İlkokul çağındaki
çocuğunu okula göndermeyen bir vatandaşla karşılaştım. Niçin göndermediğini
sordum. Dini gerekçelerle göndermediğini söyledi. İçimden ben bunu ikna ederim.
Benim için çocuk oyuncağı dedim. Şuradan, buradan derken alttan aldım, üstten
çıktım, ayet hadis okudum, İslam tarihinden ve peygamberlerin hayatından
anekdotlar anlattım. Ama nafile. Bir saatlik zaman diliminde bırakın ikna
olmayı. Nuh dedi, peygamber demedi. Benden fazla o konuştu. Bana vaaz verdi
anlayacağınız.
Ona göre;
Devlet küfür
devletiydi.
Toplum ise şirk
toplumu.
Devlette görev
alanların zaten yatacak yeri yoktu.
Camilerde ki imamlar
birer belamdı. Beraber olduğumuz zaman ben namaza kalktım. Onlar akşam kılarız
dedi.
Arkamdaki fotoğrafı
gösterdi durmadan. Yanıma gelme sebebi de bana tebliğ yapmak, bu durumdan beni
kurtarmak olduğunu, rızkı verenin Allah olduğunu söyledi.
"Allah'ın
indirdiğiyle hükmetmeyenler kafirlerin ta kendisidir" ayetini önce
orijinalinden okudu. Ardından anlamını verdi.
Kendisinin İmam
Hatipte okuduğunu, okul hayatı boyunca yalan yanlış bilgilerle beynini
yıkadıklarını, anlatılan dinin gerçek dinle alakasının olmadığını, müzik ruhun
gıdasıdır dediklerini, gıda alacağım diye durmadan her yerde müzik dinlediğini,
çeyrek hafız olduğunu, gerçek İslam'ı gizlemek için Kur'an'ın mealini
okutmadıklarını, birkaç yıl önce İnternette bir hocayı dinlediğini, müziğin boş
şey olduğu gerçeğini ondan öğrendiğini, ardından telefonundaki kayıtlı 750
müzik parçasını tek tuşla sildiğini, artık müzik dinlemediğini, kendisine
gerçekleri gösteren bu hocayı durmadan dinlediğini vs. ikide bir Arapçasından
ayetler okuyarak bana vaaz verdi.
Ona, görüşlerine
katılmasam da saygı duyuyorum. Konumuza dönelim. 45 yaşına gelinceye kadar
cahiliye dönemi yaşadığını, tarikat ve cemaatlere karşı olduğun halde bu hocayı
dinleyerek kendince doğru yolu bulduğunu söylüyorsun. Okur yazar olmasaydın,
devletin bu okullarında okumasaydın, bu araştırmayı yapabilecek miydin dedim.
Rabbimin sayesinde dedi. Çocuğun da okusun. Şeytan kitap yazdı ise onun kötü
biri olduğunu öğrenmek için onun da kitabını okusun. Çocuğunu okula
göndermezsen, senin araştırdığın gibi çocuğun birçok şeyi araştıramaz. Sürekli
göndermesen de bazı günlerde gönder okula dedim. Çocuğum cahil kalmıyor ki... Buraya
gelmeden çocuğuma iki saat ders verip geldim. Her gün ders vererek onu yetiştiriyorum
dedi. Sadece çocuğumu değil, şu ana kadar beş kişiyi hidayete erdirdim. Durmak
yok. Daha çok kişiyi yola getireceğim dedi.
Çocuğunuz zorunlu
eğitim yaşında. Okula göndermemekle suç işliyorsun. Göndermediğin her gün için
idari para cezası var dedim. Ceza gelirse gelsin. Hiç umurumda değil. Zaten
ödemem. İstersen kapıma polis gelsin, istersen içeriye atsınlar. Kararım
kat'idir. Bir gün bile göndermem. Korkum yok dedi. Param olmadığı için çocuğumu
okula göndermediğimi sanıyorsan, eskisinden çok param var. Kooperatifim vardı
sattım. Devletle ne işim varsa bıraktım. Yeğenlerimin üniversite okumasını
engellemeye çalıştım. Akrabalarım bana tavır aldı ama pes etmek yok dedi.
Devlette görev
alanlara söylediklerinden dolayı Yusuf peygamberin Mısır'da hazine işlerinin
yükümlülüğünü aldığını, bu konuda ne demek istediğini sordum. Belamlar bunun
arkasına sığınıyor. Aslı astarı yok bunun. Yusuf süresini oku. Bir defa Yusuf
bu görevi almadan önce Mısır kralı Yusuf'un dinine girdi. Ondan sonra Yusuf bu
görevi üstlendi dedi. Yusuf süresini biliyorum. Kralın hidayete ermesi durumu
söz konusu değil. Hangi ayette yazıyor dedim. Yusuf süresinde yazıyor
dedi.
Hasılı, eli yüzü
düzgün, ağzı laf yapan, dini bilgisi olan, kendi elinin emeğiyle geçinen,
herkese inandığı dini anlattığını söyleyen ve kendince tebliğ görevi yaptığını
ifade eden bu arkadaşı bir saat dil dökmeme rağmen ikna edemedim. Sayısının az
olmadığını sandığım bu tür arkadaşlar neyin kafasını yaşıyor, bilemiyorum. Öyle
zannediyorum, bu kişiler, 80'li yılların "Bu devlet darülharptır. Bu
ülkede cuma kılınmaz. Devlette görev alınmaz..." dönemini biraz geriden
yaşıyorlar. Çocuklarını da bu gerekçelerle okullara göndermiyorlar. 80'li yıllarda
çok gündemde olan "Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse
kafirlerin/zalimlerin/fasıkların ta kendisidir" ayetlerini ağızlarından
düşürmüyorlar. Yine tağut, belam, şirk gibi kavramları da aşağı yukarı her
cümlelerinde kullanıyorlar.
Bu tür düşüncede olanları
ayıplamıyorum. Bunların üzerine gidilsin de demiyorum. Samimiyetlerini de
sorgulamıyorum. Ki bu düşüncelerinde samimi olduklarına inanıyorum. Bu
düşüncedeki insanların sayısı içimizde az değil. Bizimle birlikte yaşıyorlar.
Çoğu da çocuğunu okula göndermiyor. Bunlar nasıl ikna edilir bilmiyorum. Etkili
ve yetkililerin, bunları ikna edecek bir orta yol bulmasında fayda olduğunu
düşünüyorum. Gördüğünüz gibi ben başarılı olamadım. Ama bunlara yaklaşacak
mutlaka bir yol vardır. Yeter ki devlet bunu dert edinsin. Görmezden gelinerek
bir şey yok olmuyor. Burada devlete ve devlet adına ülkeyi yönetenlere görev
düşüyor. Demek ki bu kafadaki insanlar devlete güvenmiyor, verdiği eğitimi din
karşıtı görüyor. Pekala bunlara güven vererek bir adım atılabilir. Unutmayalım
ki ikna edemediğimiz doğru, doğru değildir. Devlet el atmaz, bu kafayı
görmezden gelir, yok kabul ederse, tabiat boşluk kabul etmez. Bu tip insanları
bazı yerlerdeki toplantılarda ve YouTube kanalları aracılığıyla bazı hocalar
eğitiyor. Belki bu hocalardan işe başlanabilir.
*03 Aralık 2022 günü Barbaros Ulu adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.