Ana içeriğe atla

2019'da seçimler birleştirilmeli

Malumunuz 2019 yılı Mart ayında yerel seçimler, Kasım ayında ise genel seçimler ve cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacaktır. Uzun propaganda dönemleri göz önüne alınırsa tüm bir yılı seçimle geçireceğiz demektir. Seçimin birini bitirip diğerine geçeceğiz. Buna ne zaman yeter, ne de ülkenin bütçesi.

Bizde seçimler maliyetlidir. Çünkü ölümüne asılırız. Kazanmak için saçar savururuz. Seçim yılı ve atmosferine girince hükümet radikal kararlar almaz/alamaz. Ekonomi beklemeye geçer önünü görmek için. Toplum kutuplaştırılır, başka konu ve meseleleri bırakır, milletçe seçime ve sonuçlarına odaklaşırız. Seçim öncesi kazanmak için var gücümüzle seçimlere asılırız. Seçim sonrası da eğer kaybetmişsek seçimi tartışmaya açarız.

Vakit varken bu iki seçim birleştirilmeli ve seçmenin önüne aynı anda yeterince sandık konmalıdır. Bu uygulamadan ülke ve insanımız kazançlı çıkar. Hem zamandan tasarruf sağlar, önümüze bakarız. Hem de bütçeden ve cepten fazla para harcanmamış olur. Seçmen mahalli idarelerde, genel seçimlerde ve cumhurbaşkanlığı seçiminde kimi desteklerse seçilen beş yıllığına seçilmiş olur. Seçilen beş yıllık icraatına hemen başlamış olur. Bir daha ülkenin önüne bir beş yıl seçim gelmemiş olur. Bu ülke hem ekonomide, hem siyasette istikrarı yakalamak istiyorsa mutlaka seçimleri birlikte yapmalı. Çünkü seçim ekonomisi uygulamayacağız diyen hükümet bile kendini bu atmosferden kurtaramamaktadır. Fikri, zikri, düşüncesi ne olursa olsun vatanını seven, ülkesine hizmet etmek isteyen siyasilerin bir araya gelerek bu konuyu masaya yatırmasında fayda vardır. Hemen gelebilecek eleştiriyi baştan söyleyeyim. "Efendim tüm seçimleri aynı anda yapmak vatandaşın kafasını karıştırır, hangi zarfı nereye koyacağını bilemez. Oylar iptal olur denebilir. Tüm dert bu olsun. Bunun da çözümü bulunur. Seçimleri birleştirmeyi vatandaş istese öyle zannediyorum siyasiler istemez. Çünkü onlar bir seçimde durumlarına bakıp diğerine tedbir alacaklar, mahalli seçimde aday gösterdikleri kazanamazsa onu vekil seçtirmek için diğerinde aday gösterirler…Çünkü her seçim onlar için bir alternatiftir.

Her ne kadar siyasilerimiz kendi bildiklerini yaparlarsa da ben yine de seçimleri birleştireceklermiş gibi önerilerimi sunmak istiyorum.

   1.Her türlü itham, töhmet, şüpheden kurtulmak için seçimler YSK gözetiminde ÖSYM’ye ihale edilmeli. Bu kurum uygulaması imkansız, gereksiz ve zor olan bir kuralı dahi uygulamaya koyar. Acımasızdır. En zor seçimleri bile tereyağından kıl çeker gibi yapar. Yeter ki yetki verilsin. Seçim torbaları nasıl teslim edilir, sonuçlar nasıl alınır, seçim sandığına giden yollar, koridorlar nasıl kamera ile donatılır… cümle alem bir görsün. ÖSYM, sandık görevlilerinin ne yapacağını göstermek için genelgeyi kitapçık şeklinde falan bastırmaz. Sandık görevlilerinin hangi dakika ne yapacaklarını anlaşılır bir şekilde önlerine koyar. Kimsenin unutacağı, ihmal edeceği bir şey olmaz. Sandık görevlilerinin görevini tam yapıp yapmadığını test etmek için ya oy vermede veya sandık üyeleri arasında bir gözlemci de yerleştirir.
  2.Seçmenin önüne muhtarlık, ilçe belediye, il veya büyükşehir belediye, milletvekili ve cumhurbaşkanlığı olmak üzere beş ayrı sandık konur. İl genel meclis veya belediye encümeni pusulası atılmamalı. Belediye başkanı adayının aldığı oy oranına göre encümen/üye seçilmelidir. Partilerin encümen listesi seçimden önce YSK'ya teslim edilmelidir.
     3.Muhtar adayları için birleşik oy pusulası düzenlenmelidir. Dışarıdan gen herhangi bir muhtar adayına ait pusula olmamalıdır. Zarfın içine muhtar azaları listesi konmamalıdır. Seçilen muhtar azalarıyla birlikte seçilmelidir.
     4.Her zarfın üzerine muhtarlık, milletvekili, belediye başkanı gibi seçimin adı yazılmalıdır.
     5.Her seçim bölgesi ve sandık kurulunun yaptığı iş ve işlemleri denetleyen yeterince gezgin denetmen görevlendirilmelidir. (Oy verme öncesi, oy verme anı ve sayım anı izlenmeli.)

   Buradan  Mecliste grubu bulunan tüm siyasi partilere seslenmek istiyorum. Gelin siyasi partiler yasasını değiştirerek bu işe başlayın. Ardından 2019 yılında bu iki seçimi birleştirmenin alt yapısını oluşturun. İnanın ülkeye en büyük hizmeti yapmış olursunuz. 22/04/2017



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde