Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ya Sabır!

  —Ramazanla aran nasıl? —Ramazan'ın ramazanla arası hiç olmadığı kadar iyidir. Ne açlık var ne de susuzluk.  —Nasıl gidiyor, nasıl vakit geçiriyorsun?  —Yeme ve içmeye vakit ayırmayınca iş yapmak için bolca zaman kalıyor. Yeter ki iş yapmak iste. İşimi yapıyorum.  —Herhalde yürüyüş yapmıyorsundur. Ne de olsa ramazandayız.  —Ramazan başta yürüyüş olmak üzere hiçbir şeye engel değildir. Yeter ki yürüyüşe vakit bulayım. Koyduğum hedefi ramazanda da yürüyorum.  —Aç aç gitmez herhalde.  —Niye gitmesin. Esas yürüyüş aç karna yapılan yürüyüştür.  —Ramazanda çekilmez bir durumla karşılamıyor musun?  —Var bir durum.  —Nedir o? —Biri beni kendi halime bırakmıyor. Ramazanı ağzımın tadıyla geçirmemi istemiyor. Günde günün belirli saatlerinde durmadan rahatsız ediyor. Nasıl anlatılır bilmem. Bildiğim, anamdan emdiğim sütü fitil fitil burnumdan getiriyor.  —Ne yapıyor?  —Ne yapmıyor ki... Kah whatsappla kah mesaj yoluyla mesaj bombardımanına tutuyor.  —Ne gönderiyor?  —Bana dönüp dönüp orucun ö

Çatlattığı Ayın Düşman Çatlatan Cinsten *

Bir imamın ikinci defa cuma hutbesi dinledim ve ardında cuma namazı kıldım. İlkinde okuduğu hutbeyi öylesine dinlemiş olmalıyım ki pek dikkatimi çekmemişti. İkincisinde tam karşısında saf tutmuşum. O, hutbe irat ederken ben de can kulağıyla hem dinledim hem okuyuşuna hem de jest ve mimiklerini izledim. İzledikçe imama olan hayranlığım arttı. Hutbeyi irat ederken harf ve kelimeleri yutmadan tane tane telaffuz etmesi, yeri geldiği zaman bazı kelimelerde vurgu yapması, vurgu yaparken söylediği kelime ve cümleye uygun bir şekilde sağ elini sağa, sola, aşağı ve yukarıya doğru oynatması, elindeki metnin cümlesine bakar bakmaz cemaate göz gezdirerek cümleyi devam ettirmesi takdire şayandı. Biraz ders alırsa bu genç imamın iyi bir hatip olacağına dair kanaatim pekişti. Her ne kadar önemli olan içerik olsa da bu içeriği sunmak ve dinleyicilere dinlettirmek de bir o kadar önemlidir. Çünkü satıcılık da ayrı bir sanattır. Nice önemli konular, kötü satıcıların elinde heba olurken nice önemsiz kon

Kırk Yaş *

İlahiyat fakültelerinde okuyan öğrenciler, okudukları okul için birbirlerine şöyle der ve gülerlerdi: “İlahiyata okumak için gelen öğrenci, hazırlık sınıfına şeyhülislam olarak gelir, birinci sınıfta müftülüğe, ikinci sınıfta vaizliğe, üçüncü sınıfta imam ve müezzinliğe düşer. Dördüncü sınıftan mezun olurken normal bir vatandaş gibi mezun olur gider”. Şaka yollu söylenen bu sözün araştırmaya dayalı bilimsel bir temeli olduğunu sanmıyorum ama her şakada bir ciddiyet payı olduğunu da göz ardı etmemek lazım diye düşünüyorum. İzninizle bu sözü irdelemek ve buradan bir başka yere gelmek istiyorum. Bu söz, olur mu öyle şey deyip acayibimize gitse de gülüşmelere sebebiyet verse de ben bu sözü, bir gelişim olarak görüyor ve faydalı buluyorum. Çünkü bu anlatımda bir gelişme ve değişim söz konusudur. Ne alaka diyebilirsiniz. Becerebilirsem, anlatayım. İlahiyata gelen öğrenci, yaş itibariyle 18 yaşına girmiş ya da bitirmiş bir şekilde gelir. Bu yaş delikanlılık yani kanının deli olduğu anlard

Her Şeyden Bozulan Oruç *

Ramazan geldi. Daha gelmeden şu orucu bozar mı, bu orucu bozar mı soruları ve cevapları piyasaya sürülmeye başlandı bile. Her sene alışık olduğumuz ve ramazan programlarında mutlaka gündeme gelen orucu bozan şeyler; bilen ve bilmeyen, ehil veya ehil olmayan kişiler tarafından o kadar çok işlenir oldu ki bu oruç nasıl bir şeymiş ki her şeyden bozuluyor algısı zihinlerimize yerleşiyor ya da yerleştiriliyor. Hâlbuki tanımında da geçtiği gibi yeme, içme ve cinsel ilişki dışında oruç bozulmaz. Durum bu iken her ramazan öncesi başlayan, ramazan içinde de devam eden orucu bozan şeyler muhabbeti ve tartışmaları kabak tadı verir oldu artık. Neler orucu bozar ya da şu orucu bozar mı şeklinde vatandaşın sorularını garipsesem de bir yere kadar anlayabiliyorum. Çünkü ilmihal kitaplarımızda orucu bozan ve bozmayan, kaza ve keffaret gerektiren durumlar başlığıyla o kadar ayrıntıya girilmiş ki bunları okuyan ve duyan vatandaş soru sormayıp da ne yapsın. Buna bir de ilmihal kitaplarında yazmayan, gün

İstifa Mekanizması *

Gündelik hayatta kullandığımız her kelime ve kavramın hayatımızda ayrı bir yeri olsa da bazı kavramların yeri daha bir ayrıdır. Bunlardan bir tanesi de istifadır. “Görevinden, işinden kendi isteği ile çekilme, ayrılma; işinden, görevinden ayrılmak isteğini bildiren dilekçe” ye istifa diyoruz. İstifanın bende ayrı bir yerinin olması; kişinin, makam, mevki, işini ve görevini tek taraflı bırakması beyanıdır. Bizim ülkemizde pek işlemeyen bu mekanizma kişi nezdinde çok muteber bir davranıştır. Gözüm yok, benden bu kadar, bu görevi bundan sonra kim yaparsa yapsın demektir. Kişiye itibar kazandırır. İstifa, istifa eden kimsenin işinde ve temsilde başarısız olduğu anlamına gelmez. Her istifanın gerisinde değişik sebepler olabilir: Makamı uzun süre işgal etmiş, kurumuyla ilgili yapılması gereken her şeyi yapmış, bundan sonra yapacakları kendini tekrar anlamına gelebilir. Yaş ve sağlık nedenlerini gerekçe gösterebilir. Yüzü eskimiştir. Kurumda heyecanını kaybetmiştir. Bir kan değişimi

Bildiğim ve Gördüğüm Diplomasi *

— Diplomasi nedir? —Hangisini istersin? —Ne demek hangisi? Birden fazla diplomasi mi olur? —Olmaz olur mu? Ben en azından iki tanesini biliyorum. Birincisi, bildiğim ve olması gereken diplomasi, bir de gördüğüm diplomasi var. Hangisini istersin? —İyi valla! O zaman bildiğin ve olması gereken diplomasiden bahset önce. —“Uluslararası ilişkiler ve bu ilişkileri düzenleyen anlaşmalar bütünü, yabancı bir ülkede ya da uluslararası toplantılarda ülkesini temsil etme eylemi ve sanatı” şeklinde tarif edilir. Yani uluslararası ilişkilerin müzakereler yoluyla yürütülmesi demektir. Gerçekten diplomasi bir sanattır. Üstelik yabana atılır, görmezden gelinir bir sanat değil. Her devlet yöneticisinde ve devlet yönetimine talip yöneticilerde, dışişleri bakanlarında ve devleti iç ve dışarıda temsil eden hariciye temsilcilerinde bu sanat olmalı. Çünkü devletin haklarını diğer devletlere karşı savunma, devletin menfaatini gözetme söz konusu bu temsilde. İşi gerilim ve savaşa götürmeden sorunu çö

AST Kurye *

20 Ocak olsa gerek. Bir evrak için devletin bir kurumuna normal/adi mektupla müracaat ettim. Evrakımın işleme alınıp alınmadığını e-devletten zaman zaman takip ediyorum. Evrakımın işleme alınmadığını tespit edince verilen iletişim numarasını arayarak evrakımın kurumlarına gelip gelmediğini sordum. Henüz ulaşmadı bilgisini aldım. Birkaç gün sonra tekrar sordum. Yine ulaşmamış. Bu çağda meramını adi mektupla giderilmesini istersen olacağı buydu. Adı üzerinde adi mektup. Postacı veya kurumdaki görevli alıp çöpe atmış da olabilir. Aynı evraka bu sefer 15 Şubat günü APS ile müracaat ettim. E-posta yoluyla "Evrakımın işleme alındığı ve teslimi için 16 Şubat günü x kuryeye verildiği, evrakın takibi için oluşturulan gönderim numarası ile evrakımı takip edebileceğim" bilgisi verildi. Evrakımın aynı gün içerisinde işleme alınması beni fazlasıyla memnun etti. Helal olsun, bu ne hız, dedim. Gönderim numarası ile gönderilen evrakımın akıbetini sorguladım. Evrakımın en geç 02 Mart günü