Ana içeriğe atla

MEB'de Sıra Eğitim ve Öğretime Geldi

MEB öğrencisi, öğretmeni, merkez ve taşra teşkilatlarıyla neredeyse birçok ülkenin nüfusundan fazla. Başlı başına birçok bakanlıktan hem bütçe hem de personel bakımından büyük. Her yönüyle büyük olan MEB, dertleriyle de diğerlerini geride bırakmaktadır. Bina ve derslik ihtiyacı, öğretmen ihtiyacı, ders kitaplarının basımı, dağıtımı, müfredatın yenileştirilmesi, öğretmen atama, özür atamalarına çözüm bulma, okulların ödenek ihtiyacı, donatım ihtiyacı, personel ihtiyacı, müdür ve yardımcı görevlendirmeleri vb alanları var MEB'in. Atama işlerine mi bakacak MEB, yoksa eğitim ve öğretim işlerine mi? Gerçekten içinden çıkmak, sorunları halletmek, herkesi memnun etmesi mümkün değil. 

Doğu ve Güneydoğu'da öğretmen ihtiyacını gidermek için Bakanlık 'sözleşmeli öğretmenlik' adı altında çakılı kadroyu uygulamaya koymak zorunda kaldı. Zira atanan her bir öğretmen özürden dolayı bir yıl içinde atandığı yeri boşaltıyordu. Yıllardır Bakanlık her işi bıraktı özür atamalarını çözmek için yoğunlaştı. Okullar açıldı MEB hala özür atamaları, il içi ve il dışı atamaları ile uğraşmaktadır. Diğer taraftan TEOG sonucuna göre yerleşenlerin nakil işleri ile geçirdi son bir ayını. Hasılı MEB'in işi kolay değil. MEB uğraşıp didinse de eğitim ve öğretim başlayınca eksiklikler ve aksamalar meydana gelebilmektedir.

Bir milyonu bulan eğitim ordusu, on yedi milyon öğrencisi ile 2017-2018 öğretim yılına start verdi bugün. MEB’in önünde servisler ve ileri saat sorunu var şimdi. İleri saat uygulamasının ileri saat olarak sabitlenmesinden sonra ikili öğretim yapan okulların sabahın karanlığıyla birlikte ders başı yapması zaman zaman şikayet olarak dile getirilmişti. Vatandaşın şikayeti haklı bir şikayet. Bakanlığın karanlıkta derslerin başlamamasıyla ilgili valiliklerin tedbir almasını isteyen genelgesine İstanbul Valiliği en erken 08.00 diyerek ilk adımı attı. İsabetli bir karar bu. Konya’da da ikili öğretim yapan okullar 07.30’dan, normal öğretim yapanlar ise 08.30’dan önce ders başı yapamayacak. İnşallah diğer valilerimiz de katılır bu kervana. Çünkü sabahın erken saatinde daha sabah ezanları yeni okunurken çocuklarımız ders başı yaptı geçen yıl. Sabahleyin ise şafağın karanlığında mahalle aralarında uyuyan köpekler bile kalkmamış oluyor çoğu zaman. Burada akşam çıkanlar da karanlığa kalır diye bir eleştiri getirebilir. Şehirde hayat akşamleyin 21.00, 22.00’ye kadar devam eder. Aslında ikili öğretimin kendisi sakat. Sabahı da problem, akşamı da. Bakanlık da bunu bildiği için 2019 sonuna kadar normal öğretime geçmek için planlama yapmaktadır. İnşallah normal öğretime geçmek için MEB’in planında sarkma olmaz. Bunun bir ilerisi ‘Tam gün eğitim’ olur.

MEB’in önünde bir diğer sorun da okul servisleri sorunudur. Bu sorunu da çözmek için Ulaştırma Bakanlığı, MEB ve İç İşleri Bakanlığı ile birlikte sorunu çözmek için önümüzdeki hafta adım atacağını ifade ediyor. Umarım bakanlıkların sorun olarak gördüğü ile veli, öğrenci ve okulların sorunu ortaktır. Bu sorun da çözülür. Okulların ilk zili servisçilere göre değil de servisçiler okullara göre kontak açmış olurlar. Yine öğrenci taşımacılığında “İhale sende kaldı, bende kaldı, hayır ben de taşıyacağım” gerginlikleri okul önlerinde bir daha cereyan etmez, kan akmaz. Servis hizmeti yapanlara hız sınırından, taşıdığı öğrenci sayısına varıncaya kadar iyi bir denetim gelir.

MEB’in eğilmesi gereken bir sorun da öğrenciyi ve öğretmeni okul ortamından uzaklaştıran uzun tatildir. Maalesef bu tatil eğitim kadrosunu ve öğrencileri dinlendireceği yerde yormaktadır. Hâlihazırda öğretmen de, öğrenci de yorgundur. Bu tatili sadece yaz dönemine toplamaktan ziyade bir kısmını eğitim ve öğretim dönemi içine serpiştirmekte fayda vardır.

MEB’in devasa problemlerle uğraşıp sonuç alınabilmesi için Bakanlığın iki bakanlığa ayrılması düşünülebilir. Bakanlığın biri öğretmen, personel, alan değişikliği, müdür ve yardımcı atamaları, bina ve derslik ihtiyaçlarının giderilmesi, kitap basım ve donatım vb. işlerine bakar, diğeri de sadece eğitim ve öğretim işleri ile ilgilenir. İki bakanlık, aralarında koordineli bir şekilde çalışarak sorunların üstesinden daha hızlı gelebilir.

Tüm eksiklikleriyle birlikte eğitim ve öğretim hakkındaki kanaatlerimiz olumlu olsun. Bir ülkenin eğitim ve öğretimi bakışımız kadardır. Zira güzel bakan güzel görür. Eleştirilerimiz yapıcı olsun. 2017-2018 öğretim yılının tüm eksiklikleriyle birlikte öğrencisi ve velisiyle, müdürü ve yardımcısıyla, öğretmeni ve hizmetlisiyle, servisçisi ve kantincisiyle hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Okulun iç ve dış paydaşlarının her birinin sorumluluğunu üstlenerek eğitim ve öğretim çıtasının yükseltilmesine katkıda bulunacaklarını ümit ediyorum. Sözümüzü bir hadisi şerifle bitirelim: "Ya öğrenen ol, ya öğreten; ya dinleyen ol, ya da bunları seven. Sakın beşincisi olma." 15/09/2017


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde