Demokrasi tüm kurum ve kurallarıyla işlemez.
Halkın denetim, tepki gösterme ve
hesap sorma kültürü yoktur. Ya haline şükreder ya hikmet arar ya da kendi
kendine homurdanır durur.
Güçten Allah'tan korkar gibi
korkar. İş başa düşerse ikinci fili ister.
Aidiyet duygusunu kutuplaştırmadan
alır. Kimliğini böyle elde eder.
Halk yönetenlerin kölesi
mesabesindedir. İster gönüllü ister gönülsüz kölelik yapar.
Halkın seçimde görevi; gösterilen
aday, liste ve partilere oy vermekten ibarettir. Her partinin adanmış ruhları
vardır. Ölümüne partilerini savunurlar. Prensipli değil, kişicidirler.
Siyaset, seçimden önce varsa da
verir, yoksa da. Seçim sonrasında ise verdiklerinden fazlasını fitil fitil
burnundan getirir.
Siyaset halk için yapılır ama
siyaset halkçı değildir. Konuşurlarken ağızlarından bal damlar ama icraat olarak
zehir zerk ederler.
Seçimlerde yalana dolana prim
verilir. Algılar oluşturulur. Ortama korku siyaseti hakim olur. İşte bu korku
siyasetinin adı halkın yola ve hizaya getirilmesinin yoludur. Adeta ölüm
gösterilir, sıtmaya razı edilir. Ölümü görüp sıtmaya kim razı olmaz.
Sıtmaya razı edilen halk ağlayıp sızlasa da halinden memnundur.
Haline sonsuz şükreder. Halini geçmişle kıyaslar. Ne var bugünlerde der. Başkası
gelsin de gör gününü demek suretiyle kendisini ve karşısındakini ikna etmeye çalışır.
İkna olmuyorsa da susturmayı marifet bilir.
Halktan bu sonsuz memnuniyeti gören siyaset, doğru yoldayım.
Az bile yapıyorum demek suretiyle yoluna doludizgin devam eder.
Siyaset, yaptıklarından dolayı asla bedel ödemez. Bedeli daima
halk öder.
Siyaset aldığı oyun karşılığı olarak yönetimi devralır. Bir
eli yağda diğeri balda keyif çatar. Halk da verdiği desteğin karşılığını hayat pahalılığı,
enflasyon, devalüasyon, zam ve vergi olarak görür.
Bu ülkelerde siyaset böyle uyarlanmıştır.
Siyaset böyle de dini hayat nasıldır? Dini hayat da siyasetin
ta kendisidir. Kişilerle ve güçle halk nasıl güdülüyorsa, din de öyledir. Tarikat,
cemaat, vakıf, dernek ve cemaatlerle de dini hayat kontrol edilir. Her müntesip
bağlı olduğu yere aklını kiraya verir. O dinin ve dinî anlayışın dışına çıkamaz.
Siyaset cemaatlerle kazan kazan prensibi gereği görüşür ve anlaşır. Cemaat ise oyları
oluk oluk anlaştığı partiye akıtır.
Cemaat ve tarikatlar da tıpkı siyaset gibi halkı kurtarmak için yapılır. Cemaat ve tarikatlar halkın dinini kurtarmak için vardır, siyaset de ülkeyi kurtarmak için vardır. Hem siyaseten hem de dinen kendi kendini güdemeyen halka sunulan reçete budur. Buna siz ister demokrasi deyin ister başka bir ad koyun. Ölümün gösterilip sıtmaya razı edildiği halkın bu yaşantısına yaşama denirse, bırakın varsın böyle yaşamaya devam etsinler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder