2000'li yıllarda özel kanalın birinde haftada bir ekrana
gelen "Çocuklar Duymasın"
adında bir TV dizisi vardı. Karı-koca arasındaki geçimsizlik ve
sıkıntıların mizahi bir şekilde işlenmeye çalışıldığı bu filmde sıkıntıların
çözüm yeri çocukların yanı değil, mutfaktı. Ne zaman anlaşamadıkları bir sorun
olsa birbirlerine bakar: "Haluk!
Mutfak, Meltem! Mutfak" derlerdi. Tartışmalarını çocukları duymazdı.
Sanırım final yapmadı. Hala yayında.
Bu
dizinin bir zamanlar izleyeninin de fazla olduğunu düşünüyorum. İlk gösterime
girdiği zamanlarda biraz izledim. Güldürürken düşündürüyordu. Sonra yenilenme
ve gelişme olmadığı için birbirinin tekrarı gibi görmeye başladığımdan izlemeyi
bıraktım. Filmin aklımda kalan en güzel yönü sorunların giderildiği ve
tartışmaların yapıldığı yerin çocuklarının yanı olmamasıydı. Çocukları farkına
varsa bile meselelerini ayrı bir yerde çözmeye çalışırlardı. Bu TV
filmini izledik izlemeye ama o dizinin her şeyini unutsak da aklımızda kalması
gerekenin sorunlarımızı çocukların gözünün önünde yapmamamız gerektiğiydi.
Büyüklerin,
yetkililerin, siyasilerin aralarındaki sorunu çözmek için ekran ve meydanları
seçtiğini görünce filmden eser kalmamış dedim kendi kendime. Malumunuz
referandum yaşadık beraberce. Sonuçlar birbirine yakın çıktı. Kavganın fitili
de seçim akşamı tutuşturuldu. Kılıçlar çekildi. Çünkü yenilgiden sonra çıngar
çıkarmak mubah bizde. Hele bir de oranların birbirine yakın çıkması bir
fırsattı içimizdeki fırsatçılar için. Referandum iptal edilmeliydi. Çünkü hile
karıştı vb. isnatlar eksik olmadı bir kaç gün içinde.
Referandum
sonrası dersime girdim. Konumuz da emanet idi. İster maddi, ister manevi geri
almak üzere verdiğimiz her şey emanet kavramı içerisine girer, emanete ihanet
etmememiz gerektiğini ifade ettim. Ardından, çocuklar pazar günü bir referandum
yapıldı, bu referandumda kullanılan her bir oy sandık kurullarında görev
yapanlar için bir emanetti. Orada bize verilen görev de bir emanetti.
Görüşümüze uygun olsa da, uygun olmasa da her bir oyu korumamız gerektiğini
ekledim. Ben bu şekil konuşmaya devam edince sınıftan ekseriyet parmak
kaldırdı. Söz verdim kendilerine. Her söz alan oyların nasıl çalındığını,
oyların nerelerde bulunduğunu, sayımda haksızlık yapıldığını, birinin tercih
mührünü nasıl evete bastığını, oyların mühürsüz olduğunu...anlatmaya
çalıştılar. Ekranlarda etkili ve yetkili kişilerin dile getirdiği tüm ithamlar
12 yaşındaki çocukların ağzındaydı. Anlaşılan kaybedenler seçim gecesi
ürettikleri mazeret, gerekçe, iftira ve ithamlarla başarılı olmuşa benziyorlar.
Çocuklara, işte çocuklar! Kendilerine sandıkta görev verilenler
sorumluluklarını tam yerine getirmediklerinden yani emanete ihanet
ettiklerinden kaynaklanıyor bunlar, dedim.
Çocukların
bu şekilde büyüklerin ithamlarını aynen tekrarladıklarını görünce geleceğimiz
adına üzüldüm gerçekten. Ülkemizin geleceğini ilgilendiren önemli bir
referandumu ağzımıza ve yüzümüze bulaştırdığımızı ev ortamlarında veya
ekranlarda maalesef çocuklarımıza da duyurmuşuz. Çocuklar bilinçaltlarına
yerleşen bu duygularla büyüyecekler. Seçimlerde, referandumlarda demek ki hile
yapılabiliyormuş, şaibe de olabiliyormuş, bazı oyları saymamışlar, zarflar
mühürsüzmüş…diyecekler. Bu tür tartışmalar çocukları iyi yönde eğitiyorsa buyurun
tartışmalarımızı onların gözü önünde yapalım. Hani edep sahibi birine: “Edebi
nereden öğrendin” diye sormuşlar. Adam: “edepsizlerden” şeklinde cevap vermiş.
Keşke böyle bir faydası olsa... Ya çocuklar büyüyünce “Büyüklerimden böyle
gördüm, seçimlerde hile yapılabiliyormuş” derlerse ne yapacağız?
Seçim veya referandumda itirazlar mutlaka olacaktır. Bu
itirazların yapılacağı yerler kanunen bellidir. Ekranlarda dillendirerek
insanların kafasında şüphe oluşturmanın bir manası yok. Farkına varmadan suçu
meşrulaştırmış oluruz. Hile vardır veya yoktur tartışması yapacaksak bu işi
çocuklardan uzak bir ortamda yapmak lazım. Bu yolu, yöntemi, bu inceliği
bilmeyenlere “Çocuklar duymasın” dizisini birkaç bölüm izlemelerini tavsiye
ederim. İnanın eğer amaçları bağcıyı dövmek değilse öğrenecekleri çok şey var o
dizide. 22/04/2017
* 26/04/2017 günü Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
* 26/04/2017 günü Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder