Ana içeriğe atla

Cemaate Bir Dokundum, Bin Ah İşittim*


Namaza giderken mahallemden cemaatten biriyle birlikte yürüdüm camiye. Bir taraftan ezan okunuyor, biz ise hal-hatırdan sonra laflamaya başladık. Daha doğrusu o konuştu, ben dinledim adımlarken. 

Emekli komşum imam ve müezzinden dertliydi. Müezzinin engelli olması dolayısıyla namazın rükünlerini yapmakta geciktiğini, cemaatin kendisinden önce secdeye vardığını söyledi. Müezzin engelli gerçekten. Allah kimseye vermesin! Sol el ile sol ayağı işlev görmüyor.

Müftülüğe söyleyin bu durumu, müftülük bünyesinde masa başı bir iş ayarlayabilirler dedim. Gidemiyoruz ki dedi. Nedenini sorduğumda imamdan çekindiklerini ve korktuklarını söyledi. Korkacak ne var dediğimde “İmamın müftülükte kardeşi mi, yoksa bir yakını varmış, arkası güçlüymüş” dedi, ardından en ufak bir şeyde aşırı tepki gösteriyor, herkesi paralıyor. Bu yüzden kimse bir şey söyleyemiyor. Bir ara biri kalktı müezzinlik yaptı. Adamın da ne güzel sesi vardı hem de. Arkasından bir de Kur'an okudu. Namaz çıkışı bizim hoca adamı yakaladı: Sen kim oluyorsun, kimden izin aldın da müezzinlik yapıyorsun, bir daha görmeyeyim diyerek adamı azarladı, yerin dibine geçirdi. Oymuş adam bir daha bu camiye gelmedi. Sen olsan gelir misin dedi. İmam kaç yıldır bu camide dedim. 15-20 yıldır burada. Ben ilmine, okumasına bir şey demem. Allah var, iyi de yapıyor ama değişmesi lazım dedi camiye girmeden önce.

Dile kolay 15-20 yıldır aynı camide görev yapmak. Bir insanda bu süre içinde ne heyecan kalır, ne de görev aşkı. Gerçekten imamlar için rotasyon niçin düşünülmez? Bu ülkede öğretmen değişiyor, okul müdür ve yardımcıları dört yıllığına görevlendiriliyor. Kendilerinden memnun kalınırsa aynı okulda bir dört yıl daha görev veriliyor. Sonra? Ya öğretmenliğe dönüyor ya da bir başka okula görevlendiriliyorlar. Müftüler de bildiğim kadarıyla zorunlu yer değiştirmeye tabi. Bu ülkede Cumhurbaşkanı, vekiller bile 5 yıllığına seçiliyor. Tekrar seçilemezse yerini bir başkasına bırakıyor. Hâkimi, savcısı, valisi, kaymakamı aklına kim gelirse şu ya da bu şekilde yer değiştiriyor. Görebildiğim kadarıyla bir cami imamları ve müezzinleri, belediye çalışanları, bir de memurlar değişmiyor. Haydi diğerlerini anladım cami görevlileri belirli periyotlarla aralarında rotasyon yapsa cami cemaatlerine ve görevlilerine bir heyecan gelir. Tayini çıkıp giden iyi biriyse ardından Allah razı olsun denir. Problemli biriyse cemaat şükür kurtulduk der. 

Bence yerinde dura dura bir kişi kendini geliştirmediği gibi bulunduğu yerde iyice kaşarlanır. Ardından cemaati haşlamaya başlar ve mahallesine verebileceği bir şey kalmaz, camiyi kendi mülkü gibi görmeye başlar. Uzun süre bir yerde görev yapmak çoğu zaman bu cemaatin dediği gibi imamla cemaat arasını da açabiliyor. Bir insan, arkasında namaz kıldığı kişiden emin olması lazım. Ne demek cemaatin imamdan çekinmesi? 

Diyanet! Duy bu cemaatin sesini! Camilere bir soluk gelsin. Unutma ki harekette bereket vardır. Uzun süre aynı camide hizmet yapanlar, biraz da başka camilerde hizmet etsin, başka cemaat de bunlardan faydalansın biraz.



* 04/01/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde