Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Çocuklar duymasın/görmesin *

2000'li yıllarda özel kanalın birinde haftada bir ekrana gelen " Çocuklar Duymasın " adında bir TV dizisi vardı. Karı-koca arasındaki  geçimsizlik ve sıkıntıların mizahi bir şekilde işlenmeye çalışıldığı bu filmde sıkıntıların çözüm yeri çocukların yanı değil, mutfaktı. Ne zaman anlaşamadıkları bir sorun olsa birbirlerine bakar: " Haluk! Mutfak, Meltem! Mutfak " derlerdi. Tartışmalarını çocukları duymazdı. Sanırım final yapmadı. Hala yayında. Bu dizinin bir zamanlar izleyeninin de fazla olduğunu düşünüyorum. İlk gösterime girdiği zamanlarda biraz izledim. Güldürürken düşündürüyordu. Sonra yenilenme ve gelişme olmadığı için birbirinin tekrarı gibi görmeye başladığımdan izlemeyi bıraktım. Filmin aklımda kalan en güzel yönü sorunların giderildiği ve tartışmaların yapıldığı yerin çocuklarının yanı olmamasıydı. Çocukları farkına varsa bile meselelerini ayrı bir yerde çözmeye çalışırlardı.  Bu TV filmini izledik izlemeye ama o dizinin her şeyini unutsak da aklımı

Gençlerin umutlarını tüketmeyelim*

Türkiye umutlar ülkesi. Gençlerin maratonu daha ilkokulda iken başladı. Ailesi tarafından önce iyi bir okul ve iyi öğretmen arandı. Ortaokulda iyi bir liseye gidebilmek için öğrenci TEOG’a hazırlandı. Lisede ise YGS ve LYS sınavlarında başarılı olmak için ter döktü. Kazandığı yere 18 yaşında kayıt yaptırarak 4-5 yıl üniversite okudu ve mezun oldu. Sırada KPSS vardır. Üniversitede iken başladığı sınavlara hazırlık aşamasını kendisi için hayat-memat meselesi olan KPSS ile devam ettirdi. KPSS puanına göre bir yere atandıysa dünya onundur. Atanamadıysa tüm umutlar ertesi yıla artık. İki yıl öncesine kadar durum bu şekilde idi. KPSS’de atanabilecek yeterli puanı almak. İki yıldır durum değişti. KPSS puanı sadece mülakata çağırabilmek için vardır. Başka bir yerde kullanılmaz. Eğitim fakültesini bitirmiş, geçen yıl KPSS'ye giren üniversite mezunları öğretmen olabilmek için Türkiye'nin bazı bölgelerinde kurulan komisyonlar marifetiyle Nisan-Mayıs aylarında mülakata girecekle

"Seçimlerde hile var" psikolojisi **

Bir referandumu daha geride bıraktık. Sonuca sevinenler oldu, üzülenler de. Bir yerde seçim varsa mutlaka biri kazanacak, diğeri kaybedecek. Bu demokrasinin, müsabakanın bir gereğidir. Seçim bitti bitmesine ama kimi sonucu hazmetti, kimi ise içine sindiremedi. Siyasi partiler sandık başlarında görevli sandık kurulu üyelerinden ve partili müşahitlerinden aldığı sonuçlarla YSK'nın açıkladığı sonuçlar arasında bir çelişki varsa itiraz etme hakkına sahiptir. Bu da demokrasinin bir gereğidir. Referandum sonrası bazıları seçime hile karıştı iddiasıyla vatandaşın kafasını karıştırmaya çalışıyor. Bu doğru bir yaklaşım değildir. Unutmayalım ki, bir şeyin şuyuu, vukuundan beterdir. Bu düşünceye sahip olup meydanlarda dillendirenlerin niyetlerini gerçekten bir sorgulamak lazım. Gerçekten niyetleri nedir? Üzüm yemek mi yoksa bağcıyı dövmek mi? Amaç üzüm yemekse mesele çözülür. Yok, eğer amaç bağcıyı dövmekse bunun tedavisi yoktur. Çünkü maalesef mızıkçılığın, kafa karıştırıcılığın tedavis

Hz Muhammed’i anmak ve anlamak**

Bugün 20 Nisan 571 tarihinde dünyaya teşrif eden Hz Muhammed’in  doğum günü. Ülkemizde 1989 yılından beri onu anlamak için adına programlar düzenlenen ender kişilerden biridir.  Hz Muhammed sadece doğum gününde değil asırlardır günün her bir saatinde adından çok söz ettiren bir kişidir. Biz de bugün burada onu anarken anlamaya çalışmak için toplanmış bulunmaktayız. Her sene kamu kurum ve kuruluşlarınca ve okullarda Peygamberi anma programları yapılır. Biz de bu yıl Milli Eğitim Bakanlığının tavsiyesi gereğince “Kutlu Doğum Haftasını” okulumuzda farklı bir etkinlik dizisiyle süslemek  istedik. Gönüllülük esasına dayalı olarak öğrencilerimizin arasında Kur’an-ı Kerim ve Yasin süresinin okunmasını istedik. Öğrencilerimiz cüz almak için adeta birbirleriyle yarıştılar. Bu okuma etkinliğine velilerimiz de katılmak suretiyle bugün itibariyle  11 hatim, 200 Yasin okunmuştur.* Ayrıca okul panolarımız süslenmiştir. Burada amaç öğrencilerimizi Kur’an okumaya yönlendirmekti. Yüksek bir katı

Seçim torbasını teslim edebilmek bir savaşı kazanmak gibidir

Herhangi bir seçimde görev aldınız mı? Aldıysanız sandık başkanlarının ne çektiğini bilir. Görev almayıp evinizde  ayaklarınızı uzatarak çayınızı yudumlarken seçim sonuçlarını izliyorsanız dünyanın en bahtiyar insanısınız demektir. Size bu yazımda sandık başkanının seçim torbasını teslim etme aşamalarını ve aştığı her aşamada çektiği sıkıntıyı dile getirmek istiyorum. Sandık başkanının işi seçim günü sabahın 07.00'sinde başlar. Birleşik oy pusulasını ve zarflar sayma ve mühürleme işini yapmazsa pisliğini YSK temizleyen başkanlar 08.00'e kadar görevli olduğu sandık kurulunda pinekler durur. Yok, ben görevimi yapacağım dersen önce zarfları, ardından oy pusulalarını sayacaksın. Zarf ve pusulaları her saymada da üyeler farklı farklı rakamları bulur ya neyse. Sonunda sayıyı tutturduktan sonra zarf ve pusulaların arkasını sandık mührüyle mühürlersin, mühürlerken mürekkep diğerine bulaşmasın diye gerekli itinayı gösterirsin. Nefes nefese 08.00 oy verme saatine kadar ortamı oy ver

Koltuğu gönüllü bırakabilmek

Parlementer sistemden cumhurbaşkanlığı sistemine geçmek için yapılacak referandum için tarafların hepsi sahadaydı. Hepsi de samimiyetle görüşünü savundu. Çoğu yeni bir kazanım elde etmek veya mevcut kazanımını kaybetmemek için uğraştı. Ama içlerinde biri vardı ki, makamını  kaybetmek ve bırakmak için çalıştı propoganda boyunca. Çoklarının yaptığı gibi istemem yan cebime koy demedi. Sonunda Türkiye'nin 3.makamı olan koltuğundan vazgeçti. Giden koltuğa tüh bile demedi. Helal olsun! Diğergamlık dedikleri bu olsa gerek. Samimiyet, içtenlik, sadakat, feda, feragat arayan bu kişiye baksın. Sahi, kaç kişi yapar bunu. Tarih, ucunda kendi koltuğunu bırakmak olan bu adamı unutmayacak, hep anacak. Makam, mevkide gözü olmayanı görmek için ona bakın diyecek. 17.04.2017

Karşıt cinsle tokalaşma veya tokalaşmama duyarlılığımız

Karşılaştığımız birine selam vermek, tokalaşmak, hal-hatır sormak insani davranışlarımızdandır. Aramızdaki sıcaklığı ve muhabbeti ifade eder. Hatta bazıları bu muhabbeti göstermek için işi sarılma ve kucaklaşmaya kadar götürür. Hoş geldin karşılamalarında elini vermediğin zaman kibirli bir tavrı vardı, elini bile uzatmadı deriz. Hasılı tokalaşma bizde yaygındır. Bu muamele; erkeğin erkekle, kadının da kadın arasında daha yaygındır. Pazar günü malumunuz seçim vardı. Sabah 07.00'den akşam 20.30'a kadar sandık kurulu başkanlığım dolayısıyla görevli olduğum salondaydım. Öğleden sonra belediyeden bir görevli geldi: "Belediye başkanı ziyaretinize gelecek" diye. Az sonra ardında kurmaylarıyla birlikte belediye başkanı girdi içeriye. Sandık başında bulunan 6 üye ile tek tek tokalaşıp hal-hatır sordu. Ardından diğer kurulları ziyaret etmek için ayrıldı. Gelen belediye başkanı bayan idi. Kimsenin tokalaşıp tokalaşmamasını sorgulayacak, ayıplayacak değilim. Fakat bizde