Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Tedbirini Almış Bir Bakkal ***

Öğle vakti mahalle bakkalına gittim. Bakkal açıktı. Her zamanki satış devam ediyordu. Zaten kapalı olması da mümkün değildi. Bakkal her zamanki gibi ekmek teknesini bekliyor, vatandaşın da ihtiyacını gideriyor. Fakat bir değişikliğe gitmiş.  Bakkal, büyükçe bir dikdörtgen masayı kapının önüne uzunlamasına atmış. Masanın üzerine de post makinesini koymuş, dükkanın içerisine kimse giremiyor.  Hava buz gibi olduğu için bakkal, başına şapkasını geçirmiş, üzerine kışlık paltosunu giymiş, eline eldivenini geçirmiş, müşteri bekliyor.  Müşteri ile kendisinin arasındaki mesafe nereden bakarsan yaklaşık iki metre. Müşteri, almak istediğini bakkala söylüyor, bakkal istenileni terekten alıp masanın üzerine koyuyor. Nakit verenin nakdini alıyor, kredi kartını uzatanın ücretini, post makinesinden çekip müşteriye kartı geri uzatıyor.  Benden önce bir müşteriyi, ödemesini yapmak için post makinesine şifresini girerken gördüm. Bu durumu görünce takip mesafemi korudum, geride sıramı bek

Bardağın Dolu Tarafına Bakıyorum

Rahat olun, koronavirüsten bahsetmeyeceğim. Zira içimiz dışımız bu virüs oldu. Hepimiz demoralize olduk. Bunca olumsuzluk ve endişeli bekleyiş içerisinde iken size bu yazımda bardağın dolu tarafından bakmaya çalışacağım. Niyetim sizin yüzünüzün bir nebze de olsa gülmesini sağlamak. İşe yaramıyorsa yazıyı bir daha okuyun. Olmadı mı? Tekrar okuyun. Ta ki rahatlayıncaya kadar. Yine mi rahatlamadınız? Aşk olsun! O zaman TV’yi açın, koronavirüs programlarını izleyin. 1.       Evden kimse bana evde şu yok, listeyi hazırladım; git, şunları al gel demiyor. Evdeki olanla yetiniyor, bulduğumuzu yiyoruz. Kimse yediğini beğenmezlik yapmıyor. Böylece markete giderek yakıt yakmıyorum. Harcama yapmadığım için param cebimde kalıyor. Burada stok yaptığım anlaşılmasın. Dedim ya, olanla yetiniyoruz. 2.       Okullar tatil olduğu için çocuğum, baba! Harçlık demiyor. Baba! Bana elbise lazım, ayakkabı lazım, demiyor. Haliyle yine param cebimde kalıyor. 3.       İşe gitmediğim için mesaiye tabi değil

Din Dili veya Mütedeyyin İnsanların Dili *

İslam dini kulun Allah ile irtibatını sağladığı kadar insanın toplumla ilişkilerini de düzenler. Bireyi hedef alan din aynı zamanda toplumsal bir dindir. Kişinin Allah'a karşı görevlerini düzenlerken toplumsal bir varlık olan insana, toplumla ilgili görevler de verir. Bunlardan bir tanesi de "emri bil maruf ve nehyi anil münker" denilen iyiliği emretme kötülükten sakındırma görevidir. Bu görev için dinimiz "İçinizde iyiliği emreden, kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun" diyerek bu görevi herkese değil, bir gruba vermiştir. Hadiste "Kim bir kötülük gördüğünde gücü yetiyorsa eliyle düzeltsin, buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin, buna da gücü yetmiyorsa kalbiyle buğzetsin. Yani hoşnut olmadığını hissettirsin. Bu da imanın en zayıf noktasıdır" denmek suretiyle bir gruptan bahsedilmemiş, bu görev herkese verilmiştir. Ayet ile hadisi birlikte düşünürsek kimin neye, ne kadar gücü yetiyorsa elinden geleni yapması, aynı zamanda bu görevin profesyonel

Çağımızın Vebasını Ciddiye Alsak İyi Olacak ***

Dünyayı kırıp geçiren çağımızın vebası koronavirüs ülkemize de geldi. Sağlık Bakanı Sayın Koca'nın açıkladığına göre virüse yakalanan toplam kişi sayısı 98 olmuş. Son yeni tanı konulanlar ve öncekilerde olduğu gibi "doğrudan ve dolaylı olarak ABD, Ortadoğu ve Avrupa temaslı imiş. Üçü de umreden gelenler arasından çıkmış. Bir de vefat eden var. Vefat eden yaşlı hasta da Çin temaslı imiş. Yurt dışı teması risk olmaya devam edecek"miş.  Bakanın bu ve önceki açıklamalarından, virüsün dış kaynaklı olduğu görülmektedir. 2019 Aralığında Çin'de ortaya çıkan ve kaynağı hala tespit edilemeyen bu hastalık İran, İtalya ve Avrupa derken hemen hemen dünyanın her bir yerine yayıldı. Ülkemizin sınırları Afganistan, Pakistan, Suriye ve diğer ülkelerden gelen sığınmacılar için yolgeçen hanı olmasına rağmen virüsün en geç girdiği ülkelerden birisidir Türkiye.  Salgını önlemenin, başkasına ve diğer ülkelere sıçramamasının tek yolu karantinadır. Salgının olduğu yer karantinaya al

Her Şey Bir Nimettir. Hele İzan

Bugün sosyal medya, sanal alem hayatın bir parçasıdır. Gerçek hayatın gizlenmiş bir şekilde sanalda tezahürüdür. Bu alem de tıpkı gerçek hayat gibidir. Pek azımız kullanmasa da çoğunluk bu alemin içindedir. Bazıları bu alemi gereksiz görse de yerinde ve zamanında kullanıldığı takdirde bir yere kadar faydalı görüyorum.  Bu alemi kullanan herkesin ilgi alanı farklı olsa da sloganik ve tarafgirlik olmayan yazılar benim ilgi alanıma giriyor. Paylaşılan yazıları vakit buldukça okumaya çalışıyorum. Kendim de dağarcığım ve bilgi birikimim el verdiği müddetçe her alanda yazılar yazıp paylaşmaya çalışıyorum. Yazılarımı yazarken herkesin anlayabileceği şekilde düz yazdığım gibi bazen mizaha, kinayeye, hiciv ve taşlamaya yer vererek birilerine dokundurmaya çalışırım. Bu dokundurmaları yaparken kırmadan, dökmeden, insan onurunu koruyacak şekilde bir üslup kullanmaya özen gösteririm. Yazılarım bazen güldürür, bazen geçmişe götürür, bazen bir bakış açısı ortaya koyar, bazen de dokundurur. Ele a

Vasiyetimi Gören Diyanet, Pes Etti

13 Mart 2020 günü kılınacak cuma namazı öncesi aşağıdaki paylaşımı yapmıştım: "Az sonra cumaya gideceğim. Hiç olmadığı kadar sağlıklıyım. Olur ya camiden virüs kapar, Koranavirüs olur ve ölürsem, vasiyyetimdir: 1.Bundan sonra ailemin geçimi Diyanet İşleri Başkanlığına aittir.  2.Bakmakla yükümlü olduğum aile fertlerime ömür boyu orta seviyede maaş bağlanması, 3.Ailemin oturacağı yeni bir evin satın alınması, 4.Ailem, gezmeye ve tatile giderken kullanacağı konforlu bir arabanın alınması. 5.Çağın ve ortamın gerektirdiği her türlü ihtiyaçlarının karşılanması, 6.Bir dediklerinin iki edilmemesi..." Bu paylaşımımdan üç gün sonra (16.03.2020) Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş imzalı bir açıklama yapıldı. Yazı, vakit ve cuma namazlarının cemaatle kılınmasına ara verileceği yönündeydi. Bu demektir ki palaşımım ses getirmiştir. Diyanet İşleri Başkanı, baktı ki pabuç pahalı, bu işin maliyeti yüksek, bu işin şakası yok. Çünkü tazminat istemiyordum, vasiyet ediyo

20 Saniye Kuralı

İşin uzmanları, 20 saniye elinizi lavaboda yıkayın dedi ya. Beni bir düşüncedir aldı. Ya 20 saniyeyi geçirir ya da 20 saniyeyi bulmazsa el yıkamam. Fark etmez demeyin. Tam süresini ayarlayamazsam elimdeki mikroplar tam ölmemiş olabilir, fazlası olursa elimde başka sıkıntılar baş gösterebilir. Ecdadımız fazlası zarar, azı zarar, ortası karar, dememiş mi daha önce. Tam karar olmalı. O zaman ne yapmalıyım? Musluğu açar açmaz kronometre çalışsa elimi yıkarken gözüm saatte olur. Yok benim musluklarda böyle bir özellik. Sizinkilerde varsa bilemem. Var da nereden aldığınızı söylemezseniz hakkım kalır. Şayet musluklarda böyle bir sistem yok ise bizim insanımız ne duruyor hala. Böyle bir şey üretip piyasaya sürerlerse yok satarlar. Haberleri olsun. Bizim insanımız, musluğu açar açmaz kronometrisi de çalışmaya başlayacak saatli musluklar üretmeyi düşüne dursunlar. Ben bu durumda ne yapacağım? Lavaboya girdikten sonra musluğu açmadan önce kolumdaki saate bakıp süreyi başlatacağım. Bu durumd