamalarını çö

“Mezarlarımız ortak olmayacaksa, sokaklarımız nasıl ortak olacak?” *

Nasıl bir ülkede yaşıyoruz, kimin bedduasını aldık bilmiyorum. Nedense gerginlik, kaos hiç eksik olmuyor bu ülkede. Her günümüz dünü aratır cinsten. Dört bir tarafımızdan düşman kıskacında yaşadığımız yetmezmiş gibi içeride biz bize, birbirimize saygı göstererek yaşayacağımız yerde birbirimizi boğazlamaya, hayat hakkı tanımamaya çalışıyoruz. Her birimiz kendimizi bu ülkenin sahibi görüyoruz, yekdiğerine hayatı zindan etmeye çalışıyoruz. Bu ülkede yaşayan herkesin şunu bilmesi lazım ki bu ülkede sadece kendisi yaşamıyor. Bu ülke mozaikler ülkesidir. Hepsi de bu vatanda en az diğeri kadar söz sahibidir. Türk’ü, Kürdü, Alevi’si, Sünni’si, ateisti, Müslüman’ı bu ülkeyi mesken edinmiş. 5-6 yıldır içimizde Suriyeliler de yaşamak zorunda kalmışlardır. Irk, inanç ve fikir bazında da  farklı farklı düşünce ve kanaatlere sahip insanımızın sayısı az değildir. Daha bundan sonra kimlere ev sahipliği yapacak Allah bilir? Dışarının ve içerinin durumu bu iken yoğurdu üfleyerek yiyeceğimiz, b

Doğu Toplumu Olmanın Zorluğu ve Kolaylığı *

Doğu toplumu derken İslam dünyasını kastediyorum. Bu bölgelerde yaşamak ve bu ülkeleri yönetmek hem zor hem kolay. En ince ayrıntısına kadar her şeyin kuralı vardır buralarda. Ama kurallar pek işlemez, çünkü uygulanmaz. Zira kurallar sonradan konur. Devlet hep halkın gerisinden gittiği için halk kendince bir adet oluşturur, işler sarpa sarmaya başlayınca devlet lütfedip kural koyar. Halk bu sefer adetlerle kurallar arasında sıkışır kalır. Çünkü adetleri değiştirmek zordur. Kurallar uygulanırsa da garip ve güçsüzler uygular. Zira yapacağı başka bir şey de yoktur. Güçlüye kanun, kural, nizam işlemez. O hep bir yolunu bulur. Zira kurallar hep zayıflar içindir. Kazara uygulamazsa cezayı da yer, gider paşa paşa öder. Haksızlık diz boyudur. Adalet pek işlemez, işlese de zamanında tecelli etmez. Çoğu, en ufak bir meseleyi deve yapar, çözümünü de kaba kuvvetle halleder. Ön yargı ve toptancılık hakimdir. Birey ön planda değildir. Grup refleksi ile hareket edilir. Gruplarla birlikt

Keşke "Nerem doğru ki" Diyen Deve Kadar Olabilseydik...

Büyük bir ilimizin MEB okullarına yönelik olmak üzere 2017 yönetici görevlendirme atamaları yapıldı. Yönetici olmak için kim, nereye müracaat etti, kim, nereye atandı bilmiyorum. Çok da merak etmiyorum doğrusu. İl milli eğitimin görevlendirme sonuçlarını açıklar açıklamaz ikinci münhal listesini sayfasından duyurunca nedir, ne değildir diyerek sayfayı açtım. 194 müdürlük, 298 müdür yardımcılığı ve 18 müdür başyardımcılığı münhal ilan edilmiş. Yani boş kalmış, doldurulmamış, tercih edilmemiş. Normal gelmedi bana bu listeler. Merak ediyorum, ne kadarı boş idi de, ne kadarına görevlendirme yapıldı? Yanlış hatırlamıyorsam sözlü mülakata yeteri kadar müracaat olmadığı için aranan şartlar düşürülerek yeniden müracaat hakkı verilmişti. Eğitim ve öğretimin başlamasına ramak kala bu kadar okul, müdüründen veya yardımcısından mahrum kalacak demektir bu. İşin vahametinin anlaşılması için askerin başında komutan olmadığını düşünün. İşin garibi okullar 2014 yılından beri bu şekilde giriyor eğ