Kendisini Kur'an'ı anlamaya ve anladığını anlatmaya çalışan o
kadar insan tanırım ki nazarımda Mehmet Okuyan gibisi yoktur. Adeta kendini
Kur'an'a vakfetmiş bir bilim insanıdır. Kur’an’ı yemiş yutmuş dense yeridir.
Yine bu konuda kendisine allameicihan dense yakışır.
Kendisini Kur’an’a vakfetmesinde bir otobüs yolculuğunun etkisi büyüktür.
Oturduğu oturağın arkasındaki iki yabancı kişiyle tanışması esnasında, onlara ilahiyat
mezunu ve hafız olduğunu söyleyince, Bakara süresinde neden bahsedilir sorusunu
sorar iki yabancı. İsrail oğullarından bahseder demiş. 286 ayet var bu sürede. Başka
hangi konular var demişler. Birkaç konu daha saymış. Arkası gelmemiş ve mahcup olmuş.
Öyle zannediyorum, bu anekdotun ardından kendini Kur’an’a adamış olmalı.
Geldiği nokta itibariyle Kur’an’a vukufiyet konusunda, Kur’an ayetlerini
Kur’an ayetleriyle tefsir etmede üstüne yoktur. Ki Kır’an’ın Kur’an’la tefsir edilmesi
tercih edilendir ve makbul kabul edilir.
Kendisini Kur’an’a adamış ve öğrenmiş. Bununla da yetinmemiş. Öğretmeye
devam etmiş. Öğretmesi halen öğretim üyesi olduğu Samsun 19 Mayıs Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi öğrencileriyle de sınırlı kalmamış. Kur’an’ın anlaşılmasını anlatmak için
adeta Türkiye’yi karış karış dolaşıyor. Yeter ki herhangi bir il ve ilçeden talep
gelsin.
Bildiğim kadarıyla uçak fobisi de var. Gideceği her yere otobüsle seyahat
ediyor. Kur’an sohbetini veriyor. O kadar teptiği yolu yeniden tepiyor. Gittiği
her yerde dolu salonlara hitap ediyor. Yeter ki bir salon bulunabilsin ve izin verilsin.
Çünkü seveni kadar sevmeyeni de çoktur. Gittiği her ilde kendisini dinlemeye gelen
kadar onu konuşturmamak için lobi faaliyetinde bulunan ve sesleri çok çıkan kişiler
de vardır.
Davet edilen televizyonlara çıkıyor, konferanslara gidiyor. Ne televizyondan
ne de konferans için gittiği yerlerden bir kuruş para alıyor. Yani meccanen yapıyor
bu işi.
Kuran meali yazdı. Herkesin istifadesi için dijital ortama aktarttı.
İsteyen herkes ücretsiz dinleyebiliyor.
Mealle de yetinmedi. Otuz cilt Kur’an’ın tefsirini yazdı.
Kur’an’la hemhal olması, konferans ve TV programlarından bir kuruş
almaması, üzerine meal ve tefsir yazması takdir edileceği yerde, bugünlerde yerden
yere vuruluyor. Vay efendim, “Kur’an bize yeter” dediği halde 21 tane kitap yazmış.
Halbuki onlara göre Kur’an varken ne gerek vardı bu kadar kitap ve otuz ciltlik
tefsir yazmaya. Okuyanın yanına Mustafa İslamoğlu (80), Caner Taslaman (17), Sait
Çamlıca (31), Emre Dorman (10), Bayraktar Bayraklı (36) tarafından yazılan kitap
adetleri de eklenmiş. Ayrıca her birinin fotoğraflarına da yer verilerek sosyal
medyada afişe ediliyor bu kişiler. Sünnet ve hadis inkarcısı, oryantalist, sapık
vs. ithamları, yapılan ithamların yanında pek masum kalır. Adeta hedef gösteriliyor.
Bu kişiler niçin zaman zaman ve şimdi temcit pilavı gibi böyle hedef
gösterilir? İnsanımızın bu insanlarla alıp veremediği nedir, çok anlamış değilim.
Öyle zannediyorum, belli kişi ve mahfillerin bu kişileri hedef almasında, bunların
hadis ve sünnete bakışları yatmaktadır. Diğerleri için bir şey söylemeyeceğim. Yalnız
Mehmet Okuyan hadis ve sünnet inkarcısı değil. Kendi ifadesiyle, hadisleri “Ne süpürüp
atanlardan ne de süpürüp alanlardandır”. Yani Okuyanın suçu, hadislere temkinli
yaklaşması, hadisleri Kur’an, akıl ve mantık süzgecinden geçirmesi.
Bildiğim kadarıyla hadisler konusundaki bu metot Okuyan’a ait değil.
Bu metot aynı zamanda İmamı Azam ve İmamı Maturidi’nin yoludur. Bu ikisinin yolundan
gidiyoruz. Biri amelde, diğeri itikatta mezhep imamımız.
Adı geçen kişileri savunmayacağım. Zira onlar kendilerini savunur.
Yalnız bir hakkı teslim etme adına şunu söylemeden geçemeyeceğim. İslam ileri çağlara
hitap edecekse, ileride İslam halkın gündeminde olacaksa, bunda adı geçen kişilerin
payı büyük olacaktır. Bu demek değildir ki bu kişilerin her söylediği, yazıp çizdiği
doğrudur. Tefsir yaparken bazı ayetlerde zorlama yorum yaptıkları da oluyor. Bunu
da anlamak ve anlaşılmak için yaptıkları aşikardır.
Hasılı Mehmet Okuyan’ın Kur’an’ın anlaşılması üzerine hizmeti, çaba
ve gayreti takdir edilmelidir. Taslaman’ın günümüz gençliğinin deist, ateist, agnostik
olmaması, olduysa da oradan kurtulmaları için gösterdiği eforlar bir takdiri hak
ediyor.
Okuyan ve diğerleri bir metot geliştirip yollarına revan olurlarken
sahi biz ne yapıyoruz? Onların yaptıklarına burun kıvırıyoruz. Durmadan onları hedef
gösteriyoruz. Birilerinin onlar adına oluşturup servis ettiği algıyı paylaşıp duruyoruz.
Böyle yapacağımıza, kendimiz de bir metot geliştirip tefsir yazsak, meal yazsak,
kitaplar yazsak daha iyi olmaz mı?
Meal ve tefsir yazmak kolay mı demeyin? Öyle kelli felli ilahiyatçılar
ve kendilerini ehlisünnet savunucusu gören ve dinî bildiğini sanan öyle güney müftüleri
var ki onlar için meal ve tefsir vız gelir. Yeter ki sosyal medyada Okuyan ve diğerlerine
saldırma vazifesini bırakıp bir işe yaramaya odaklanabilsinler. Sahi işiniz yok
mu sizin? Bir de Okuyan ve diğerleri hadislere temkinli yaklaşmasalar, tüm hadisleri
süpürüp alsalar, size göre İslam’ın ve Müslümanların tüm dertleri bitecek mi? Tek
derdimiz bu mu kaldı? Öyle zannediyorum, bunu muhabbetini yapmayı ve insanımıza
saldırmayı meslek edinmişiz. Merak ediyorum, ne zamandan beri Kur’an’ın Kur’an’la
tefsiri suç oldu? Siz de Kur’an’ın hadisle tefsirini yapın. Elinizden alan mı var
mübarekler...