Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Büyük Camiye Küçük Kubbe

Resimde gördüğünüz cami inşaatı, Konya Millet Bahçesinin köşesine yapımı devam etmekte olan Merkez Camii ve Kur'an Kursu inşaatından bir görüntü. Bu camiye ihtiyaç var mıydı, ismi uygun mu, üzerinde konuşmaya değer. Zannımca, burada bir camiye ihtiyaç yoktu. Çünkü çevresinde yeterince büyük camiler var. Koca eski stadın içinde bir büfe, bir tuvalet ve küçük bir mescidin yer almasını, geri kalan kısmın tamamen yemyeşil bir bahçeden ibaret olmasını daha uygun görürdüm.  Camiye Merkez adının verilmesinden ziyade bahçeye uygun olacak şekilde başka bir isim tercih edilebilir. Mesela Millet Camii ismi daha güzel yakışırdı. Açıkçası Merkez ismi bana itici geldi. Merkezin başka anlamları olsa da polis karakolu anlamında da kullanılır. Ki eskiden polisler bir suçluyu yakaladıklarında “Seni merkeze alalım, merkeze çekelim” derlerdi. Masa başında oturan merkez valisi de çağrışım yaptı bu arada. Belki de Konya’nın ortası anlamında bu isim verilmiştir. Neyse, ihtiyaç veya değil, ismi uy
En son yayınlar

Birini Oyalamak mı İstiyorsun?

Üstadım, adam geveze mi geveze. Susturabilene aşk olsun. Her konuda söyleyecek sözü var. Zira bir doğru kendisi. Lafı aldı mı, gerekli gereksiz konuşuyor durmadan. Kafam şişti. Yok mu bunu susturacak bir yol? Ona Çin işkencesi uygulayacaksın. İşkenceyle işim olmaz. Mübarek, işkence demişsem, onu meşgul edecek iş vereceksin böylesine. İyi de ne işi vereceğim? Bana iş söyle. Sonra var mı böyle onu uzun süre meşgul edecek bir iş? Var efendim olmaz mı? Ne olur söyle.  Bu tiplere seçimlerde görev vereceksin. Seçimde önüne birleşik pusula ve zarfları koyacaksın. Say bunları diyeceksin. O sayarken sen epey bir dinlenirsin. Çünkü say say bitmez. Nice sonra sayıp bitirdikten sonra doğruluğunu test için saydığını bir daha saydıracaksın. Bil ki iki saydığı da farklı farklı çıkacak. Sonra tekrar üçüncü kez saydıracaksın. O sayarken sen işine, gücüne bakacaksın ve bir güzel dinleneceksin. Hatta daha da uzatmak istersen, o tam ortaya geldiğinde o değilden kendisine bir soru soracaksı

Bir İstanbul Beyefendisi Bakanlık Müfettişi

Akıllı telefonlar hayatımıza bir girdi, pir girdi. Bugün kullanmayan yok gibi.  Akıllı telefonun kolaylıklarından faydalanıyoruz. Bu telefonların sunduğu kolaylıklardan biri de T9 özelliği.  Cep telefonu marifetiyle yazdığımız yazıları otomatik olarak kendince düzeltiyor. Bir kelimeyi yazarken daha kelimeyi bitirmeden yazacağımız kelimeyi önüne seçenek olarak sunuyor. Çoğu yazım yanlışlarını ve kelimenin tamamını bu imkanla kolayca yazarken bazen de bu imkan sıkıntıya sebebiyet verebiliyor. Çünkü yazdığımız kelimeyi T9 başka bir kelimeye dönüştürüyor ya da bu kelimenin yapım veya çekim eklerini değiştiriyor. Yazdığımız yazıyı geriye dönüp kontrol etmezsek, kastetmediğimiz bir kelime veya hitap yazıya geçmiş oluyor. Nice sonra bir vesileyle yazdığımız cümleye, yazıya veya yoruma geri döndüğümüzde, ben böyle bir kelime veya hitap yazmadım. Nasıl oldu diye düşünüyorsun. Özellikle hızlı yazan, yazdığını geriye dönüp tekrar okumayan kişilerin başına geliyor bu durum. Aslında bu durum

Krizde Değil, Hep Tasarruf

Enflasyonla mücadele çerçevesinde tasarruf genelgesi nihayet yayımlandı. Kurumları harcamada kısıtlayan bir dizi karar alındı. Zorunlu olmadıkça araç kiralama yoluna gidilmeyeceği, kiralanan araçların geri verileceği de genelgede yer verilen hususlardan.  Tasarruf genelgesinin öncelikle hayırlı olmasını, inşallah sonuç alınmasını temenni ederim. Şu var ki gecikmiş bir genelge. Zamanında enflasyonla mücadele için kısa ve orta vade programları açıklandığında, mücadelenin bir ayağı da kamuda tasarruf. Bu programın bu ayağı eksik diyenlere pek kulak verilmedi. Üstüne üstlük "İtibardan tasarruf edilmez" denmek suretiyle tasarruf diyenler tu kaka yapıldı.  Gecikilmiş olsa da tasarruf genelgesi sadece ekonomik kriz ortamlarında değil, her daim özellikle kriz olmadığı dönemlerde bile tasarruf önceliğimiz olmalıydı. Üstelik bu ülkede enflasyon sadece bu yıla mahsus değil, 2018 yılından beri bu ülke enflasyon ve hayat pahalılığı yaşıyor.  Tasarruf bizim kültürümüze ve inancımız

Kiloyla TL Dönemine Doğru

2021 yılının Kasım ayında başımı sokacak bir eve talip oldum. Eve bakıp beğendik. Ev eski olsa da bakımlıydı. Mevkii de iyiydi.  Ev sahibiyle emlakçıda buluştuk. El sıkıştık. On bin lira kapora verdik. Ara tatil dönüşü de üzerimize almak üzere kavilleştik. Tapuyu üzerimize alacağımız günün öncesinde, emlakçı, parayı tapu dairesinde kameralar önünde elden alacağız, orada sayacağız dedi. İyi de bu parayı bankadan çekip elde nasıl getirecektik? Nasıl elimizde taşıyacaktık? Oğlanları aldı bir telaş. Biz de gelelim dediler. Gerek yok, abartmayın, ben hallederim bir şekil dedim.  Parayı çekmeden iki-üç gün öncesinde bankayı arayarak paramın tümünü şu gün çekeceğim dedim. Belirttiğim gün, saat 11'de paramı çekebileceğim söylendi.  Gün geldi çattı. İşe gidecek oğlan işinden izin aldı. Evdeki oğlan ile birlikte arabaya bindik, bankanın yolunu tuttuk. Beni bankanın önünde indirdiler. Benimle beraber oğlanın biri de indi. Diğeri, yol üzeri park sorunu olduğundan daha ileriye

Hikmet Sami Türk

Bazen sosyal medyada aklıma gelen bir konuda yazmaya başlarım. Niyetim, konuyu çok uzatmadan sadede gelmek. Yazmaya başlayınca durur muyum hiç. Bir bakmışsın epey yazıp paylaşmışım. Sanırım kısa yazma özürlüyüm. Be edersiniz ki kelamı kibar değilim.  Paylaşımın ardından bu paylaşımım aynı zamanda bloğumda da yer alsın deyip yazıyı bloğa aktarırım. Bazen de aktarmadığım paylaşımlarım gözüme çarpar. Böyle gözden kaçan yazıları da sosyal medya anı sayfası, seneyi devriyesinde hatırlatınca, geriye dönük de olsa yazı arşivine aktarıyorum. İşte o yazılardan biri de aşağıda. Aradan iki yıl geçmiş. Sanırım temiz siyasetçilere günümüzde ne çok ihtiyacımız olduğuna dair bir temenniyi barındırıyor yazı. Yazıda da zamanın Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’e yer vermişim: “Recep Tayyip Erdoğan, okuduğu bir şiir yüzünden mahkumiyet kararı alınca, İstanbul Büyükşehir belediye başkanlığından alınıp cezaevine gönderilmişti. TBMM'de Erdoğan'ın lehine olacak bir kanun teklifi ya da tasar

Bazı Akademisyenlerin Dünyası

Dünya bir iş bölümünden ibarettir.  Herkes farklı farklı alanlarda rızkını temin etmenin peşinde.  Her meslek grubunun dünyası farklıdır. Her meslek grubu içerisinde, mesleğinin tam hakkını verenler yanında veremeyenler de vardır. Kimi o mesleğin yüz akı kimi de tabir yerindeyse yüz karasıdır.  Okumuşlar içerisinde akademisyenlerin dünyası da farklıdır. İçlerinde, alanında kendini yetiştirmiş olanlar olduğu gibi yeterince yetiştirememiş olanlar da vardır. Alanında kendini yetiştirmiş akademisyenlere alim diyebiliriz. Kendisini yetiştirememiş ama akademisyenlikte en yüksek seviyede kariyer edinmek için gereklerini yerine getirmiş olanlar çoğunluktadır. Bu yazımda, genellemeden akademisyenleri ele almak istiyorum. Değerlendirirken bilgi yönünden değil, hal ve tavır yönüyle ele alacağım. Bu değerlendirmeyi yaparken istisnaların kaideyi bozmayacağını ifade etmek isterim. Bir buğday başağını düşünelim. Buğdayda dene yoksa başı dik olur. Başakta buğday dolu ise ağırlığından ö