—Babacığım, falanı niye görevden aldın? —Yaramazdı evlat. —Falanı? —Güvenilmez biriydi. —Şunu? —Para düşkünü. —Ya şu? —Amaları çoktu. —Falan? —Gösteriş budalasıydı. —Şu? —Makam, mevki hastasıydı. —Şu? —Ön plana çıkmaya çalışıyordu. Yerimde gözü vardı. —Falan? —Sorma, çok nankör biriydi. —Ya bu? —Sözümü dinlemedi. Sor sor. Herkesi sor. Zira hepsine verebilecek cevabım var. —Bu kadar kafi, baba. Başka bir soru soracağım. —Sor evlat. —Anlattığın kadarıyla çevrendeki herkes kötü bir sen iyisin. Acaba, bu dünyada senden başka, başka iyi insan var mı? —Biraz sen varsın. O da sulbümden olduğun için. Bir sen, bir ben. Neyine yetmez bu dünyanın. —Peki baba. Aklıma bazı kişiler daha geldi. Onlarla aran iyiydi. Onları niçin görevden aldın? —Onlar mental yorgunuydu. —Yorgunu anladım da mental ne demek? —Bir çeşit zihin yorgunu. —Daha da faydalanamaz mıydın onlardan? —Yok oğlum. Onların bana verebileceği bir şey kalmadı.