Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Bu Çağın Ebu Zer el Gıfari’si Olabilmek **

İslam’ı kabul etmeden önce de tek tanrılı inanca sahip fakir bir kimsedir. Kabilesinin geçim kaynağı, bölgeden geçen kervanları soymak iken çobanlık yaparak sade ve düzgün hayatına devam etmiştir. İlk Müslüman olanlardan ve şahadetini açıkça dile getirdiğinden dolayı Mekkelilerden dayak yiyen bir sahabi olmuştur. Zahitliği ve aynı zamanda Hz Osman’a muhalif tutumu ile tanınmaktadır. Hz Osman’ın, vali atamalarında Emevi ailesini tercih etmesini ve Beytülmalden Emevi sülalesine yaptığı tasarruflarını eleştirdiği için önce Şam’a gönderilmiş. Orada da Muaviye’nin şaşaalı yaşantısını, savurganlığını eleştirmeye devam edince tekrar Medine’ye gönderilmiş. Eleştiri ve muhalefetini tekrar sürdürünce kızıyla birlikte El-Rebeze’ya sürülmüştür. Sade bir hayat yaşayan halis bir mümin, dürüst bir adam ve hatalı davranışlara çekinmeden karşı çıkan biri olarak bilinmektedir. Rivayet edildiğine göre kaba,* tahsilsiz* bir bedevi olup yüksek bir makamda olmamıştır. Fakat ümmet için elinde ne varsa feda e

Fıtratı tozlanmış insanoğlu

Dünyada kim olduğu, ne olduğu tam anlaşılamamış bir canlı türü var: İnsanoğlu. Tam tanıdım dediğin insanın bir hareketi seni sil baştan, başa döndürür. Bakmayın siz bazı insanların " Ben insan sarrafıyım" dediklerine. Böylelerinin çoğu zaman "Tanıyamamışım, yanılmışım" dediklerini duyarsınız. İnsanoğlunun karşılaştığı ve çözemediği en büyük problem yine kendisidir. Problemin büyüğü de insanın kendini bilmemesi ve  tanımamasıdır.  Peygamberimiz,  "Kim kendini tanırsa Rabb'ini tanımış olur" buyurmuştur. Bu hadisten de anlaşıldığına göre insan bilinmezler yumağı. Zaten kendisini tanıyamadığı için Rabb'ini tanımada da sorunlar yaşamaktadır. Başkasını tanımlamaktan kendini tanımlamaya fırsat bulamamıştır insanoğlu. Hep kendini olduğundan farklı göstererek gizlemeye çalışmaktadır. İki lafımızın biri de "Ben dobra bir insanım, göründüğüm gibiyim" açıklaması yaparız.  Hep günü ve vaziyeti idare etmeye çalışıyoruz.  Bir insana kendini anlat

Meram TOKİ sakinleri

Başka şehirleri bilmem ama Konya 'da toplu ulaşım araçlarına binmede itiş-kakış, düzensizlik, kaynak yapma, ayağını öne uzatanın bindiği nahoş bir ortam var. Kenarda beyefendice herkesin binmesini bekleyen ender insanlarımız var; kalabalığa girmemek için direnen. Gördüğüm kadarıyla inat mı inatlar. Halbuki kalabalığa uysalar ne iyi olacaktı.  Belki önce binip oturma imkanları   olacaktı. Su testisi su yolunda doldurulur.  Otobüsün durduğu yere doğru kalabalık giderken bunların herkesin binmesini beklemesi pek hoş görünmüyor. Bunlar nefsini başkasına tercih edenler. Halbuki insan nefsi için yaşar. Bunlara birileri bunu anlatmalı. Kalabalığın kendilerine benzemesini beklemek beyhude çabadır, boşa kürek çekmedir. Tıpış tıpış uyacaksınız bu kalabalığa. Konya'ya yeni icat getirmeyin. Eski köye yeni adet mi bu? Hiç kimse bu şehri bozamaz. Hem sonra siz azınlıktasınız. Lütfen sınırları zorlamayın. Otobüse binme kültürünü değiştirmek için bir mahalle sakinleri vardı 84 numaralı

Senin suçun benim rüyama girmek

-Üstad, arkadaşların hep bir yerlere geldiler. Sen niçin gelemedin? -Ben de geldim aslında, ama tutunamadım. -Niçin? -Adamın rüyasına girmiş olmalıyım. Canımı zor kurtardım. -Nasıl rüya? Ne demek bu? -Uzun hikaye, boş ver. -Anlat hele. Ben dinlemeyi severim. Fazla konuşmam biliyorsun. -Hikaye sever misin? -Kaliteli olursa bayılırım. Hele bir de düşündürürse. -Osmanlı Döneminde arkadaşları iyi yerlerde makam sahibi olmuşlar: Her biri bir ilin kadısı. Sonunda kadıyü-l kudât makamına da yine kendi arkadaşlarından biri atanmış. Tüm kadıları atayan makam yani. Beraber okuduğu arkadaşlarının makam sahibi olduğunu görünce baş makama çıkar. Bir görevde kendisine tevdi edilmesini ister. Kadı başı, boş yer yok der. Sonra yine gider falan ilin kadılığı boş, beni oraya ata diye. Orası sana göre değil, burası sana göre değil diye epey bir zaman oyalar. Yine bir gün gider Bağdat kadılığı boş, beni oraya ata diye istekte bulunur. Arkadaşı orası sana göre değil deyince, orası bana göre değ

Tatil cenneti

-Okula gidesim gelmiyor. -Niçin? Okumayı sevmiyor musun? -Seviyorum sevmesine de...? -Eee öyleyse? -Bir soğukluk meydana geldi. Tembelleştim iyice. -Seni okula gitmekten soğutan etken/ler nelerdir? -Tatiller beni okuldan soğuttu? -Herkes tatil bekler 4 gözle. Seninki de iş mi? -Doğrusunu istersen nefsim de tatil istiyor. Ama doğru değil bu. Çünkü tatillerin arasında eğitim yapmak kabak tadı verdi artık. -Çok mu tatil yapıyorsunuz? -Çok mu da laf mı? Hep tatil yapıyoruz. Eğitime başlıyoruz tam ısınırken tatil ya da tatiller gelir. -Sahi siz bir yılda kaç gün eğitim ve öğretim yaparsınız? -Toplamda 180 iş günü. Bir yılda 365 gün olduğuna göre yarısı kadar eğitim yapıyoruz. 180 iş gününün içerisine bazı resmi bayram tatillerimiz de dahil. -Hangi tatiller var, söyler misin? ●1 Ocak yılbaşı, ●15 tatili, ● 23 Nisan ● 1 Mayıs, ● 19 Mayıs, ● Haziranın 2.yada 3.haftası yaz tatili başlar. Eylül'ün 2.yada 3.haftasına kadar sürer. ● 28 Ekim Öğle başlayan tatil 29 Ekim akşamına kadar sürer.

Kim bakan olmasın?...

Herkese gülücük dağıtan,   Sorunlara derinlemesine el atmayan, Her kesimi memnun etmeye çalışan,  Koyduğu kuralı daha uygulamadan çöpe atan, Yaptığı tasarruflarıyla bankamatik memur-yöneticilerin sayısını çoğaltan, Elindeki insan kaynağını hoyratça kullanan, Çözmesi gereken sorunların sadece üzerini örten kişi/ler bakan olmasın.

Alavere dalavere, Kürt Memet nöbete!

Ülkemizde her türlü bayram ve etkinliklerin hazırlanmasında, sunulmasında öğretmenler görev alır. Bayram vb. kutlamalarda önce içerik hazırlanır. İçeriğe göre öğrenci seçilir. Görev almak istemeyen gönüllü öğrenci yoksa, gerekirse not silah olarak kullanılır. Çocuğum katılmasın diyen veli ikna edilir. Öğrencilere uygun kıyafet aldırılır. Öğretmen çoğu zaman yoklukla mücadele eder. Eldeki mevcut  malzemeleri kullanır. Öğrencileri çalıştırmaya başlar. Çoğu zaman ders dışında yapar bu işleri. Çalışma belirli bir kıvama gelince okul müdürü bir izler, ardından İlçe Şube Müdürü, sonra birkaç gün önce prova yapılır. Provayı vali yardımcısı takip eder. İzleyenlerin her biri burası şöyle, şurası böyle olsun der gider. Sırada protokolde oturacak kişilerin yerlerini belirlemek için isimler yazılır. Koltukların üzerine yapıştırılır. Program günü gelir çatar. Saatler öncesinden öğrenci, öğretmen görev yerine malzemeleriyle birlikte yerel imkanlarla gelir. Protokolun yerini alması beklenir.