Hz. Abbas'ın valilik görevi biter ve Mekke'ye birkaç deve yükü mal ile
döner. Ömer ile Abbas arasında şu manidar konuşma geçer:
--Bu mallar nedir?
--Ticaretten kazandığım mallardır.
--Bu malları hazineye vermelisin.
--Benden şüphen mi var, Ömer?
Hz Ömer Abbas’ı ikna edemeyince Halife Hz Ebu Bekir’in yanına giderek
Abbas’ın mallarına el konmasını ister. Hz. Ebu Bekir:
--Ey Ömer, bu kişi Abbas'tır. Ondan nasıl şüphelenirsin, der ve Abbas'ın
mallarına el konulmasını reddeder.
Hz. Abbas sabaha kadar rüyasında suda boğulduğunu görür. Sabah vakti ilk
işi Hz. Ebu Bekir'e gider, durumu anlatır ve bütün malları hazineye bağışlar.
Hz. Ömer'i çağırırlar ve "Ey Ömer! Sen haklı çıktın. Bu karara nasıl
vardın?" diye sorarlar.
Hz. Ömer ise içtihadını şöyle açıklar: "KAMU YÖNETİCİLERİ
ZENGİNLEŞEMEZLER."
*
Peygamberimiz bir kişiyi bir bölgeye vergi memuru olarak gönderir, o
kişinin gittiği bölgedeki insanların bazıları, vergi memuruna hem vergilerini hem
de o memurun şahsına bazı hediyeler verirler. O vergi memuru, Hz Muhammed’in
huzuruna gelince ‘‘Şunlar topladığım vergiler, bunlar ise bana verilen
hediyeler deyince Peygamberimiz o memura ‘‘Eğer sen evinde otursaydın yine de
sana bu hediyeler verilir miydi, diye çıkışır.
*
Ömer b. Abdülaziz halife olunca yaptığı işlerden biri de kendisinden önceki
Emevi sultanlarının eşine verdiği bileziği beytülmalin malı diyerek hazineye
gelir irat etmiştir.
*
Yukarıda İslam tarihinden verdiğim üç örnek okunmaya ve üzerinde düşünmeye
değer örneklerdir. Özellikle kamuda görevli ve yönetici veya kamuya iş yapan
kişilerin bu örnekleri tekrar tekrar okumasında ve kıssadan hisse
çıkarmasında fayda vardır. Bugün kamuda üst yönetici olarak görev yapan ya
da devletle ihale vb yollar ile iş tutan kimseler aşırı zengin, zenginlikleri
de kamu malını kendi zimmetlerine geçirdiler veya ihaleye yüksek rakam yazdılar
iddiasında falan değilim. Bu durumu en iyi kendileri bilir. Ama düşünmeden
edemiyor insan. Hatta bizde çok laf yalansız, çok mal haramsız olmaz diye bir
atasözümüz var.
Günümüzde kanunların vermiş olduğu yetki, sorumluluk, bazı hak ve ayrıcalıklarla
üst yöneticilik yapanlar şundan emin olsunlar ki devletin verdiği bazı haklar
vardır ki meşru olsa da hakkaniyete uymaz. Yani ahlaki değildir. Ahlaki olmayan
bir şeyi ise dinimizin kabul etmesi mümkün değildir. Devlet size güvenmiş, her
türlü imkanı size sunmuş, emrinize vermiş. Bir iş tutulurken yoğurdu üfleyerek
yememizde fayda vardır. Yoksa su akarken doldurup midemize indirdiğimiz
maazallah ateş olmasın. Dediklerimden illaki devletin parasını cebimize
doldurmamız anlaşılmasın. Aynı zamanda devlet malını hoyratça kullanmak,
birilerine peşkeş çekmek ve görevimiz devlete hizmet iken devleti kendimize
hizmet eder noktasına getirmek de devlet malını kendi lehimize kullanmak
gibidir. Bu da haramdan azade değildir. Haydi kendinizi bir sorgulayın. Tıpkı Abbas
gibi…
Sonuç, kamu yöneticileri zenginleşemez. Bizden söylemesi...
*14/06/2021 tarihinde Barbaros ULU adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.