Ana içeriğe atla

İstanbul'da Öl de Göreyim! *


"İBB tarafından hazırlanan 2020 fiyat  tarifelerinde mezar ve cenaze hizmetlerine de zam yapıldı." başlığını görünce merak ettim mezar fiyatları ne kadardır diye. Fiyatları görünce iyi ki İstanbul'da yaşamıyorum dedim. Çünkü ölmeden öldüm.

Haberi okumayanlar için İstanbul mezar ve cenaze hizmetlerini özetlemek istiyorum. İlk defa haberiniz oluyorsa öyle zannediyorum, dudaklarınız uçuklayacak.
*Tabutlu defin ücreti 300 TL'den 350 TL'ye,
*Karacaahmet, Çengelköy, Nakkaştepe'nin içinde bulunduğu 1'inci bölge mezarlıklarda boş mezar yeri bedeli 30 bin TL'den 34 bin TL'ye,
*İkinci grupta yer alan İçerenköy, Pendik, Maltepe gibi ilçelerdeki boş mezarlık bedeli 12 bin TL'den 14 bin TL'ye,
*Tuzla, Ümraniye, Çekmeköy gibi ilçelerdeki ek mezarlık fiyatları 4 bin TL'den 4 bin 500 TL'ye,
*Azınlık gruplarının defnedildiği mezarlık fiyatları ise 6 bin 500 TL'den 7 bin 150 TL'ye,
*Avrupa Yakası'nda Zincirlikuyu, Ulus, Rumelihisarı (Aşiyan), Abide-i Hürriyet, Nafibaba gibi mezarlıklardaki fiyatlar ise 30 bin TL'den 34 bin TL'ye, cenazenin yanındaki boş yerin bedeli ise 15 bin TL'den 17 bin TL'ye,
*Sütlüce, Kağıthane merkez, Hasdal, İstinye gibi 2'nci bölge mezarlıklardaki bedelleri 12 bin TL'den 14 bin TL'ye,
*Kilyos, Ayazağa, Büyükçekmece, Habipler, Cebeci gibi yerlerdeki 3'üncü bölge mezarlık fiyatları da 4 bin liradan 4 bin 500 liraya yükseltilmiş.

Fiyatları gördünüz. Her bölgenin fiyatları ayrı ayrı. Sınıf sınıf… Ne dersiniz bu fiyatlara? Bu durumda öldükten sonra cenazenizin nereye defnedilmesini istersiniz? Sizi bilmem ama benimkini denize atın diyeceğim ama kültürümüzde cesedi denize atma yok. Niçin deniz dedim. Çünkü denizlere fiyat biçilmemiş. Bu durumda benimki mecburiyetten üçüncü sınıf mezarlık olsun. O da 4 bin 500 lira. Her bir bölgeyi 1.2.3.sınıf bölge diye sınıflandıran ve fiyatlandıran belediye, mezarlık yerlerini bereket, cephesine göre fiyatlandırmamış. Pekala denize nazır olursa şu fiyat, yüksek yerlerin fiyatları bu fiyat, alçak yerlerin fiyatları şu; yola bakan, iki cephesi olan mezarlıklar bu fiyat dememiş. Buna da şükür!

Diğer vilayetlerdeki mezarlık fiyatlarını bilmiyorum ama İstanbul'un fiyatları bana uçuk kaçık geldi. Anladığım kadarıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi için mezar yerleri bir rant kapısı olmuş. Bir kişinin sığabileceği bir toprak parçasının fiyatı böyle astronomik olunca ev fiyatları bana çok makul geldi. Taşı, toprağı altın olan İstanbul'un anlaşılan mezarları da altın. Hem de kaç altın.

Ölüm kişiyi nerede yakalar bilinmez ama siz siz olun, İstanbul'da ölmeyi ve oraya defnedilmeyi düşünmeyin. Benim şehrim Konya'nın taşı, toprağı altın olmasa da şükür ki mezarlıkları ve mezarlık hizmetleri ücretsiz. Bana göre de olması gereken bu. Çünkü kişinin ölümü üzerinden para kazanma yoluna gitmek bana çok ahlaki gelmiyor.

*18/12/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde