Yaşantımıza geçiremediğimiz, iliklerimize kadar
yaşayamadığımız Yüce İslam'ın edebiyatını yapıyoruz. Edebiyat dedim ama
keşke edebiyatını bari yapabilseydik. Edepten yoksun bir edebiyat bizim yaptığımız. Daha doğrusu konuşmuyoruz. Boğuyoruz birbirimizi. Ötekileştiriyor;
vurdukça vuruyoruz birbirimize. Ölümüne savaşıyoruz.
Allah'ın rızası yok mücadelemizde, samimiyet yok.
Birbirimizi dinleme yok, anlamaya çalışma yok. Niyet okuyuculuğu yapıyoruz
durmadan. Dedin demedin/dedim demedim diyoruz. Niyet okuyuculuğundan sonra
hüküm veriyor; birbirimizi küfürle, sapıklıkla itham ediyoruz. İşin garibi
kıyasıya yaptığımız mücadelede dinin emri olan tatlı dil, yumuşak üslup yok.
İlahlık iddiasında bulunan firavuna Allah, Musa ve Harun'u gönderirken
"Ona kavli leyyin ile konuşun" ilahı fermanını hep göz ardı ediyoruz.
Allah'ın firavundan esirgemediği tatlı dil ve yumuşak üslubu aynı kıbleye baş
koymuş bizler birbirimizden esirgiyoruz.
Merak ediyorum, nebevi tebliğ ve davet metoduna uymayan bu
dil ve üslubumuzla rakiplerimizi alt etmek amacıyla kullandığımız kırıcı ve
itham edici dilin kime ne faydası var? Bu yöntemin İslam ve Müslümanlara zerre
kadar faydasının olmayacağı gibi hatta zarar verdiğimizi ne zaman anlayacağız?
Bu üslubun sadece bulunduğumuz statüyü sağlamlaştırmaya, taraftarlarımızı
rakibe karşı kin bilemeye yararı olur. İstediğimiz bu ise bu yaptığımızdan
fazlasıyla nemalanıyoruz. Kafire karşı merhametli, Müslümana karşı şedit
durumumuzla cenneti umut ediyorsak çok bekleriz. Ancak havamızı alırız.
İşin ilginç yanı kavga edenler, atışanlar ve hedef
gösterenlerin hepsi okumuş, dini tedrisat yapmış kişiler. Cahilden çekmiyor
İslam bu okumuş kesimden çektiği kadar. Ağızlarında nefret dili hakim olan bu
okumuşları görünce okumamış cahil insanımızı öpüp başıma koyasım geliyor. Cahil
dediğimiz kesim bildiği dini yaşıyor. Alim geçinenlere göre arif sayılır
bunlar. En azından "Ben bilmem... Bildiğim bu," diyerek haddini
biliyor. Alim kesim maalesef haddini de bilmiyor. Güya dini biliyor.
Bugün dini bilgiden ziyade birbirimize davranış daha
doğrusu ahlak problemimiz var. İslam adına kamuoyunda yaptığımız kavganın,
çıkardığımız gürültünün dinimiz İslam'a zarar verdiğini görmeyecek kadar
gözümüz kapalı. Basiret ve ferasetimizi kullanamıyoruz. Yaptığımız kavganın
insanımızı dinimizden soğuttuğunun da farkında değiliz. İzan yoksunuyuz.
İçinde bulunduğumuz ahval ve görüntümüzle düşmanın ve dine
mesafeli olanların bile veremeyeceği zararı dinimize veriyoruz. Biz bize
yeteriz, düşmana ihtiyacımız yok.
* 05/01/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
* 05/01/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder