Kör dünyanın göbeğine
Hak yol İslâm yazacağız.
Kuşların göz bebeğine
Hak yol İslâm yazacağız.
Yola, ağaca, pınara
Esen yele, yağan kara
Yağmur yüklü bulutlara
Hak yol İslâm yazacağız.
Koç burcuna, yay burcuna
Bebeklerin avucuna
Minarelerin ucuna
Hak yol İslâm yazacağız.
Bucak bucak, köşe köşe
Kara taşa, kor-ateşe
Yıldıza, aya, güneşe
Hak yol İslâm yazacağız.
Askerlerin miğferine
Kağnıların tekerine
Buda´nın tunç heykeline
Hak yol İslâm yazacağız.
Her kapının eşiğine
Her sofranın kaşığına
Balaların beşiğine
Hak yol İslâm yazacağız.
Herkes duyacak, bilecek
Saklanmaz gayrı bu gerçek
Yaprak yaprak, çiçek çiçek
Hak yol İslâm yazacağız.
Yukarıdaki şiir Rahmetli
Abdurrahim Karakoç tarafından 1960 ihtilalinden hemen sonra yazılmış, sonraları
marş şeklinde söylenmeye başlanmış ve halktan özellikle mütedeyyin insanlardan
büyük beğeni almış bir eserdir. Çocukluktan çıkıp gençliğe doğru adım attığımda
bu marş, katıldığım yürüyüş ve mitinglerde hep birlikte söylenir, gözlerim
yaşarırdı. "Hak yol İslam yazacağız" nakaratı bazen "Tek yol
İslam yazacağız" şeklinde söylenirdi. Söylendikçe duygulanır ve
kulaklarımızın pası silinirdi. Bir derdi, bir davası olan ve bize bu şiiri
kazandıran Şairimize Allah'tan rahmet diliyorum.
Şiir/marştan bugüne bakıyorum.
Bir heyecanla inanarak söylediğimiz bu marşın bugün neresindeyiz? Dünkü
heyecanın kalmadığını söyleyebilirim her şeyden önce. Yine bugün İslam diye bir
derdimizin olmadığını, hatta düne göre daha da karamsar olduğumu
söyleyebilirim.
Şiirde de görüleceği üzere
nerelere "Hak Yol İslam yazacağız" idik hâlbuki? Hiçbir yere İslam'ı
yazamadığımız gibi eski samimiyetimiz de kalmadı. Üstelik bütün kurum, kuruluş
vb. yerler bugün mütedeyyin insanların elinde olmasına rağmen ideallerimizi yok
ettik. Orta yerde laiklik adı altında bize baskı yapacak kimse de kalmayınca
bugün neredeyse birbirimizi boğazlayacağız. Ne eleştiriye geliyoruz ne de
tavsiyeye. Yanlışımızı da kabul etmiyoruz.
Ben şiirde belirtilen veya başka
yerlere İslam'ı yazmaktan geçtim. Kendi çocuklarımıza bari sahip çıkabilsek
diyorum. Ne varmış çocuklarımızda demeyelim. Çocuklarımız -hepsi olmasa da-
önce deist oluyor, belki de ileride -maazallah- ateist olacaklar. Çünkü onlara
biz büyükler iyi örnek olamadığımız gibi onların anlayacağı şekilde İslam'ı
anlatamıyoruz. Kendi anladığımız İslam'ı dayatıyoruz onlara. Sorgulama
yapmalarına imkân vermiyoruz.
Anlattığımız, şayet onları deist
yapmaz ise ya İŞİT gibi düşünüyor, ya da İslam'a mesafeli duruyor. Biz her yere
İHO veya İHL açsak da, hafız yetiştiren kurumları çoğaltsak da maalesef
durumumuz içler acısı. Camilerimiz de bomboş. Bu aşamadan sonra herkes çoluk-çocuğuna
sahip çıksa herhalde bu en büyük kazancımız olacaktır.
Bugünden geriye gitmek
istemiyorsak gençliğe kullanacağımız din dilini değiştirmemiz, aramızda
tartışmalı dini konuları bırakmamız; nerede, ne iş yapıyorsak işimizi en düzgün
şekilde yapmamız, adaleti tesis etmemiz, ehliyet ve liyakati esas almamız,
inanç ve fikir hürriyetine geçit vermemiz, herkese güven telkin etmemiz, kısaca
ahlak ve etik değerleri öncelememiz önceliğimiz olmalıdır.
*** 05/01/2019 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.
*** 05/01/2019 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder