Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Hizmet Adamı Vesselam!

İki yıl önce tanıdım kendisini.  Çok insan tipi gördüm, böylesine ilk defa rastladım. İlgi, alaka, çalışmasını gördükçe olamaz böyle biri dedim zaman zaman. Ne zamana kadar devam edecek bu adamın bu hali dedim. Hiç işini aksattığını, işini yaparken gelişigüzel yaptığını, güler yüzünü eksik ettiğini, sızlandığını, başkasının dedikodusunu yaptığını, şımardığını görmedim. Yaptığının en iyisini yapar gördüm hep. Bir işi bitirir bitirmez dur-durak demeden bir başka işe koyulması, işini yaparken de çevresindeki insanlara ilgi ve alakasını göstermeye devam etmesi nasıl bir insan evladıyla karşı karşıya olduğunuza hayret eder, çalışma şevkine hayran kalırsınız. On parmağında on marifet olan bu kişinin hiç mi derdi yok, hiç mi ihtiyacı yok. Hoşuna gitmeyen bir şeyle karşılaşmaması mümkün mü? İnsan olup da gündelik hayatta sorunu olmayan olur mu? Bu da insan; tıpkı benim gibi fizîken aynı uzuvları taşıyor. İçinde ne sıkıntısı ve derdi olursa olsun derdini içine atarak kendisini işine v

Topluluk Nezdinde Kişileri Hedef Almak *

Son yıllarda bir furya başladı. Daha önce varsa da bu kadar ayyuka çıkmamıştı. Belli meslek gruplarını yerden yere vurmaya başladık.  Meydan ve ekranlarda alenen yapıyoruz bunu. Daha doğrusu had bildiriyoruz. Etik ve ahlaki değerler yerlerde sürünür oldu. Mesleklerdeki gizem ortadan kalktı, yani kaldırdık. Kim bir hata yapmışsa yerin dibine girdiriyoruz. Had bildirdiğimiz ister gazeteci, ister öğretmen, ister hekim, ister bir din görevlisi, ister polis, ister vali, ister kaymakam... kim olursa olsun ipini çekiyoruz. Bu işi yaparken alkışlayanımız da çok. Hatta "İyi haddini bildirdi" diyoruz.  İnsanları, bir camiayı veya meslek grubunu alenen meydanlarda hedef almak, hedef göstermek doğru mu? Kanaatimce doğru değil. Bir defa had bildirenle, had bildirilen aynı seviyede değil. Had bildirilen kişiler genelde devletin kamu görevlisi. Cevap verme, karşılık verme, basına demeç verme, açıklama yapma konusunda yasaklı. Ya da sesini duyurma, kendini ifade edebilme imkânı yok.

Yapay Sorunlarla Oyalanmak Yerine Sadede Gelelim! *

Mak Danışmanlık, “Türkiye’de Toplumun Dine ve Dini Değerlere Bakışı” ile ilgili 2017 yılında yaptığı bir araştırmayı yayımladı. 5400 kişi üzerinde yapılan bu araştırmaya göre bu toplumda: “Allah’a inandığını söyleyenlerin oranı % 86, meleklere inandığını söyleyen % 75, Kur’an’ın vahiyle geldiğine inananlar % 76, düzenli Kur’an okuyanların oranı % 25, Peygamberlere iman ve Hz Muhammed’i örnek alanların oranı % 63, kadere inananların oranı yüzde 70, öldükten sonra hesaba çekileceğine inananların oranı % 73, Cennete gideceğiniz kesin olsa şu anda ölmek ister misiniz sorusuna evet diye cevap verenlerin oranı % 15, ramazan ayında sürekli oruç tutanların oranı % 45, beş vakit namazı sürekli kılanların oranı % 22, gusül abdesti alanların oranı % 65, ara sıra alanların oranı ise % 17…” imiş. Araştırma sorularının ve verilen cevaplarının bir kısmını burada paylaşmış oldum. Niyetim yazımızı istatistiklere boğmak değil. Merak edenler ilgili araştırmayı okuyabilir. İstatistiklere bakınca Al

İstikrar Abidesi Mübarek!

30 yıldır tanış olduğum biri var. Ne zaman kendisiyle görüşsem aynı soruları sorar, aynı cevapları veririm. Ne o sormaktan bıktı, ne de ben cevap vermekten. İstikrar abidesi desem yeridir. Laf olsun diye soran biri değil. Sorduğu her soruda samimi. İşin garibi sürekli aynı soruları sorduğunun farkında değil. Sorduğu soruları dert edinen o değil, maalesef benim. Hal-hatır sormasından bahsetmiyorum. Ki bu doğaldır. İsterseniz bıkıp usanmadan sorduklarını soru-cevap şeklinde bahsedeyim. -Senin evin şu köşesine bir kamelya olur, niye bir kamelya yapmıyorsun? -Orada ağaç var, ağacı kesmek lazım. -O zaman şuraya da olur? -Kim oturacak? Gerek yok. -Olsun iyi gider. -Burası sadece bana ait değil, apartman sakinlerinin kararı gerekir. Sonra kimse razı olmaz. On bir sene oturduğum eve her gelişinde girerken bu konuyu açtı, uğurlarken bu konuyu açtı. Konuşma hep bu minval üzere geçti. * -Senin çocuk kaça gidiyor bu sene, dokuz mu on mu? -On. -On, yani lise 2? -Evet, lise 2 Bir başk

Had Bildirirken Had Bilmek **

Türkiye'nin yumuşak karnı dindir. Dinin yumuşak karnı da kadındır. Daha doğrusu din adına söz söyleyenlerin kadına bakış açısıdır. Birileri Türkiye'de bir operasyon yapmak isterse sermayesi dindir, daha doğrusu dinin kadına bakış açısını masaya yatırmakla işe girişir. Çoğu zaman da başarılı olur ve hedeflerine ulaşırlar. Haklı olduklarını göstermek ve halkı ikna etmek için basını kullanırlar. Çünkü halka ulaşmanın ve kamuoyu oluşturmanın yolu budur. Yazılı ve görsel medya da bu işe çok teşnedir. Kamuoyu oluşturmak için devreye geçmişte din adına konuşanların kadın hakkındaki konuşmaları ve verdikleri fetvaları kırpılarak bir elden servis edilir. Vatandaş, etkili ve yetkili kişiler balıklama atlar bu işe. Herkes kendini bu işin içinde bulur. Halkta böyle bir gündem oluşturunca geçmiş, bayat videolar birbiri ardına ekranda, sosyal medyada boy gösterir. Böyle bir gündemin içinde kendini bulanların çoğu, "Bu videonun orijinali, tamamı ne diyor, bu video ne zaman çekilmi

Şimdiki İlahiyatçılar" Başlıklı Yazıya Dair (2)

"Şimdiki ilahiyatçılar" başlıklı paylaşımınla ilgili düşüncelerimi ifade etmek isterim. Baştan söyleyeyim, yazıyı yanlış anlamış, ve yanlış kanaat belirtmiş olabilirim. 1. "Şimdiki ilahiyatçılar" derken umarım kastedilen tüm ilahiyatçılar değildir. Eleştiri yapılırken bazı ilahiyatçılar denebilirdi. Ayrıca yazıda örnekleri verilen kişiler daha mezun olmamış, ilahiyat eğitimi alan kişiler. Bu, tıpta okuyan bir öğrenciyi doktor görmek gibi bir şey. 2. Örnekleri verilen İmamı Azam, Buhari, Serahşi vb. alimlerimiz İslam kültürüne katkıda bulunmuş, bu konuda emek sarf etmiş, hizmetleri küçümsenmez kişilerimizdir. Yaşadıkları asırda ilme ulaşmak ve bilgi toplamak için ne sıkıntılar çektiğini düşünmemek hem ayıp hem hadsizliktir. 3. Örnekleri verilen alimlerimiz, isabet etmiş veya edememiş olabilir. Samimiyetlerinden, bilgi birikimlerinden kimsenin şüphesi olamaz. Her zaman en büyük saygıyı hak etmişler ve hak etmeye de devam edeceklerdir. Başımızın tacıdır he

"Şimdiki İlahiyatçılar" Başlıklı Yazıya Dair (1)

Liseden bir arkadaşım, lise arkadaşlarından oluşturduğumuz whatsapp grubumuza "Şimdiki ilahiyatçılar" başlıklı kime ait olduğu belli olmayan bir yazı paylaştı. Yazıyı okuduktan sonra ilgili yazı üzerine cevabî bir yazı kaleme aldım. Bu yazıyı aynen paylaşmadan önce yazının kime ait olduğunu öğrenmek için sanal aleme bir göz attım, yazan belli değil. İzninizle önce bu yazıyı paylaşacağım, ardından yazıya dair görüşümü sunacağım.                     *Şimdiki İlahiyatçılar* "Adını bilmediği ama künyesiyle tanıdığı Ebû Hanife'nin binlerce talebesi olup, bunların kırk kadarı müctehid mertebesine ulaşmış olduğu halde bizim ilahiyat hazırlık talebesi Nisa Nur, İmam-ı Azam’ın içtihadlarına kafa tutuyor. Utanmıyor. Çünkü o mutlu. İlahiyat 4. Sınıf öğrencisi Özgürcan’ın okumaya vakit bulamadığı kitapları derleyen, toplayan, yazan, bir hadis için binlerce kilometre giden İmam Buhari, Özgürcan’ın derin tenkitlerinden kurtulamıyor. Çünkü onda Google var ve çok mutlu.