Ana içeriğe atla

Kıskandım Şu Aleyna Tilki'yi ***


Birkaç gündür gündemde Aleyna Tilki var. Ödül verildi, verilmedi tartışması üzerine kimdir bu diye baktım. Daha 19'unda bir sanatçı. "Gençliğe ilham veren 30 altı 30" kişi olarak listeye adını yazdırmış. Bu hengamede gençliğe ilham olan biri olarak layık görüldüğü ödülü alıp alamadığını öğrenemedim. Bakanlık ödül verilmedi. Zira 30 kişilik listede yok diye açıklama yapıyor. Aleyna ise ödül verildiğini sosyal medyadan paylaşıyor. Kime inanacağız bu durumda? Bir tarafta devletin açıklaması, diğer tarafta bir kadının beyanı. 6284 sayılı kadını koruma kanunu durduğu müddetçe kadının beyanını esas almak zorundayız diye düşünüyorum. Ayrıca "Psikolojim bozuldu, müzik yapamıyorum, sahneye çıkamıyorum. Bu ödül tartışması dolayısıyla maddi ve manevi sıkıntı içerisindeyim" şeklinde dilekçesiz sözlü bir şikayeti başımıza iş açar.

Ben herkes gibi ödül verildi, verilmedi tartışmasını anlamaya çalışırken sosyal medyadaki bir paylaşım dikkatimi çekti: "Gençlere İlham Veren Ödülünü alan Aleyna Tilki denilen şahsın, bugün İnstagram hesabını 2,5 milyon insan takip ediyor. Her yaptığı paylaşım binlerce beğeni alıyor ve paylaşımları merakla bekleniyor. Size şaka gibi gelebilir. Twitter üzerinden kontrol edebilirsiniz: 'Birkaç saat sonra akşam olacak' diye yazmış; 26,7 bin beğeni ve 2.854 yorum almış. Allah aşkına, sosyal medyada 2,5 Milyon takipçisi olan kaç tane hocamız, kaç tane ilim adamımız var? Milyonu geçtim, yüz binin üzerinde takipçisi olan kaç tane hocamız var? Kaç tane hocamızın paylaşımları merakla bekleniyor?" (Harun Güzel)

Her ne kadar  "Gençlere ilham veren Ödül” için ilk otuza girememeyi ben, otuz yaşın üzerindeyim, hoca değilim, ilim adamı hiç değilim diye kendi kendimi teselli etmeye çalışsam da kızcağızı kıskandım doğrusu. Nasıl kıskanmam? Daha 19 yaşında ve 2,5 milyon takipçisi var. Az bir rakam değil bu. Üstelik "Birkaç saat sonra akşam olacak" paylaşımı 26,700 beğeni almış.  Yanarım yanarım da Aleyna Tilki gibi gündem olamadığıma ve beğeni alamadığıma yanarım. Ben de sosyal medyada Facebook'u aktif bir şekilde kullanıyorum. Tanıdığımı, tanımadığımı eklememe rağmen arkadaş sayım 1795 kişi. Paylaşımlarımın beğenisi de bir elin parmaklarını geçmiyor. Bugüne kadar her konuda çokça paylaşım yaptım. Hiç aklıma "Birkaç saat sonra akşam olacak" paylaşımı gelmedi. Buradan anlıyorum ki neyi paylaşacağımı önce bir güzel düşünüp tartmam gerekiyor. Demek ki düşünüp taşınarak yapılan paylaşımlar çok beğeni alıyor. Bir diğer husus, yıllardır yaptığım paylaşımlarım toplam beğenisi, Tilki'nin akşamın olacağını bilmesi paylaşımı kadar bile değil. Ben üzülmeyeyim de kim üzülsün... Ben bir yere sap olayım, koltuk kapayım diye uğraşırken bu kızımız sanal alemin fenomeni olmuş. Hem de bu yaşta.

Daha fazla beğeni ve yorum almak için ne yapabilirim? Bu kızımızı örnek alsam olur mu diye düşündüm. Sesim yok ki şarkı söyleyebileyim. Tip, boy pos yok ki resmimi paylaşayım. Vücut ve endam olsa da açılıp saçılsam...o da yok. Zaten beceremem. Hoş becersem de üşürüm bu havada. Zira hava buz gibi. Of! Olmuyor işte... Ne yapmalıyım fazla beğeni ve yorum almak için bu durumda? Tüm alternatifleri düşündüm. Aklıma başka bir şey de gelmedi. Durun ya hu! Acaba soyadımı Tilki olarak değiştirsem mi diyorum. Zaten hemşerimizmiş kendisi. Aslında soyadım Tilki değilse de bir tilki kadar kurnazım. Bakmayın siz benim saf gibi göründüğüme. Ama kimse beynin içine bakmıyor ki... Benimki de laf yani! Ona kalırsa tüm anne babalara göre çocukları çok zeki ama çalışmıyorlar… Çalışmayan, kullanılmayan ve meşhur etmeyen zekayı ben ne yapayım?

***17/12/2019 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros Ulu adıyla yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde