Ana içeriğe atla

4444

4444 sayısını duyar duymaz bizde ne gibi bir çağrışım yapar?

Öyle zannediyorum, ilk aklınıza gelen, hasta ve dertlilerin dertlerine şifa bulmak ve sıkıntılardan kurtulmak amacıyla okudukları ya da çok kişinin yardımıyla okuttukları “Salatı tefriciye” veya “Salatı nariye” adı verilen duadır. Kur’an’da ve hadislerde yer almayan bu dua kültürümüzde yer almakta. Okunduğu takdirde dert ve hastalıklardan kurtulma ümit edilmektedir. Ne kadar fayda sağladığı bilinmese de toplumumuzda okunmaya devam eder.

Arapçası okunan duanın Türkçe anlamı şudur: “Allah’ım! Bizim Efendimiz Muhammed’e (sav) kusursuz bir salât ve rahmet, mükemmel bir selâm ve selâmet vermeni diliyoruz. O Peygamber ki, onun hürmetine düğümler çözülür, sıkıntılar ve belalar onun hürmetine açılıp dağılır, hacet ve ihtiyaçlar onun hürmetine yerine getirilir. Maksatlara O’nun hürmetine ulaşılır, güzel sonuçlar O’nun hürmetine elde edilir. O’nun şerefli yüzü hürmetine bulutlardaki yağmur istenilir, Allah’ım, onun ehli beytine, ashabına da her göz kırpacak kadar zamanda (her an, saniye) her nefes alacak zamanda sana malum olan varlıklar sayısınca salât et.

Küçüklüğümde yağmurun yağmadığı bir zamanda, yağmur yağması için bu duanın okunduğunu hatırlıyorum. Büyük caminin içinde, caminin arka taraflarında uygun bir yere 4444 adet çakıl toplanıp konmuş. Büyükler, kaç tane okudunuz ise buradan o kadar çakıl alın, yanındaki kaba koyun demişti. Biz de evde, yolda, çarşı ve pazarda okur, okuduğumuzun sayısını tutar, camiye gelince okuduğumuz adet kadar çakılı alıp gösterilen yere atardık. Böyle böyle bitirmiştik. Ardından yağmur yağdı mı hatırlamıyorum.

4444 başka hangi çağrışım yapar? İnternete 4444 sayısını girdim. Karşıma, “4444 sayılı kanun ile gelir vergisi kanunu, kurumlar vergisi kanunu, emlak vergisi kanunu, belediye gelirleri kanunu ve harçlar kanununda yapılan değişiklikler” çıktı. Kısaca bu kanunla vatandaşın cebine giren bir şey yok. Aksine cepten kurumlara para akışı var.

Nümeroloji’de de sayıların bir anlamı varmış. “Okültizm’in bir dalı olup, evrenin sayısal bir kurgu içerdiğini, evrendeki hiçbir şeyin rastlantıya dayanmadığını, her şeyin sayısal bir düzen içinde meydana geldiğini varsayar ve sayılarla ilgili çeşitli analitik ve sentetik çalışmalarla, evrendeki ve olaylardaki gizli yasa ve ilkeleri keşfetmeyi amaçlar.” (Vikipedi)

İlk, orta ve lise zorunlu eğitim için 444 rakamları kullanılırken buna bir 4 daha ilave edilirse yani üniversite de mecburi eğitim kapsamına alınırsa, 4444 ile ifade edilen bir eğitim sistemimiz olur. Yetkililer bunu niye düşünmezler, anlamadım gitti.

4444 rakam ve sayısından, farklı anlamlar çıkarılan anlayışlar gördüm İnternette. Oku oku bitmez. Her okuduğunuza feleğiniz şaşar.

Sizin için ne anlam ifade eder bilmem ama ben de kendimce bir anlam çıkardım 4444’ten. 2015 yılının Kasım ayında edindiğim dilinkemigiyok.blogspot.com adresimde, her telden yazıp yayınladığım yazı toplamım bu yazım ile birlikte 4444 oldu.

8 yıl zarfında yıllara göre yazdığım yazı toplamı:

2015 yılında, 210

2016 yılında, 603

2017 yılında, 670

2018 yılında, 611

2019 yılında, 671

2020 yılında, 370

2021 yılında, 264

2022 yılında, 302

2023 yılında, 740

Etti mi 4444 yazı.

Etmedi maalesef. Topladım 4441 yapıyor. Ama yayımlanan yazı toplamı 4444 diyor. Gel de çık bu işin içinden. Sanırım daha önce yayımlayıp sonra sildiğim yazıları da sayıyor ya da blogun sayfalar kısmında yazdığım 5 yazıyı toplama dahil etmiyor. Ben toplayayım diyorum. Bu sefer 4449 olması gerek. Yine tutmadı 4444 rakamı. Of... Nereden girdim bu hesap işine. Ama neyse. Sanki merak eden var.

Bu kadar yazıyı nasıl yazdın derseniz, bilin ki Salatı tefriciye okumaktan daha kolay bana göre.

Yorumlar

  1. Merhabalar.
    Sayın hocam ben sizin yazılarınıza okumak için yetişemiyorum. Ama siz aynı bir fabrika gibi yazı yazıyorsunuz. Önce size bir MaşAllah deyim de nazar değmesin. 2007 yılından beri içinde bulunduğum şu blog camiasında sizin kadar seri yazı üreten bir blogcu daha tanımadım. Ancak bizim bu blog camiası eskisi gibi değil. Yazılarınız ağzı ile kuş bile tutsa, "gelirsen, gelirim" yani her şey karşılıklı mantığıyla blog ziyaretleri yapılıyor.
    4444 sayısı bir de hani şu müşteri temsilcilerine ulaşmak için çevrilen telefon numarası var ya bende de onu çağrıştırıyor.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. As Recep Bey, öncelikle güzel temrnnileriniz için teşekkür ediyorum. Yazılara ilgi veya ilgisizlik için herkesin canı sağ olsun. Bu dünyada her şey karşılıklı. Dertlerimi döktüğüm mütevazı sayfam tarihe şahitlik eder diye temenni ediyorum. 444'lü telefonlar benim de yazarken aklıma geldi. Yazmamıştım. Aslında tam yeri idi.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde