Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Devleti Kutsamak *

İnsan ve toplum birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Çünkü insanoğlu sosyal bir varlıktır. Birbiriyle anlaşabilse de anlaşamasa da beraber yaşamak zorunda. Topraktan yaratılan ilk insanla birlikte insanoğlu çoğaldı. Mevsimlere göre bir yerden bir başka yere göçtü durdu. Geçimini avcılık ve hayvancılıkla sağladı. Ekip dikmeye başlayınca yerleşik hayata geçti. Yerleşik hayatla birlikte insanoğlu kendi eliyle devletler kurdu, sınırlar oluşturdu. İstedi ki bu kurduğu devlet, düzeni sağlasın ve kendisine hizmet etsin. Devlet dediğimiz, insanın kendi eliyle oluşturduğu bir tüzel kişilik iken bazıları devleti kutsallaştırıyor. Devlet kutsal mıdır? Bana göre devlet önemlidir, olmazsa olmazdır ama kutsal değildir. Kutsal olan insandır. Çünkü görüp kullandığımız her şey gibi devlet de insanın eseridir.  Devlete kutsallık atfedildiği zaman ne olur? Ne sakıncası var denebilir? İş devleti kutsal kabul etmekle kalmıyor. Devlet adına iş yapanlar da kutsal görülmeye başlanıyor ya da devleti y

İstanbul'da Öl de Göreyim! *

"İBB tarafından hazırlanan 2020 fiyat  tarifelerinde mezar ve cenaze hizmetlerine de zam yapıldı." başlığını görünce merak ettim mezar fiyatları ne kadardır diye. Fiyatları görünce iyi ki İstanbul'da yaşamıyorum dedim. Çünkü ölmeden öldüm. Haberi okumayanlar için İstanbul mezar ve cenaze hizmetlerini özetlemek istiyorum. İlk defa haberiniz oluyorsa öyle zannediyorum, dudaklarınız uçuklayacak. *Tabutlu defin ücreti 300 TL'den 350 TL'ye, *Karacaahmet, Çengelköy, Nakkaştepe'nin içinde bulunduğu 1'inci bölge mezarlıklarda boş mezar yeri bedeli 30 bin TL'den 34 bin TL'ye, *İkinci grupta yer alan İçerenköy, Pendik, Maltepe gibi ilçelerdeki boş mezarlık bedeli 12 bin TL'den 14 bin TL'ye, *Tuzla, Ümraniye, Çekmeköy gibi ilçelerdeki ek mezarlık fiyatları 4 bin TL'den 4 bin 500 TL'ye, *Azınlık gruplarının defnedildiği mezarlık fiyatları ise 6 bin 500 TL'den 7 bin 150 TL'ye, *Avrupa Yakası'nda Zincirlikuyu, Ulus

Tramvayın Azizliği *

Pazar sabahı saat 07.00'de Meram'dan hareket eden Meram Yaka otobüsüne bindim. Sabah sabah yatamadım değil, açık öğretim fakültesi sınavı var. Zafer'de otobüsten indim, SÜ Kampusuna giden tramvaya bindim. Yerime oturur oturmaz vatman "Arıza nedeniyle hareket edemiyoruz. Bir müddet bekleyeceğiz" anonsu geçti. Az bekledikten sonra hareket etti. Kültür Park'a gelince tekrar durdu. Arıza anonsu geçti arka arkaya. Yolcular kendi aralarında kaza varmış dedi durdu. Kalktı kalkacak derken tramvay bir türlü kalkmadı. Yerinden kalkan soluğu vatmanın yanında aldı. Herkesin derdi aynıydı: Sınavımız var, sınava yetişeceğiz.  Endişeli bekleyişin yerini alternatif aldı. Tramvay çalışmıyorsa geriye alternatif olarak Otogar-Bosna-Kampus dolmuşları var. Bir yarım saatlik beklemenin ardından sonunda iniş düğmesine basan indi. Koşar adımlarla Alaeddin Durağının oraya doğru yürünmeye başlandı. Gelen dolmuşun hepsi hınca hınç dolu geldi. Kimi üç, dört kişi bir araya gelerek

Takdirlik Çocuklar ***

Sınavdan çıkıp tramvaya bindim. Sınavdan çıkanlarla birlikte tramvay daha bir kalabalıktı. Tramvayda nasıl vakit geçireyim diye düşünürken bir teyze imdadıma yetişti. Kulak kabartmama gerek kalmadı. Mecburen herkes gibi ben de dinledim. Teyze biriyle telefonda herkesin duyacağı şekilde konuşuyordu: "Ne oldu bilmem çocuğa? İlkokulda, ortaokulda hep takdirlikti. Liseye geldi, değişti. Süper bir kafası vardı. Şimdi açıktan okuyor, geçen hafta sınava girdi çıktı. Hiç derse bakmadı. Çalışsa yapar ama çalışmıyor. Nasıl oldu bilemedim. O başarılı ve takdirlik çocuk gitti, sınıfta kalan bir çocuk oldu." Görüldüğü gibi teyze çocuğundan dertliydi. Bu şekilde dertli olan anne ve baba sayısı az değil. Çocukları zeki olmasına rağmen başarılı olamıyorlar. Halbuki zeka varsa daha ne isterlerdi bu çocuklar? Üstelik kendi yetiştikleri döneme göre neleri eksikti bunların? Yedikleri önlerinde, yemedikleri arkasındaydı. Anne-babalar saçlarını süpürge ediyor. Çocuklarda tık yok. Ölü mü

Kıskandım Şu Aleyna Tilki'yi ***

Birkaç gündür gündemde Aleyna Tilki var. Ödül verildi, verilmedi tartışması üzerine kimdir bu diye baktım. Daha 19'unda bir sanatçı. "Gençliğe ilham veren 30 altı 30" kişi olarak listeye adını yazdırmış. Bu hengamede gençliğe ilham olan biri olarak layık görüldüğü ödülü alıp alamadığını öğrenemedim. Bakanlık ödül verilmedi. Zira 30 kişilik listede yok diye açıklama yapıyor. Aleyna ise ödül verildiğini sosyal medyadan paylaşıyor. Kime inanacağız bu durumda? Bir tarafta devletin açıklaması, diğer tarafta bir kadının beyanı. 6284 sayılı kadını koruma kanunu durduğu müddetçe kadının beyanını esas almak zorundayız diye düşünüyorum. Ayrıca "Psikolojim bozuldu, müzik yapamıyorum, sahneye çıkamıyorum. Bu ödül tartışması dolayısıyla maddi ve manevi sıkıntı içerisindeyim" şeklinde dilekçesiz sözlü bir şikayeti başımıza iş açar. Ben herkes gibi ödül verildi, verilmedi tartışmasını anlamaya çalışırken sosyal medyadaki bir paylaşım dikkatimi çekti: "Gençlere İlha

Listede Yine İsmim Yok

Şu Davutoğlu iyidir, hoştur, güzeldir, hemşerimizdir dedik. Başımızın tacı yaptık. Dört gözle kuracağı partiyi beklemeye koyulduk. Nihayet partisi kuruldu. 154 kişilik kurucular kurulu listesinde ismim kaçıncı sırada diye listeyi tepeden tırnağa göz attım. İsmimi bulamadım. Gözümden kaçmış olmalı diyerek tekrar göz gezdirdim. Yine yok. Sonradan göz gezdirmeyi bıraktım, tüm listeyi tek tek okudum. Maalesef ismime yine rastlayamadım. Kurucular kurulunda ismime yer verilmemesine üzüldüm doğrusu. Halbuki ne kadar da umutlanmıştım. Gerçi benim üzgünlüğüm sadece bu yeni kurulan partide ismimin olmamasına değil. Ülkede irili ufaklı yüz kadar parti var, hiçbirinde ismime yer verilmedi. Halbuki ne kaybederlerdi adıma yer verselerdi. Kurucular kurulunda yer almak için müracaatın var mıydı derseniz, yoktu elbette. Buna rağmen ismimin "Ramazan Ağabey! Sensiz olmaz, sen olmazsan partimiz ölü doğar" denerek ismime listenin en ön sıralarında yer verilmesini bekledim. Ama heyhat k

İtibar Elbisesi ***

Tin süresinde insan için Allah hem "Ahsen-i takvim" hem de zıddı "Esfel-i safilin" tabirlerini kullanır. Bu demektir ki en mükemmel şekilde yaratılan insan, aşağıların aşağısı bir varlığa dönüşebiliyor. Bu iki tanımlamadan hangisini seçeceğini insanın kendisi karar verir. Zira tercih onundur. Hayatımız bu iki vasıf üzere yani ahsen veya esfel üzerine kurulu. Tercihimizi hangi yönde kullanırsak karşılığında onu yaşarız. Buna itibar veya itibarsızlık da diyebiliriz. Yani vezir olmak da elimizde, rezil olmak da… Zira kimse bize itibar elbisesi giydirmez. Giydiğimiz elbise kendi eserimizdir.  Ahsen-i takvim üzere yaratılan insan hata yapamaz mı? Yapar elbet. Pot kıramaz mı? Kırar elbet. Çünkü insan zaafları bol olan bir varlıktır. Zaaflarının esiri olmazsa sorun olmaz, vezir olmaya devam eder. Hata yapar, pot kırar; hatasında ve pot kırmada ısrarcı ve sürekli olmaz, kendisiyle yüzleşir, her yaptığından bir ibret alır ise hatasıyla birlikte itibar elbisesini k