Ana içeriğe atla

Ömer Kuşcu *


Her ziyaret ettiğimde "Doğduğumuz andan itibaren ahirete doğru yürüyüşümüzü devam ettiriyoruz", "Cennet vatanımızda cennet hayatı yaşıyoruz" derdi sözlerinin arasında. Kredi kartı kullanmaya sıcak bakmaz, kullananları eleştirirdi. Allah'ın verdiği sonsuz nimetlere şükretmemiz gerektiğini söyler, akraba ziyaretlerine önem verir, küçüklerin büyükleri arayıp sormasını isterdi hep.

Büyükle büyük, küçükle küçüktü. Saygı gösterene, hal-hatır sorana sevgisini eksik etmezdi. Çok zengin biri olmamasına rağmen evi-barkı olmayanın, paraya-pula ihtiyacı olanın, düğününü yapamayanın hamisi idi sürekli. Yeter ki haberi olsun. Kendinde varsa cebinden yoksa eşini-dostunu devreye koyarak gerekli yardımını yapar ya da destek olunmasına aracılık ederdi. İyilik yapmaya dinin bir emri olarak önce yakın akrabadan başlar, onları gözetirdi. Yaptığı iyiliği asla başa kakmazdı. Sılayı rahme önem verirdi. Kendini ziyaret etmek için yanına kim uğrasa aileden herkesi tek tek sorar, selam göndermeyi ihmal etmezdi. Kimin düğünü, cenazesi varsa katılır, herkesin gönlünü alırdı.

Ulaşabildiği her ihtiyaç sahibinin gönlünü alırken kimseye derdini açmaz, kendi yağı ile kavrulurdu. İlerlemiş yaşına ve sık sık rahatsızlığı nüksetmesine rağmen sıkıntılarından dolayı hiç dert yanmaz, şikâyet etmezdi. En küçük kardeşi vefat ettiği zaman "Allah bana kardeş acısı da tattırdı, zormuş" derdi görüştüğümüzde. 

Uzun süre rahatsızlık çeken eşi üç ay önce vefat ettikten sonra fani vücudu teklemeye başladı. Hastane-ev arasında mekik dokudu. Vücudunu taşımakta zorlanmasına rağmen deruhte ettiği yardım ve dernek faaliyetlerini de hiç ihmal etmedi. Allah'ın verdiği ömrünü yardım yolunda harcadı. Sonunda ömrü kifayet etmedi. Yılın en uzun gecesinin sabahında 05.00 sularında yolculuğunu tamamladı. Yolculuk diyorum. Çünkü "Doğduğumuz andan itibaren ahirete doğru yürüyüşümüzü devam ettiriyoruz" derdi sürekli. 

Vefatını duyan Konya ve havalisi, son görevini yapmak için Hacı Veyis Camiine akın etti. Ömrü hareket ve bereket ile geçen merhumun cenazesi de bereketliydi. Çünkü kendisiyle birlikte toplam yedi cenaze vardı musalla taşında. Caminin içi, dışı, havlusu tıklım tıklım sevenleriyle dolup taştı. Havluda yer bulamayanlar öğle namazını kılmak için yolun karşısındaki camilerde kendilerine yer bulabildiler. 

Konya, son yılların en kalabalık katılımını gördü sevenleri sayesinde. Eşi-dostu ve sevenleri defnedilirken de kendisini yalnız bırakmadı Üçler Mezarlığında. Cenazesi de gösterdi ki hayatını iyilik yapmaya ve hizmet etmeye adamış bu kişi, yaptıklarına karşılık herkesin gönlünde taht kurmuş, sürekli dost biriktirmiş. Mahşeri andıran kalabalık da bunun göstergesiydi.

Büyük-küçük herkesin Ömer Amca dediği Ömer Kuşcu'dan namı diğer Şekerci Ömer'den bahsediyorum. 22.12.2018 Cumartesi itibariyle imtihan için geldiğimiz dünyadaki görevini en güzel şekilde ifa eden bu muhteremi ahirete uğurladık.  Biz kendisinden memnunduk. Allah kendisinden razı olsun, mekânı cennet olsun. Başta akrabaları ve sevenleri olmak üzere tüm Konya'nın başı sağ olsun. 

* 24/12/2018 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde