Malumunuz yaz boyunca derin bir uykuya dalan eğitim ve
öğretim sezonu başladı. Başta etkili ve yetkili kişiler olmak üzere öğrencisi,
öğretmeni, velisi eğitimle yatıp kalkıyoruz bugünlerde. Her eğitim ve öğretim
döneminde olağan hale gelen çözülemeyen bildik sorunlarla 18 Eylül'de kervanı
harekete geçirdik. Bu eğitim ve öğretim başında Sayın Cumhurbaşkanı yıllardır
kanayan yaramız olan merkezi sınav sistem sınavlarından biri olan "TEOG
kaldırılmalıdır" diyerek tartışmanın fitilini ateşledi. Zamanlaması
manidar olan bu tartışma çok su götürür, bunu da zaman gösterecek.
Çocukluklarını yaşayamadan yarış atı haline getirdiğimiz
çocuklarımızın beden ve zihin yönünden sağlıklı bireyler yetişmeleri için
merkezi sınavlar kaldırılmalıdır. Bunda herkes hemfikir. Fakat farklı okul
türlerinin olduğu günümüzde cazibe merkezi olan okullara öğrenci seçilmesi
nasıl olacak? Zira bazı okul türlerine girmek için aşırı bir yığılma olacaktır.
Sınav bizim ülkemizde kötünün iyisi bir sistem olarak getirilmiştir.
Halihazırda objektif kritere en yakın sınav sistemi gözükmektedir. Bakanlık,
okul dışında para tuzağı olan özel ders, etüt vb. alternatif yerleri yok etmek
için başta sınavların adını değiştirmek suretiyle her yolu denedi. Fakat okul
dışına yönelme azalacağı yerde arttı. En yetkili kişinin beyanıyla TEOG da
kalkacak. Tamam kaldırılsın. Yerine ne koyacağız? İsterseniz bir fıkra ile ne
yapacağımızı ya da yapamayacağımızı görelim: "Çin'in iki ili arasına tren
yolu yapmak için yetkililer fizibilite çalışması yaparken bunları gören
köylüler, "Burada ne yapıyorsunuz" diye sorar. Görevliler,
"Buraya tren yolu yapacağız" der. "Ne işe yarayacak" diye
sorar köylüler. "Efendim 40 günde gidip geldiğiniz yolu bundan böyle 4 günde
gidip geleceksiniz" cevabını verir yetkilinin biri. İyice meraklanan ve
düşünceye dalan köylüler, "İyi de biz geriye kalan 36 günde ne iş yapacağız"
diye cevap vermiş."
Fıkra burada biter. Köylüler, hayatlarını rahatlatan trene
bindiler mi, yoksa eski yöntem gidecekleri yere yine kendi imkanlarıyla
gittiler bilmiyorum. Zaten çok da önemli değil. Ama 'Geriye kalan 36 günde biz
ne iş yapacağız' diyen köylülere ne cevap verdi. İşte burası muamma. Evet
sevsek de, sevmesek de, eleştirsek de, yersek de takur-tukur işleyen bir sınav
maratonumuz vardı. O da gittiğine/gideceğine göre sahi bu millet ne yapacak
şimdi? Üstelik adı geçen TEOG 17 bin birinci çıkartarak başarısını
ispatlamıştı. Gerçek başarıyı örten bir sınav sistemiydi. Yüksek yüksek alınan
puanlarla çocuklar kendisini, veliler çocuğunu tanıyamadan YGS ve LYS'ye kadar
gidiyordu. Neyse TEOG da tarih oldu/olacak artık.
TEOG yerine öğretmenlerin yaptığı sınavlar liseye girişte
kriter olacaksa Allah'ınızı severseniz yapmayın bu işi. Gerekirse kur'a ile
seçin öğrenciyi ama asla okul notlarını telaffuz etmeyin. Çünkü liseye girişte
yüzde 30 etkisi var diye notlar kaç yıldır şişiriliyordu. Tam hakkını
veren bir öğretmen veli, öğrenci ve okul yönetimi tarafından tu kaka yapılır.
Mevcut durumuyla öğrenci ve veli 97 puana bile razı değilken yüzde yüz katkısı
olan bir yerleştirme için öğretmen yüzü döşeyecek. Yapmazsa eğer "Özel
okullar, falan falan okul hep yüz veriyor, sizin bu notunuzla çocuğumuz Fen
Lisesini kaçıracak, haksızlık bu" isyanları başlar. Bu durumda öğretmen
sağ kalırsa eğer, evinin yolunu zor bulur.
"Sen de onu beğenmiyorsun, bunu beğenmiyorsun, çözümün
ne o zaman" derseniz işin uzmanı değilim, sadece kanaatlerimi
söyleyebilirim bu konuda.
Okul türleri ve farklılıkları devam edecekse sınavdan başka
seçenek yok derim. Benim önerim tek sınav değil, çoklu sınavdır. Bunun için;
·
Okullara tam gün
eğitim getirilmelidir. Dersi olsun-olmasın öğretmen tüm gün 09.00-16.00
arasında okulda olmalıdır.
·
Okullarda öğleye kadar
ders işlenmelidir. Bunun için haftalık ders saatleri alabildiğine azaltılmalıdır.
13.00-14.00 arası istirahatını yaptıktan sonra öğrenci 14.00-16.00 arasında
okulun planladığı etkinlik, aktivite, yarışma, sportif faaliyet, eksiklikleri
tamamlayacak ilave ders ve etüde alınmalıdır. Okul ve okul dışında yapılan her
türlü kursa izin verilmemelidir.
·
Öğretmenin özlük
hakları, atama, terfi ve ödül işleri performans sistemine göre olmalıdır.
Okulun hedeflediği başarıyı branş bazında yakalayan öğretmenin özlük hakları
performansına göre ayarlanmalıdır.
·
Öğretmen sınav yapmamalıdır,
not vermemelidir, dersini anlatıp gerekli rehberliği yapacaktır. Öğretmen
sadece 5.ve 9.cu sınıflarda sınav yapmalıdır.
·
5 ve 9.sınıfı okuyan
tüm öğrenciler Bakanlık tarafından yılsonunda seviye belirleme sınavına
alınmalıdır. Seviyesine veya öğrenci ve veli isteğine göre bir okula kayıt
yapan tüm öğrencilerin seviye belirleme sınav ortalaması öğretmenin en alt
sınırıdır. 6.7.8. sınıflarda yılda iki defa olmak üzere yapılan merkezi
sınavların ortalaması liseyi tercih etme puanı olmalıdır. 10.11.12. sınıflarda
yine her yıl iki defa yapılan merkezi sınavların ortalaması üniversiteye girme ve
diploma puanı olmalıdır.
·
Aldığı sınıfın
seviyesini yukarıya çıkaran öğretmen maaş ve belge ile ödüllendirilirken altına
düşüren öğretmenin maaşı aynı kalırken okulu değiştirilerek diğer okulda
durumuna bakılmalıdır. Aynı başarısızlığı gösterdiği takdirde hizmetiçi eğitime
tabi tutulmalıdır.
·
Öğretmene girdiği
sınıflardaki başarı ve başarısızlığına göre müeyyide uygulanırken öğretmene de
sorumluluğunu üstlenmeleri için veli ve öğrenciye de yaptırım hakkı
verilmelidir.
Burada bir defa yapılan sınavlarda bile etüt, özel ders
gibi ortamlara ihtiyaç duyulurken her yıl yapılacak merkezi sınavlar bu gibi
yerleri daha da zorunlu hale getirir diye bir eleştiri getirilebilir. Devlet
okul dışında takviye amaçlı alınan derslere karşı iyi tedbir almalıdır. Özel
ders alan, etüt merkezine giden öğrenci velisine yüklü miktarda ceza
verebilmelidir, öğrenciyi de açıktan okuyacak şekilde örgün eğitimin dışına
çıkarabilir, özel ders veren kişilere yüklü para cezası ile birlikte
öğretmenliğine son verebilir. Burada devlet denetim görevini iyi yapmalıdır.
Verdiği cezalar caydırıcı olmalıdır, dokunanı yakmalıdır ki o yolun yolcusu
olanlara ibret olsun.
Yazın amma da uzun olmuş derseniz, derim ki kelamı kibar
değilim, bir diğeri de eğitim ve öğretim bizim kanayan yaramızdır. Öyle
sayfalara sığmaz. İnşallah iyi bir neslin yetişmesi için en güzel yöntemi
yetkililerimiz bulur temennisi ile yazımı noktalıyorum. 17/09/2017
* 20/09/2017 günü Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
* 20/09/2017 günü Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder