Eğitim ve öğretimin gidişatından
hiçbirimizin memnun olmadığı hepimizin malumu.
Eğitim ve öğretimi
birlikte kullansak da Milli Eğitim Bakanlığının isminde eğitim geçse de bugün
okullarda eğitim yapılmadığını biliyoruz.
Yaptığımız
öğretimdir. Öğretimi de sınav odaklı yapıyoruz. Varsa yoksa sınav düşünüyoruz.
Sınavları da klasikten ziyade çoktan seçmeli teste dönüştürdük.
Yapılan merkezi
sınavlarda başarılı olup iyi bir okul kazanmak, kariyer yapmak ve iyi bir iş
bulmak bizdeki öğretimin tek kriteridir.
Başarının gelmesi
için de iyi okul iyi muhit iyi öğretmen arayışı içindeyiz. Başarı için de okulu
yeterli görmeyenlerdeniz. Mutlaka takviye gerekir. Okullar ders bitimi veya
hafta sonları dershane işlevi görür. Etüt, kurs merkezleri ve özel dersler
takviye seçenekleri arasındadır. Çocuklarımız ders kitaplarının yanında konu
anlatımlı ve soru bankası adıyla çıkarılmış ne kadar test varsa çözmek zorunda.
Kısaca çocuklarımız yarış atı gibi sınavlara hazırlanır. Üniversite bittikten
sonra da atanmak için yapılan merkezi sınavlara yine hazırlık gerekiyor. Tüm
bunlar ve daha fazlası bu ülkenin eğitim ve öğretimin vazgeçilmez olmazsa
olmazıdır. Hasılı öğretim yapıyoruz. Bunu da becerebildiğimiz söylenemez.
Eğitim ve öğretim
yönünden durumumuz bu. Bir şeylerin yanlış gittiğini ve yapıldığını herkes
biliyor. Değişik sistemler uygulanmasına rağmen süreç odaklı bir eğitimden
ziyade sınav odaklı eğitim ve öğretime devam ediyoruz. Anasınıfından, fakülte
bitirinceye kadar 20-25 yılımızı sınav odaklı öğretime harcarken ne kadar
başarılı olduğumuz bir yana, toplum ve sosyal hayattan kopuk yetişmemiz de işin
bir başka yönü.
20-25 yıllık öğretim
hayatının ardından iş bulmak bir mesele. Bulduğumuz işi beğenmek ayrı bir dert.
Bunca yılı niye okudum ise son pişmanlık.
Belli bölümler
haricinde genelde dört duvar arasında geceli gündüzlü bir gelecek inşa etme
adına berhava olan 20-25 yıllık öğretim hayatının büyük bir kısmı test çözme ve
sınava hazırlanma olarak geçtikten sonra nesilden ahlak ve etik değerleri
özümsemesini bekliyoruz. Yani eğitim bekliyoruz.
Ne demek eğitim?
"İstenilen yönde davranış değişikliği oluşturma süreci" demektir.
20-25 yıllık öğrenim hayatının ardından, hiç üzerinde durmadığımız olumlu
davranış beklemek arpa ektiğimiz tarladan buğday mahsulü beklemeye benzer.
Gerçekten bu uzun süreçte eğitim adına ne verdik de büyüklere saygı, işinde düzgünlük,
nazik ve kibar vb. davranışları sergilemesini; eşi, dostu ve akrabayı bilmesini
bekliyoruz. Toplum içine katmadan hayattan kopuk yetiştirdiğimiz, istediğimiz
okulu ve bölümü kazanmanın dışında hiçbir sorumluluk vermediğimiz; ev, okul ve
kurs merkezlerine hapsettiğimiz nesil ne bilsin tüm bunları. Biz onlardan, önce
ahlaklı ol, sonra bilgili demedik ki. Önce bilgili ol, ahlak sonradan da olur
dedik. Bunu isterken de ağaç yaş iken eğilir atasözümüzü kulak ardı ettik. Kusura
bakmayalım da ağaç büyüdükten sonra o ağaç ne eğilir ne bükülür. Ayrıca şunu
unutmayalım ki küçükler bizim ileri attığımız oklarımızdır. Okun nereye
gittiğine kızıp köpüreceğimize o oku oraya atan kendimize kızalım. Kısaca
eğitim ve öğretimini beğenmediğimiz o çocuklar biz büyükleri örnek alır. Çünkü
herkes özellikle çocuklar gördüklerini uygular.
Kısaca eğitim ve
öğretim iki kanatlı kuşa benzer. Nasıl ki kuş tek kanadıyla uçamaz ise bilgi ve
davranış diyebileceğimiz eğitim ve öğretim de iki kanatlı bir kuşa benzer.
Kuşun uçması için nasıl ki iki kanat gerekiyorsa çocukların istediğimiz şekilde
yetişmesi de birini diğerine tercih etmeden ve ihmal etmeden eğitim ve öğretimi
birlikte yürütmeliyiz.
Durum bu iken o
kadar sistem değişikliğine rağmen bir türlü istediğimiz verimi alamadığımız bu
eğitim ve öğretim serüvenimizden bir an evvel kurtulmamız gerekiyor. Bu
konudaki önerilerimizi de diğer yazımıza bırakalım.