Ana içeriğe atla

Hz Muhammed’i anmak ve anlamak**


Bugün 20 Nisan 571 tarihinde dünyaya teşrif eden Hz Muhammed’in  doğum günü. Ülkemizde 1989 yılından beri onu anlamak için adına programlar düzenlenen ender kişilerden biridir.  Hz Muhammed sadece doğum gününde değil asırlardır günün her bir saatinde adından çok söz ettiren bir kişidir. Biz de bugün burada onu anarken anlamaya çalışmak için toplanmış bulunmaktayız.

Her sene kamu kurum ve kuruluşlarınca ve okullarda Peygamberi anma programları yapılır. Biz de bu yıl Milli Eğitim Bakanlığının tavsiyesi gereğince “Kutlu Doğum Haftasını” okulumuzda farklı bir etkinlik dizisiyle süslemek  istedik. Gönüllülük esasına dayalı olarak öğrencilerimizin arasında Kur’an-ı Kerim ve Yasin süresinin okunmasını istedik. Öğrencilerimiz cüz almak için adeta birbirleriyle yarıştılar. Bu okuma etkinliğine velilerimiz de katılmak suretiyle bugün itibariyle  11 hatim, 200 Yasin okunmuştur.* Ayrıca okul panolarımız süslenmiştir. Burada amaç öğrencilerimizi Kur’an okumaya yönlendirmekti. Yüksek bir katılımla bunu sağlamış olduk. Kur’an etkinliğine katılan ve katılmayan tüm öğrencilerimize teşekkürlerimizi sunarız. Allah okuduklarımızı anlamayı ve anladığımızı yaşamayı nasip etsin inşallah. Yine cüz alarak bu etkinliğe katılan velilerimize de şükranlarımızı ifade ediyoruz.

Okulumuz Din Kültürü zümresi olarak “Kutlu Doğum Haftası” adına anma programı yaparken niyetimiz adını çokça andığımız, her yıl kutladığımız Kutlu Nebinin daha iyi anlaşılmasını sağlamaktır. Şunu hepimiz biliyoruz ki Peygamber yaşantısıyla bizim için örnek olmuştur. Özellikle onun ahlakı Kur’an ahlakı idi. Biz de yaşantımızda onu örnek almalıyız. Okuduğumuzu, anladığımızı pratiğe dökmek zorundayız. Peygamber cömert ve yardımsever mi idi? Biz de cömert ve yardımsever olalım. (Burada cömertlikte öğrencilerimizi tebrik ediyorum. Sene başından beri her sınıf bir yetimin aylık giderini karşılamak için günlük sadaka kutularına harçlıklarından para atmaktadırlar.) Hoşgörülü mü idi? Biz de öyle olalım. Herkese hakkını veren adalet timsali mi idi? Biz de adil olalım. Emaneti ehline mi verirdi?  Biz de işe almalarda liyakatı esas alalım. O, çalıp çırpmadı mı? Biz de özellikle kamu malını kendi malımız bilelim. Yetimi, öksüzü, kimsesizleri korur muydu? Biz de öyle yapalım. Çalışanın hakkını tastamam verir miydi? Biz de verelim. Merhametli mi idi? Biz de karıncayı bile incitmeyelim. Güvenilir biri mi idi? Biz de -bize güvenmeyenler varsa- güven verelim. Eminse emin olalım. Hep doğruyu söylediyse doğru olalım. Namus abidesi miydi? Biz de bize emanet edilenlere göz dikmeyelim. Cesur mu idi? Şecaat sahibi olalım. Haksızlık karşısında zalimlere karşı susmadıysa biz de susmayalım. Eşine ve çocuklarına karşı iyi mi davranırdı? Biz de iyi bir eş, iyi bir anne, iyi bir baba olalım. Kendisi için istediğini kardeşi için de ister miydi? Biz de öyle olalım. Rahatına düşkün biri mi idi? Değilse biz de rahatımıza düşkün olmayalım. İnsanları tanımadan haklarında dedikodu kültürüyle karar vermemişse biz de öyle yapalım.

Bizim için örnek olan yaşantısından hiçbirini uygulayamasak da sadece ‘Emin’ özelliğini hayatımıza tatbik etsek, İslam’a ve Müslümanlara mesafeli duranlar bize: “Görüşlerinize katılmıyorum ama çok dürüst, güvenilir” deseler nasıl olur? Yaşantımız peygamberin yaşantısına uymuş ve böylece ahretimizi de kurtarmış oluruz.

Az sonra okul olarak yaptığımız hatimlerin ve okuduğumuz Yasinlerin duasını yapacağız. Öncelikle şunu söyleyeyim. Okunan her bir Kur’an diriler yani bizler içindir. Kazandığımız sevaptan hem Peygamberimize, hem şehitlerimize de armağan etmek, TEOG sınavına girecek öğrencilerimize de başarılar dilemek istiyoruz.

Konuşmamızı Hz Muhammed’in bir sözüyle noktalamak istiyorum: Ya öğrenen ol, ya öğreten, ya dinleyen ol, ya da bunları seven. Sakın ola ki beşincisi olma.

Bu vesileyle yaptığımızı etkinliğe maddi ve manevi desteğini esirgemeyen, cüz ve Yasin okuyan, pano düzenleyen tüm veli, öğrenci, öğretmen ve yöneticilerimize teşekkür ediyorum.


Rabbim hepimizi Peygamberi anlayan ve onun yolundan giden kimselerden eylesin. 18/04/2017

* Okunan hatip, Yasin, Salavat eklenecek
** Bu yazı Okulumuz Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri çerçevesinde yapılacak konuşma için kaleme alınmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde