30 Haziran 2018 Cumartesi
Cemaatler ve Tarikatlar Siyasetin Neresinde?
29 Haziran 2018 Cuma
Bu Maçın En Büyük Mağlubu Ezeli Rakibimdir ***
*** 03/07/2018 günü Yeni Haber gazetesinde Barbaros Ulu adıyla yayımlanmıştır.
28 Haziran 2018 Perşembe
AK Parti Oylarını Nasıl Artırır?
15. Parti, Cumhurbaşkanının her konuşmasının televizyonlarda canlı yayımlanmasına izin vermemelidir.
Konumuz CHP
27 Haziran 2018 Çarşamba
Seçimin Kazançlı Çıkanı
Seçimin Kazanan ve Kaybedenleri
26 Haziran 2018 Salı
Evli Evine, Köylü Köyüne Artık! *
* 27/06/2018 günü Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
25 Haziran 2018 Pazartesi
Seçmen Devam Dedi ***
24 Haziran 2018 Pazar
Kaybettikleri Her Seçimde Şaibe Var *
* 30/06/2018 günü Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Sapasağlam Bu Evi Niye Yıkıyorsun Be Adam!
—Yıkacağım bu evi.
—Sapasağlam evin neyini yıkacaksın?
—Sağlam olmaya sağlam, sıkıldım biraz, eskidi, yıprandı. 16 yıldır bana hizmet etti bu ev, yeter gayri.
—Hizmetinden memnun kalmadın mı?
—Memnun olmaz olur muyum? Rahat ve müreffehti. Sayesinde en mutlu günlerimi yaşadım. Minnet borçluyum doğrusunu söylemek gerekirse...Ama sıkıldım.
—Sıkıldım diye koca ev yıkılır mı? Yıkma yerine eksikliklerini tamamlasan...Macera bu seninki...
—Kafaya koydum, yıkacağım.
—Yıkmak kolaydır. Ama yapmak en zoru.
—Hele bir yıkayım.
—Haydi yıktın...kazancın ne olacak.
—Gerisini düşünmedim.
—Haydi yıktın diyelim.
—Yenisini yapacağım.
—İyi de yenisini yapmak için elinde ne imkânın ve malzemen var mı?
—Var biraz!
—Neyin var?
—Bende hepsi yok. Doğrusunu istersen 4-5 kişi bir araya geldik, birlikte yıkıp yenisini yapmaya karar verdik.
—Niye tek başına yapmıyorsun?
—Tek başına gücüm yetmez; etim ne, budum ne?
—Mevcut evin tek el tarafından yapılmış, sağlam bir bina idi. Aynısını veya en iyisini yapma imkânın yoksa bu güzelim evi niye yıkacaksın o zaman.
—Benim imkanım yok ama yolda bulduğum dostlarım var. Hepsiyle ortak yönüm, mevcut eve düşmanlık. Bizi bir araya getiren de bu zaten.
—İmkânım yok diyorsun.
—Bende var biraz kerpiç, yol arkadaşımın birinde tuğla, öbüründe briket, diğerinde taş varmış. Hepsini bir araya getirip yeni bir ev yapmak niyetimiz.
—Senin saydığın bu malzemeler birbirine benzemez yapı malzemesi. Birinin üzerine diğeri konmaz. Haydi koydunuz diyelim, heyula gibi bir yapıt çıkar ortaya. Çünkü birbirine düşman kardeş bunlar. Yamalı bohça gibi bir şey bu. Böyle bir bina olmaz. Olsa da uzun ömürlü olmaz. Siz eski binaya düşman olunca düşmanımın düşmanı dostumdur mantığından hareket ediyorsunuz. Bu, sağlıklı bir bakış açısı değil. Sizin gözünüzü düşmanlık bürümüş. Yapacağınız bu ev kimsenin hayrına değildir bilesiniz.
—Bizim ev yapmaya hakkımız yok mu?
—Var elbet. Ama hakkım var diye yapacağınız ev, evden ziyade olsa olsa bir ucube olur.
—Olsun deneyeceğiz. Denemeden bilemeyiz.
—Bir ev yapıyorsunuz. Çocuk oyuncağı değil bu. Denemeye gelmez.
—Çıktık bir kere yola. İlkeme bağlı kalmalıyım.
—Ne ilkesi? Bunun neresi ilke?
—Yıkma üzerine kurulu bir ilke.
—Haydi diyelim ki bu benzemez malzemelerle bir ev yaptınız. Çöker bu ya.
—Çöksün. Gerekirse çadırda kalırım.
—Sizin gözünüzü düşmanlık hırsı bürümüş, Allah size eskiyi yıkıp yeni bir ev yapmayı nasip etmesin. Hepinizi islah etsin. Akıl, izan, feraset ve basiret versin. Mühendislik hatası olarak görünen bu evinizde kalmayı göstermesin bana.
23 Haziran 2018 Cumartesi
Bereketli Karpuz
—Kan kırmızısı maşallah!
—Tadı bir işe yaramıyor ama.
—Deme ya!
—Bu sefer iyi seçememişsin.
—Seçerken tın tın ötmüştü. Tam benim istediğim karpuz demiştim. Demek ki tın tın ötmesi ben sana sofrada gösteririm demekmiş. Ama vardır bunda da bir hayır.
—Neresi hayır bunun?
—Bereket demektir. Aynı zamanda tasarruf demektir.
—Nasıl yani?
—Tadı yokmuş diye alıp atamayacağımıza göre -çünkü nimettir- akşam-sabah soframıza konacak, tadımlık olarak bir dilim yiyenin iştahı ve yeme zevki kaçacak ve yavaşça çatalı sofraya koyacak. Bu durum günlerce böyle devam edecek. Bu demektir ki bu karpuz bitmeden yeni karpuz almak için markete gidilmeyecek ve para cepte kalacak. Bu karpuz aynı zamanda sofrayı kurmanda senin için de bir kolaylık olacak.
—Ne kolaylığı?
—Tabağa kestiğin karpuz bitmeyince kalanı dolaba koyup diğer yemekte yeniden çıkarıp sofraya koyacaksın. Yani yeni karpuz dilimleme yoluna gitmeyeceksin. Daha başka faydaları da var.
—Ne gibi?
—Bu karpuz nefsimizi terbiye edecek. Çünkü daha az yemeyi, iyiymiş deyip kana kana yememeyi, sofradaki diğer insanlar yesin deyip diğerkâmlık yapmayı öğretecek.
—...
—Yesin de bitsin diye herkesin gözüne bakacaksın. Ama alan yememe orucuna başlayacak.
—...
—Tadı olmadığı için kimse tadından ağzını şapırdatmayacak, karpuzun suyunu akıtmayacak. Böylece yeme adabını hatırlayacak.
—Başka yok mu?
—Olmaz olur mu?
—Fazla wc ihtiyacı olmayacak bunu yiyenin. Çünkü karpuzu fazla yemek kişiyi tuvalete fazla götürür. Tuvalete gitmeyince fazla su kullanılmayacak. Bu yönüyle de ev bütçesine katkı sağlayacak.
—Bitti mi?
—Bitmez de... Haydi bitti diyelim.
—Ha adam gibi bir karpuz alsaydın olmaz mıydı?
—İçine girip baktım mı? Kesmeyince bilinmez. Dışından hepsi yuvarlak ve yeşil bunların. Şansına artık! Bir de böylesi nedense çekiyor beni. Ben istemesem de o gelir, beni bulur. Ne kadar kaldı karpuz?
—Daha öylece duruyor?
—Oh oh! Dursun bakalım. Bu gidişle hem midemiz küçülecek, hem de karpuz almaya gitmekten ve para harcamaktan kurtulacağım.
Seçim Sonuçlarından Uzak Bir Yazı *
* 25/06/2018 günü Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
22 Haziran 2018 Cuma
24 Haziran Seçim Öncesi Piyasalar
Gelin düğünlere bu sefer patates ve soğan götürelim...
Cevabı Belli ya da Laf Olsun diye Sorular Sormak
Aramızda kadın yok, kız yok. İki kişi
erkek erkeğe oturuyoruz. Daha doğrusu uzun oturuyorum. Yanımdaki ev sahibiyle
ara ara laflıyorum. Televizyonda Arjantin-Hırvatistan maçı var. Ara ara gözümüz
de televizyonda. Derken zil çaldı. Sohbetimize bir tanıdık daha dahil oldu.
Hafif toparlanıp hoş geldin dedim. Ondan sonra cevabı belli sorular sordu peşi sıra.
—Ne
uzanın bu saatte? (Saat dediği akşam 21.00 suları. Sonra uzanmanın belli bir
saati mi var? Neyse. Kocaman evin boşluklarını bıraktı. Ayağımı uzattığım yere
oturdu. Sanki ev kalabalık gibi toplu bir şekilde oturdum. Sağ olsun, öteye de
gitmedi.)
Spikerin sesinin yükselmesiyle birlikte gözüm
ara ara maça kaydı.
—Ne
yapan, maça mı bakan? (Maça baktığımı biliyor, buna rağmen yüzüme bakıp cevap
beklemesi yok mu? Ölür müsün, öldürür müsün? Hı deyip başımı salladım. Cevabı
alınca gülmeye başladı, hem de gevrek gevrek.
Ara ara cep telefonuma gelen mesajlara
bakıyorum. Mermi gibi geliyor bugünlerde. Malum seçim var pazar günü. Vatandaş
sağdan soldan bulduğunu benim de haberim olsun diye gönderiyor sağ olsun. Kâh
whatsappıma kâh messengerime. Bu gelen mesajları görünce bu adamlar benim
bildiğim kadarıyla siyasetçi değil, aday hiç değil. Buna rağmen seçimle ilgili
paylaşım veya bir bağlantı eki gönderiyorlar durmadan. Hem de aynı kişilerden.
Sanki bu gönderdiklerini ben göremiyor muşum gibi gönderiyorlar. İşin garibi
gönderme de diyemiyorsun. Arka arkaya gelen bu gönderileri görünce sanki seçim
Türkiye’deki milyonlarca vatandaşa değil de benim için yapılıyor veya sadece
ben oy kullanacağım. Ah, beni bir yola getirseler Türkiye rayına girecek ve
bütün dertlerimiz bitecek. Ben kendilerine cevap vermedikçe sükut ikrardan
deyip tekrar tekrar cep telefonuma misafir oluyorlar. Hiçbirini açmadığımı,
okumadığımı, izlemediğimi keşke bir bilseler…
Gönderilen paylaşımların kuru, bayat,
yavan olduğunu bile bile yine de kimden geldiğine bakıyorum. Çünkü olur ya
düğün, cenaze vb önemli haberi atlamış olmayayım diye. İşte öylesine gelen
mesajla bakarken bizimki yine sormaya başladı. Zaten televizyona da bakmadı.
Yüzü hep bana dönük durdu. Hani televizyonun ilk çıktığı, Türkiye’de her evde
olmadığı dönemlerde bazıları, misafirliğe gittiği zaman televizyon izlendiğini
görünce televizyona sırtını dönük veya yan görecek şekilde dururdu ya, işte
öyle.
—Anlatıver
sene, niye konuşuvermen? Ne var o telefonda?
—Ne
konuşalım? İzliyoruz işte.
—Bugün
bir ses kaydı göndermişsin gruba.
—Evet.
—Bir
de yazı göndermişsin cumhurbaşkanı adayı diye.
—Öyle.
—Seçim
sonuçları ne olur? (Yahu ben ne bileyim. Ne anketçiyim ne siyasetçi ne de
siyasetin nabzını tutan.)
—O
zaman “dilin kemiği yok” da yazdıklarından oku da dinleyelim. (Mübarek!
dilinkemigiyok.blogspot.com’a yazılıp blogda paylaşılmış zaten. Ben yazdığımı
ne diye okuyayım? Madem merak ediyorsun? Elinde telefon var, internetin de var,
açıp okusan ya.)
Neyse bu akşam maalesef hoş bir sohbet
olmadı. Cevabı belli sorular olunca tat vermedi. Hani iki kişi bir araya
gelince konuşacak bir şeyleri yoksa “Da da ne var ne yok” derler ya öyle idi
dense yanlış olmaz.
Bazı oturmalarda konu çıkmaz, insanlar formunda olmaz. Bunu anlarım. Ama insanların cevabı kendince belli olan ve bilinen soruları, damarına basa basa sorması yok mu? Kahrolmamak elde değil. Haydi sordu. Bir de yüzüne bakıp ciddi ciddi cevap bekliyor. Hani bir hocanın, emsallerine göre dersini ciddi ciddi dinleyen bir öğrencisi varmış. Öğrencisinin bu sessiz duruşu çok da hoşuna gidermiş. Diğer arkadaşları soru sorarken bu öğrenci soru da sormazmış. Bir gün hoca, “Yavrum, bak arkadaşların ne güzel sorular soruyorlar. Sen niye sormuyorsun,” demiş. Az sonra öğrencisi parmak kaldırıp “İftar ne zaman olacak” demiş. Hocası, “Güneş batınca yavrum,” demiş. Öğrenci ikinci defa tekrar parmak kaldırıp söz almış, “Hocam, ya Güneş batmazsa” deyince hocası, “Otur yavrum otur. Bazılarının soru sormaması sormasından daha iyi” demiş. O hesap, ah bu kimse de bana bildik sorular sormasaydı, ne güzel olurdu. Tıpkı dersi dinleyen ve soru sormayan öğrenci gibi konuşulanları dinlese dursaydı. Olur muydu? Amacı beni öldürmek olunca niye sussun ki.
Allah hayrını versin böylelerinin.
21 Haziran 2018 Perşembe
Vekil Dediğin Böyle S.çmalı!
Meydanlarda ne kadar centilmen, ne kadar nazik ve kibar konuşan bu kişi, telefonda su koyvermekle kalmıyor, s.ıçıyor. Bu milletvekilinin halen vekil olduğu ve ülke yönetmek için en üst perdeden aday olduğu ve meydan meydan gezip miting yaptığı söyleniyor. Yazıklar olsun! Bulunduğu makamı bu şekil kötüye kullanan edebin "e"sinden nasibi olmayan böylelerine bırakın ülke yönetmesini; Allah vekillik, muhtarlık… bile nasip etmesin. Maazallah ülke pislikten geçilmezdi, her yer kokardı.
Sana da yuh olsun polis! Adam sana ağzına geleni söylüyor, küfrediyor, s.çıp sıvıyor. Sen hala ona hayran olduğundan bahsediyorsun. Yağmur yağıyor mu sandın adam sana bir bir küfürler sıralarken? Yazık sana da.