Sosyal
medyada şu paylaşımı yapmıştım: "Devlet, evlerin kullandığı doğal gazın
yüzde 78'ini sübvanse ediyormuş. Devletin kasasında fazla parası var da mı
böyle bir destek veriyor? Şayet böyle ise bu uygulamaya devam etsin. Hatta gazı
vatandaşa bedava versin. Şayet böyle değilse, devlet daha da borçlanıyor
demektir. Devletin bu yaptığı eşitlikçi anlayıştır. Devlet nedense bu eşitlikçi
anlayıştan hiç vazgeçmiyor. Aynı şeyi ücretsiz ders kitabında da yapıyor.
Zengine de fakire de ücretsiz veriyor. Bilelim ki eşitlikçi anlayışta herkese
eşit davranma vardır ama bu anlayışta adalet yoktur. Bu konularda adalet
herkesin imkan, bütçe ve gelirine göre davranmaktır.
Devlet
böyle yapacağına, insanların gelir durumuna göre sübvanse yapsa daha iyi olmaz
mı? Geliri iyi olandan gazın fiyatını tam alır, geliri düşük olan kimselere
sübvanse eder. Böyle yapması adaletin bir gereğidir".
Bu
paylaşımı okuyan bir takipçim şu yorumu yazmış: "Hocam bir de şu
Diyanet İşlerini yaz. Hac mevsimi geldi. Şimdi milletin sırtına bir dünya
görevliyi, üstüne üstlük harcırah vererek hacca götürüyor. Vatandaş zar zor bir
şekilde parasını biriktiriyor. Bu görevliler onların sırtından bedava hac
yapacak hem de Türkiye'deki maaşı çalışırken bir de yurtdışı harcırahı alacak.
Böyle bir şey olur mu? Esasen bu işe gönüllülük esasına göre atama yapılması
lazım. İslam dini para ile yaşanmaz ve yaşatılmaz. Mevki ve makam için İslam'ı
merdiven basamakları olarak gören din görevlileri olduğu müddetçe ümmetin
yüzünün yerden kalkması mümkün değil. Sırf bu harcırah için yurtdışına giden
Diyanet, Maarif Vakfı ve TİKA'da görev alan insanlar var. Sanma ki vatan için dava
için. Hepsi bir an önce zengin olmak için devleti sömürüyor. Bu işlere neden
işsiz olan memleket evlatları seçilmiyor? Hem daha az ücrete çalışacak işsiz
gençler gitse, işsizlik oranı düşmez mi? Bir kişi kaç yerden maaş alıyor?
Kamuda huzur hakkı alan yöneticilere hakkımı helal etmiyorum. Bırakın da işsiz
gençler görev alsın. Kimseye işinden başka bir görev verilmesin".
Kendisine
şu açıklamayı yazdım: O kadar konuya değinmişsin ki hepsi de üzerinde durulması
gereken önemli hususlar. Bu konularda yazalım yazmaya da bir çözüm bulunacağını
sanmıyorum. Bunun için hem devletin hem de vatandaşın mantalitesinin değişmesi
lazım. İster hac, umre ister öğretmen, polis ve askerin vs. yurtdışına
görevlendirilmesinde yolluk, yevmiye ve harcırah mutlaka masaya yatırılmalı.
Masaya yatıralım ama bunların hiçbiri gönüllülük esasına göre de yürütülemez.
Çünkü gönüllülük, Allah rızası ve fahri olarak yapılan işlerde hizmetler
sağlıklı yürümez. Zaten görev yapacak kimseyi de bulamazsın. Çünkü bizim en
büyük sorunumuz parayla imtihanımızdır. Bunu aşmanın yolu, her meslek grubunun
yönetmeliğine, “meslek hayatı boyunca zorunlu olarak yurtdışı görevi yapar.
Devlet yol, barınma ve iaşe dışında ayrıca ödeme yapmaz” şeklinde bir madde
konabilir. Böyle bir madde olduğunu bilen kişi mesleğini seçerken bunu da kabul
etmiş olur.
Diyanetin
hac ve umreye görevli götürmesinin dışında masrafları artıran, bir yıl boyunca
kiraladığı otellerin kirasını vermesi, sağlık ve kurban kesme hizmeti vermesi,
uçak fiyatının sair zamanlara göre yüksek olması vs. Çünkü hac ve umre zamanı
Türkiye'den yolcu götüren uçaklar Suudi Arabistan'dan genellikle boş dönüyor.
Bu da bilet fiyatlarını, haliyle maliyetleri artırıyor.
Buralarda
işsiz insanlara iş verilmesi düşünülebilir. Ama bu insanlar, sahasında yeterli
donanıma sahip olabilecek mi? Ayrıca bu yolun da maliyetleri düşüreceğine
ihtimal vermiyorum. Çünkü bunlara da maaş, yolluk ve yevmiye vermek zorunda.
Kamuda
birden fazla yerden maaş alınmasına gelince bunu ben de tasvip etmiyorum.
Özellikle yönetim kurulu üyeliklerini arpalık olarak görmemek lazım. Bunu da
birden fazla görev verilen kişi, maaşı en yüksek olan yerin maaşını alır. Başka
da ödeme yapılmaz denebilir.
Huzur
hakkı adı altında ödenen para veya belediye öncülüğündeki kooperatiflerden
daire verme konusu ise tam bir facia. Bu, yasal olsa bile etik değildir".
Bu
konulara eleştiri getiren takipçimin bu konuda yalnız olduğunu düşünmüyorum. Halkın
kahir ekseriyetinde bu konulara dair eleştiriler var. Umarım yetkililer bu konuları
ve sorunları gündemlerine alır ve herkesi memnun edecek bir hal yolunu ortaya
koyarlar.
*30/05/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.