Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Senden Kötüsü Olmaz

Bir erkek devenin erkek mi, dişi mi olduğunu ayırt edemeyen,  Erkek deveye dişi deve diyen,  Devenin cinsiyetini bilse de sevdiğinin her yaptığında bir hikmet arayan,  Okuyup araştırmayan,  İnsan psikolojisini bilmeyen, bilse de güce yaslanmasından dolayı farklı düşünenlere tepeden bakan,  Kendine Müslüman,  Bir doğru kendi ve şakşakçılığını yaptığı yolu doğru kabul eden,  Gücü yetse farklı fikir, düşünce ve görüşe hayat hakkı tanımayacak, bağnaz mı bağnaz kişiler nazarında kötü ve istenmeyen biri olmak için; Onlar gibi düşünmeyeceksin. Yaptıkları yanlış ve hataları yüzlerine vuracaksın.  Onların istediği gibi paylaşım yapmayacaksın.  Onların istediği gibi yazmayacaksın.  Yaptıklarına eleştiri getireceksin.  Onların dini görüşleri gibi düşünmeyeceksin. Onların savunduğu partilere oy vermeyeceksin.  Onların yanlışlarını göreceksin. Bu kadar da olmaz diyeceksin... Kısaca damarlarına damarlarına basacaksın. Kaşınızın üzerinde gözünüz var diyeceksin. Onl

Senden İyisi Olmaz

Bir erkek devenin erkek mi, dişi mi olduğunu ayırt edemeyen,  Erkek deveye dişi deve diyen,  Devenin cinsiyetini bilse de sevdiğinin her yaptığında bir hikmet arayan,  Okuyup araştırmayan,  İnsan psikolojisini bilmeyen, bilse de güce yaslanmasından dolayı farklı düşünenlere tepeden bakan,  Kendine Müslüman,  Bir doğru kendi ve şakşakçılığını yaptığı yolu doğru kabul eden,  Gücü yetse farklı fikir, düşünce ve görüşe hayat hakkı tanımayacak, bağnaz mı bağnaz kişileri memnun etmek için; Onlar gibi düşüneceksin.  Onlar gibi savunacaksın.  Onlar gibi dini anlayışa sahip olacaksın.  Onların oy verdiği siyasi partiye oy vereceksin.  Onları memnun edecek paylaşım yapacaksın.  Onların istediği şekilde yazacaksın.  Onların rakip ve düşman bellediklerini kötüleyeceksin. Onların sevdiklerini asla eleştirmeyeceksin. Onların yaptığı hata ve yanlışları görmeyeceksin.  İçine sinmeyen konularda kafanı kuma gömeceksin... Kısaca onların dümen suyuna girersen bu durum

Hediye Puanı Harcamak Benim İşim

Parafparam varmış Halbank'ın Paraf kartında. Kaç senedir hesabımda bu hediye vardı bilmiyorum. Paraf'tan hediye biriktirmek bir mesele. Harcamak ise ayrı bir mesele. Hatırladığım kadarıyla daha önceki hediye puanları harcamak için araya araya bir petrol bulup gaz almıştım. Bir 29 lira kalmıştı. Yıllar yıllar geçti bu hediye puanın üzerinden. Zaten bu kartı da kullanmıyorum harcamalarımda. Yine de cebimde taşıyorum. Bir ara mecbur kalıp kullanmamdan dolayı bir 50 lira daha hediye puan verdi. Bu son hediye süreli idi yanlış hatırlamıyorsam. Yine böyle süreli bir hediye puan vermişti. Süresi içinde harcamadığım için uçup gitmişti. Toplamda 79 lira ile alışveriş mümkün değilse de içimden bu hediye puanı harcamak geldi. Puan duruyor mu diye baktım. Duruyordu. İyi de bu parayı nerede harcamalıydım? Bir iki sene önce bir petrolde geçerliydi. Sürdüm arabayı oraya. Gaz doldurdum. Üzerine de benzin almak suretiyle bin liralık yakıt aldım. Ödeme için içeri girdim. Paraf hediye p

Enkazın Tozuyla Yaşamak

Evimin karşısında üç katlı eski bir bina vardı. Eski demişsem, 30-40 bilemedin elli yıllık bir apartman.  İçinde sanırım Suriyeliler kalıyordu.  Bir gün bir sese uyandık. Binanın pencerelerini söküyorlardı. Birkaç gün sonrasında, çatının kiremitleri de sökülüp aşağıya atılmaya başlandı.  Belli ki bir insan ömrü kadar bile olmayan bu eski bina yıkılacak. Bir gün yine gürültüye uyandık. Ortalığı toz, duman kaplamıştı. Belli ki beklenen gün geldi ve bina yıkılıyor. Tüm mahalle bu toz dumandan nasibini aldı. Araba ve evin camları toza belendi. Dışarıda göz gözü görmüyor. Deyin ki hava sisli, görüş mesafesi sıfır. Bir hızla panjurları kapatıp ardından arabayı parktan çekip istasyondaki parka götürdüm. Arabam da tozdan fazlasıyla nasibini almış.  Panjurların kapatılmasıyla birlikte güpegündüz hava oluverdi gece. Işık nezaretinde kahvaltımızı yaparken az sonra koca bina olduğu yere çöküverdi. Binanın enkazıyla birlikte ortalığı kaplayan daha büyük toz duman, anlatılmaz ancak yaş

4444

4444 sayısını duyar duymaz bizde ne gibi bir çağrışım yapar? Öyle zannediyorum, ilk aklınıza gelen, hasta ve dertlilerin dertlerine şifa bulmak ve sıkıntılardan kurtulmak amacıyla okudukları ya da çok kişinin yardımıyla okuttukları “Salatı tefriciye” veya “Salatı nariye” adı verilen duadır. Kur’an’da ve hadislerde yer almayan bu dua kültürümüzde yer almakta. Okunduğu takdirde dert ve hastalıklardan kurtulma ümit edilmektedir. Ne kadar fayda sağladığı bilinmese de toplumumuzda okunmaya devam eder. Arapçası okunan duanın Türkçe anlamı şudur: “ Allah’ım! Bizim Efendimiz Muhammed’e (sav) kusursuz bir salât ve rahmet, mükemmel bir selâm ve selâmet vermeni diliyoruz. O Peygamber ki, onun hürmetine düğümler çözülür, sıkıntılar ve belalar onun hürmetine açılıp dağılır, hacet ve ihtiyaçlar onun hürmetine yerine getirilir. Maksatlara O’nun hürmetine ulaşılır, güzel sonuçlar O’nun hürmetine elde edilir. O’nun şerefli yüzü hürmetine bulutlardaki yağmur istenilir, Allah’ım, onun ehli beytine,

Bir Faninin 24 Saati

Daha şafak atmadan, ezan okunmadan ayaktaydı. Kalkar kalkmaz soluğu tuvalette alırdı. Kah taharet kah istibra derken tuvalette oyalanırdı. Abdest alması da uzun sürerdi. Yıkadığı yeri bir daha yıkar, her yıkamada da kuru yer kalmayacak diye abdest organlarını ovalardı. Dudaklar da boş durmazdı. Okur dururdu bildiği duaları içinden. Abdestin ardından giyinir. Sabah namazının sünnetini kılar, yola çıkar. Camiye varır. Ne imam gelmiştir ne de cemaat. Kilitli camiyi açar. Beklemeye koyulur.  Nice sonra tek tük cemaat gelmeye başlar. Ardından da imam. Bazı zamanlar imam bile gelmez.  Camiye ilk giren olduğu gibi camiden en son çıkan cemaat olur. Namazlarını daima ilk safta kılar.  Hızlı hızlı gelip kıldığı sabah namazından sonra işe gidecekmiş gibi evine hızlıca döner.  Eve geldiği zaman evde tüm yatanların kalkması, kimsenin üzerine güneşin doğmaması gerekir. Haliyle kahvaltı da hazır olmalıdır.  Kahvaltıdan sonra tuvalet ve yeni bir abdest alınır. Seccade olarak post seril

Yazmak Okumaktır, Okumak da Yazmaktır

İlk yazmaya sosyal medyada başladım. Aklıma eseni yazmışım. Yazılarımı takip eden Mustafa Yıldırım isimli mesai arkadaşım, "Hocam, falan yazarı tanıyor musun dedi. (Sorduğu kişiyi hatırlamıyorum.) Tanımıyorum dedim. Kimdir dedim. Yazı stilin ona çok benziyor dedi. Böyle sosyal medyada yazmaktansa sana bir blog açalım. Orada yaz. Hem yazıların bir yerde toplu olur dedi. Nasıl yapacağız dedim. Sen bir isim söyle, ben hallederim dedi. Dilin kemiği yok olsun dedim. Gitti. Az sonra geri geldi. Adına bir blog açtım dedi. Sen yazıyı gönder, ben yayımlayayım dedi. Bir böyle iki böyle. Bir gün hocam, sana yazı göndererek rahatsız ediyorum. Sen bana şu bloğu ver. Nasıl kullanacağımı göster. Bundan sonrasını ben hallederim dedim. Gösterdi. O gündür bugündür elimde bir oyuncağım var. Minnettarım kendisine. Bloğu bana teslim etmeden önce sosyal medyada yazdığım ne kadar konu varsa geriye dönük tarayıp bloguma aktarıverdi. Sağ olsun. İyi ki akıl edip bana böyle bir blog açıverdi. Blog ben