*** 03/01/2019 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.
30 Aralık 2018 Pazar
Milli Piyango Bana Çıksaydı... ***
*** 03/01/2019 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.
Yeni Yılda ***
*** 01/01/2019 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.
Haccın Bu Sene de Çıkmamasına Hiç Bu Kadar Sevinmemiştim *
* 31.12.2018 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
29 Aralık 2018 Cumartesi
Dinin Ulema ile İmtihanı *
* 05/01/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
28 Aralık 2018 Cuma
Kavga ve Atışmalarda Suç Kimin Olur?
27 Aralık 2018 Perşembe
Bir Garibanın Cenazesi *
Üç günden sonra duyalar,
Soğuk su ile yuyalar,
Şöyle garip bencileyin.
Allah Kimseyi İşsiz Bırakmasın
26 Aralık 2018 Çarşamba
Cemaate Bir Dokundum, Bin Ah İşittim*
"Hak Yol İslam Yazacağız" ***
*** 05/01/2019 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.
Kur'an Ayetlerini Nasıl Değerlendiriyorum?
25 Aralık 2018 Salı
İçimizden İkinci Bir Öztürk Daha Çıkartabilir miyiz? Ha Gayret! ***
*** 29/12/2018 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.
Biri Bana Kızmış... Çok da Tın!
Nasrettin
Hoca bir gün elektrik direğinin şavkında sağına-soluna bakınarak bir şey
arıyormuş. Görenler ne aradığını sormuş. Cevabı alanlar da hoca ile birlikte
aramaya koyulmuşlar. Kimse bir şey bulamayınca "Hocam! Emin misin? Burada
mı düşürdün" diye sorarlar. Hoca, bir başka yerde düşürdüğünü söyleyince
"Be hocam! Başka yerde düşürdüğün burada aranır mı" derler. Hocanın
cevabı, düşürdüğüm yer karanlık" olur. Bu fıkrayı duyunca her birimiz
gülümseriz. Öyle ya, gülünmeyecek gibi değil. Hoca kaybettiği eşyasını aydınlık
yerde arıyor.
İyi
de fıkra yerinde ve zamanında anlatılır. Seninki de neyin nesi diyebilirsiniz.
Bugün başıma gelen bir olay nedense bu fıkrayı aklıma getirdi. Ben bağlantı
kurdum. Umarım siz de bu bağlantımı garipsemezsiniz. Kendi zümre arkadaşlarımın
olduğu bir Whatsapp grubumuz var. Toplam 10 kişiyiz. Burada bizden istenen bir
talebin altına bir cevap yazdım. Al sen bu cevaba okulun 99 kişiden oluşan
whatsapp grubundan vebali boynuna diyerek cevap yaz. Yazılan cevaptan ziyade
önü ve arkası olmayan, okuyanların bu ne demek diyebileceği bir cevap yazılan.
Halbuki cevap verilecekse o gruba yazılır benim bildiğim. X grubundaki bir konu
Y grubunda hiç alakası olmayan kişilerle paylaşılmaz. Paylaşılırsa ne olur?
Nasrettin Hocanın yitiğini bir başka yerde aramasına benzer. Bu da amaca hizmet
etmez, üzüm yemek hiç olmaz. Olsa olsa bağcıyı dövmek olur. Eğer amaç bir
yanlış anlaşılmayı gidermek ise bunun yeri olayın geçtiği yerdir. Ha kendisi
grupta olmadığı için yazamıyorsa -ki yazamaz- ya geçici olarak gruba eklenir,
cevap verir ya gruptan aracı kıldığı kişiye vereceği cevabı söyler; bu şekilde
yazmasını ister ya da uygun bir zamanda ilgili kişiyi çağırır, söyleyeceğini
odasında söyler.
Bunların
hiçbirini yapmayan bu arkadaşa özelden "Grupta olup biten bir yazının
başka grupta önü arkası olmadan paylaşmasının uygun olmadığını ve kırılıp
üzüldüğümü hatta bu yaptığının şık olmadığını ifade etmiş olmama rağmen bana
"Söylemediği bir sözü kendisine itham etmemden dolayı esas benim şık ve
etik davranmadığımı, kırgın ve kızgın olduğunu" içeren yazı yazdı.
(Bereket, yazdığıma, yazdığım yerden cevap verdi, okul grubundan yazmadı.
Birbirimize derdimizi anlatamasak da özelden cevap yazması bu konuda aşama kat ettiğimizi
gösteriyor.)
Halbuki
ben kendisini suçlayan bir şey yazmadım, kendisini de kastetmedim. Zira sözü
hangi müdür yardımcısının söylediğini bilmiyorum. Yazdığım, "Öğlenci müdür
yardımcılarının ricası: En azından son iki saat gelebiliyorlarsa diyorlar, çok
sevineceklermiş." ricasına zümre başkanımızın geçen ay söylediğini
"Hocam müsait olan arkadaşımız gelir. Daha önce de bu durumu kendi
aramızda konuştuk. Bize söylenen, "Siz görevli izinlisiniz. O gün derslere
giremezsiniz" demiş öğlenci müdür yardımcılarından biri" şeklinde yazmamdan
ibaretti. Bu yazımda ne kendisinin ismi var ne de başkası. Beyefendi üzerine
alınarak mantık yürütmüş ve tüm vebalini üzerime yıkmış. Canı sağ olsun!
Çekecek çilemiz var ise çekeriz. Problem değil.
Şimdi
gelelim bu arkadaşın beni şık ve etik davranmamakla itham eden ve kızgın
olduğunu ifade eden sözlerine...
Bir
konuda itham etmemek, şık olmak ve etik davranmak güzel bir şey. Zira olması
gereken budur. Ama bana bu dersleri verecek kişi/lerin ilk önce kendilerinin
etik davranması gerekmez mi? Bakalım siz etik bulabilecek misiniz?
1.
Oturduğu koltuğa yazılı sınav puanıyla mı geldi yoksa mülakat yoluyla mı? Şayet
yazılı puanına göre gelmişse oturduğu yer helâli hoş olsun. Şayet mülakatla
gelmişse oturduğu koltuğun neresi şık, neresi etik? Kanun marifetiyle yardımcılıkları
sona erdirilen kişilerin yerini işgal etmektedir bu durumda. Ki bu, kendisinden
ziyade böyle ucube bir kanuna imza atan Meclisin ayıbıdır. Ama ben böyle bir
durumda ayağı kaydırılan mutsuz insanların üzerine mutluluk kurmazdım. (91 en
yüksek yazılı puanımla başladığım müdürlük serüvenim değişik okullarda 11 yıl
görev yaptıktan sonra sona erdi. Hem eleyenlerin hem de dostlarımın ısrarı
üzerine mülakatla müdürlük seçimine girdim ve verilen puan ile bir okula
yeniden müdür olarak atandım. İçime sinmeyen bu sürece tepki göstererek 1,5 yıl
sonra müdürlüğü bırakarak öğretmenliğe geçtim. Bundan dolayı kendisini
ayıplamıyorum ama ben olsam böyle bir göreve talip olmazdım. Aldığım görevi de
görev sürem sona ermemesine rağmen bıraktım, geldim. Bıraktıktan sonra ilçeden
"Hocam! Sen bize danışmadan, bize haber vermeden bırakıp geldin,
istiyorsan sana her zaman kapımız açık, boş yerler var, sana oralardan
verelim" denmesine rağmen hayır dedim.)
2.
Müdür yardımcıları Ek Ders mevzuatına göre 6 saat derse girmekle yükümlüdür, 2
saat değil. Böyle bir durum şıklık ve etikliğin ötesinde devleti zarara
uğratmadır ve suçtur. (Müdür ya da yardımcılarının hiç derse girmemesini
savunan biriyim. Ama bu konuda Bakanlar Kurulunun kararı var. Değişmediği süre
içinde belirtilen kadar derse girilmelidir.)
3.
Hükümet ve yetkili sendikanın toplu iş görüşmesinde aldıkları karara göre ikili
öğretim yapan okulların idarecilerine haftada ikişer saat ek ders ödemesi
yapılmaktadır. Yaz ve 15 tatili hariç. Bu karar alınırken ikili öğretim yapan
okulların idarecileri emsallerine göre okulu erken açıp geç kapatmaları ve
mesai fazlası çalışacakları göz önünde bulundurulsa gerek. Hak böyle iken eğer
ikili öğretimden dolayı ikişer saat ücret yazıyorlarsa bu durumda idarecilerin
bir kısmının sabah, diğer bir kısmının öğleye doğru gelmesi ne derece doğru ne
derece şık ne derece etik! Mesela mesainin 11’den sonra başlaması herhalde
etiklikten de öte başka bir şey.
4.
Trump'ın twitter'dan ülke ve dünya yönetmeye kalktığı gibi bir okul veya kurumu
sadece Whatsapp ile yönetmeye kalkmak ne derece doğru? Hızlı iletişim için
kullanılması lazım. Ama buradan herkesi ilgilendiren genel açıklama ve
duyurular yapılmalıdır. Tüm öğretmen ve personeli tek gruba hapsederek ilgili
veya ilgisiz duyurular göndererek herkesi rahatsız etmek ne derece doğru?
Sabahçı öğretmen ve öğrencisinin durumundan öğlenci öğretmene ne? Veya bu
gruptan falan arkadaş odama gelebilir mi demeye ne demeli? Pekala bu
arkadaşların Whatsappına mesaj gönderilemez mi? Veya Whatsapp sabahçı, öğlenci
öğretmenler şeklinde ikiye ayrılamaz mı? Kendilerine bu teklif götürüldüğünde
"Zaten haddinden fazla grup var, ne gerek var" denmiştir. Halbuki
bölünse çok daha şık olurdu. Hızlı iletişim için kurulan bu Whatsapp grubundan
birine "Şöyle diyen falan arkadaş" demek ne derece doğru? Bu
arkadaşın ismi yok mu? Ayrıca özel görüşmek için kendilerine tahsis edilmiş
odaları var. Pekala odalarına çağırıp mesele ne ise ilgili kişiyle
konuşabilirler. Laf sokuşturmak, imalı yazmak, beddua etmek yaraşır mı bir idareciye?
İdareci dediğin açık ve şeffaf olur, açık konuşur. Genel hatırlatmaları
herhangi bir tartışmaya mahal bırakmayacak şekilde yazar.
5.
İdareci dediğin okul dışındaki kurul, komisyon ve zümrelere okulundan bir
öğretmenin ismini vereceği zaman ilgili öğretmene "Hocam bu konuda biz
sizi düşünüyoruz" ya da şöyle bir yere ismini verdik" der. Çünkü etik
ve şık olan budur. Öğretmen bir başka okuldan duymaz bunu. Ne olduğunu
şaşırmaz.
6.Müdür
yardımcısı dediğin sadece nöbetinde gelmeyen öğretmenin yerine doldurma yapıp
yerinde oturmaz. Nöbetçi öğretmenin görev yerinde olup olmadığını, okulda
bir aksama var mı diye çıkar bir dolaşır. Herhangi bir nedenle görevini
yapamayan, okula gelemeyen nöbetçi öğretmenin yerine görevlendirme yapar. (Bir
yerde birden fazla nöbet tutuluyorsa oradaki nöbetçilerden biri boş olan bir
yere kaydırılır. Ya da daha az riskli yerdeki nöbetçi buraya kaydırılır.)
7.Bir
okul para-pul konusu başta olmak üzere gelir ve giderde şeffaf olur. Toplantıda
veya üçer aylık dilimlerde gelir ve gider paylaşılır. Sadece Birlik
toplantısında toplamdan bahsedilmez. Fazla çekiliyor diye okulun fotokopi işi
öğretmenin üzerine yıkılmaz. Fazla çekiliyorsa idareci ne için vardır?
Tedbirini alır, sınırlama getirir. Ama fotokopiyi öğretmenin üzerine yıkmaz.
Para mı yok? Pekala sınıf bazında para toplattırılabilir. Ama her bir öğretmen
dilenci gibi 50 kuruş, 1 lira toplamaz. Okulun parası olmasa diyecek yok. Parası
yok ama fotokopileri öğretmene parayla çeken bir kişiyi çalıştırabiliyor. Merak
ediyorum neresi şık bu yapılan tasarrufun?
8.Öğretmen
ve öğrencilerin kokusunu alacağı şekilde okulda yemek pişirtip yemenin neresi
doğru? Pekala kokusundan dolayı yemeğe özlem duyan öğrenci olabilir. Çünkü
okulda bir evde 25 kişi kalan fakir öğrenciler var. (Bu arada burnum koku
almaz. Beni rahatsız etmiyor. Ama rahatsız olanların olduğunu biliyorum.)
9.
Bir branşta ne kadar ders yükü varsa bu ders yükünden idareci varsa Ek Ders
menzuatına göre girmesi gereken 6 saati alır, gerisini branş öğretmenleri
arasında eşit ve dengeli bir şekilde dağıtır. Öğretmenler "21 saatten
fazla ders almak istemiyorum" şeklinde bir dilekçe vermediği müddetçe
geriye kalan ders yükü öğretmenler arasında dağıtılır. Kimseye sorulmadan bir
idareciye isteğe bağlı 6 saat daha ilave verilmez.
Niyetim
birilerinin cemaziyelevvelini dökmek değil. Zira bu benim mizacıma ters. Ama
birileri bana ahlaki ve etik değerlerden bahsederse bunları yazmayı boynumun
borcu bilirim. Bana şıklıktan bahseden ilk önce kendisinin şık olması ve
etik değerlere uyması gerek. Kafalarını kumdan çıkarıp etrafına özellikle
kendisine bakmasında fayda var.
Değmeyen
bir konu için uzattım. Allah beni affetsin! Bana bir faydası oldu. Kaç gündür
yazma isteğim yoktu. Dert edinince elim açıldı. Kendisine bu vesileyle teşekkür
ederim. Rabbim ona, bana ve cümlemize selamet versin. 25/12/2018
Çirikçi Ali Ağabey
23 Aralık 2018 Pazar
Ölmüş Gitmişlerden Ne İsteriz? *
Bürokrat ve Siyasetçi
22 Aralık 2018 Cumartesi
Ömer Kuşcu *
* 24/12/2018 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.