—Komşu komşu, hu hu hu!
—Hayırdır?
—Ziyaretinize geldik.
—Ne ziyareti? Bugün bayram mı yoksa? Hoş, ne zamandır buradayız. O
kadar bayram geçti. Bugüne kadar kapımızı çalmadınız. Sahi, hangi dağda kurt
öldü, ne ziyareti bu şimdi?
—Efendim komşu komşunun külüne muhtaç.
—Bunu siz mi söylüyorsunuz? Bugüne kadar bize söylemediğinizi
bırakmadınız. Kimse bunların evine girmeyecek. Bunlar eşittir eşkiya. Eşkiya
eşittir bunlar demediniz mi?
—Efendim, komşular arasında olur böyle şeyler. Dün dündür bugün de
bugün. Bugüne dair yeni şeyler söyleyelim.
—Ayağınıza tereyağı sürmek isterdik ama malum, yağların yanına
varılmıyor. En iyisi bu anı ölümsüzleştirmek için bir fotoğraf çekelim.
—Çekmesek olmaz mı?
—Niye ki?
—O zaman bu fotoğrafı hatıra olarak saklayalım. Sizden
istediğimiz, bizim buraya geldiğimizi kimse bilmesin. Bunu herhangi bir yerde
paylaşmayalım.
—Bir sakıncası mı var?
—Bize göre yok da bu fotoğrafı gören düşmanlarımız ileri geri
konuşur. Geçmiş konuşmaları gündeme getirirler. Kısaca yok yere moral
bozarlar.
—Anlamadım ama fotoğrafı zaten paylaştık. Birileri bir şeyler
söylerse de bu sizin meseleniz. Bizim kapımız size ve başkasına her daim
açık.
Neyse sadede gelelim. Sizi dinliyoruz.
—Efendim, sebebi ziyaretimiz, biliyorsunuz mahallemizde bir seçim
olacak. Bu seçimde biz adayız. Karşımızda da bir aday olacak. Bu seçim diğer
seçimlere benzemiyor. Kıran kırana geçecek. Onlar da yeterli çoğunluğu
sağlayamıyor, biz de.
—Bundan bize ne?
—Oyunuza ihtiyacımız var. Çünkü siz şu anda kilit komşusunuz. Bize
verirseniz biz, onlara verirseniz onlar kazanacak. Her ne kadar bugünlerde
aramız biraz limoni olsa da geçmişte güzel günlerimiz oldu. O günlerin hatırına
oyunuzu bize verin.
—Bunu değerlendirebiliriz. Yalnız bunu kayda
geçirelim. Siz bizi aranıza çağırın. Biz de davetinize icabet edip size oy
verelim. Yani kartları açık oynayalım. Bunu tüm mahalleli bilsin.
—Efendim, iyi güzel diyorsunuz da bu kartı bu seferlik açık
oynamasak olmaz mı?
—Nasıl olacak bu?
—Kısaca oyunuzu bize verin. Zira demokrasilerde oy gizlidir. Ama
yanımızda görünmeyin. Yani size değil, oyunuza ihtiyacımız var. Külünüz gibi
anlayın.
—Şimdi anladık. Oyunuzu verin, yüzünüzü şeytan görsün diyorsunuz.
Bugünleri de gördük ya daha ne diyelim.
*
—Komşu komşu hu hu hu!
—Ne oldu len sıraya mı girdiniz? Dün üçü birden, bugün altınız
birden. Bugünlerde bize bu sevginiz nereden kaynaklanıyor?
—Sormayın efendim. İşimiz düştü.
—Hayırdır, siz ne istiyorsunuz?
—Efendim, malumunuz yakında bir seçim var. Bu seçim çok çekişmeli.
Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik. Mahallenin yönetimini almamız an meselesi.
Mahallede iktidar olmak için hiç bu kadar avantajlı olamamıştık. Zira arslan
yaralı.
—Madem bu kadar umutlusunuz. Bizden ne istiyorsunuz?
—Bize bir el verirseniz, bu iş kesinleşecek. Çünkü rakibimizle
başa başız. Yenmek için desteğiniz gerekli.
—Yahu daha bir adayınız bile yok. Yamalı bohça gibisiniz. Seçime
birlikte gireceğiniz bile belli değil. Zira pamuk ipliğine bağlı bir araya
gelmeniz.
—Aday kolay efendim. Yeter ki siz he deyin.
—He diyelim demesine de bunda ciddi misiniz emin değiliz. Zira vebalı gibi bizden kaçtınız hep. Bizimle görünmemeye özen
gösteriyorsunuz. Şimdi ne yüzle oy istiyorsunuz? Madem bize muhtaçsınız. Alın
bizi aranıza. Olsun bu iş.
—Aramıza alamayız efendim. Rakiplerimiz bunu kullanır. Lafa söze
varır. Ele güne karşı ne deriz sonra?
—Anlamadık. Bizi istiyor musunuz, istemiyor musunuz?
—Efendim, sizi değil, oyunuzu istiyoruz. Yanımızda
görünmeyeceksiniz ama oyu bize vereceksiniz.
—Oh ne ala! İyi Valla. Bizi ne siz istiyorsunuz ne de
rakipleriniz. Ama utanmadan oylarımıza talipsiniz. Ne iş bu böyle?
—Böyle demeyin efendim. Bizi kimse anlamıyor, kimseye de kendimizi
anlatamıyoruz. Siz bari anlayın.
—Neyse szinle fotoğraf çekinmiş miydik? Dur hemen çekinelim. Şöyle
bir poz verelim.
—Aman efendim! Aynı karede görünmeyelim. Ne biz size geldik ne de
siz bizi kabul ettiniz. Bizi gelmemiş kabul edin. Siz yine de bir
düşünün.
*
—Komşu, bugünlerde eviniz pek bir ziyaretçi akınına uğruyor.
Millet sizi yeni mi keşfetti yoksa?
—Sormayın, bir grup geliyor, ardından öbür grup. Dün bize mesafe
koyanların hepsi sıraya girdi.
—Size niye mesafe konduğunu hiç sorguladınız mı?
—Bizim bir suçumuz yok ki biz halkların hakkını savunuyoruz.
—Bakıyorum, burnunuzdan hiç kıl aldırmıyorsunuz. Gören de sizi ak
kaşık sanır. Siz değil misiniz, eşkiya ile aranıza mesafe koymayan, sınır
uçlarımıza sürekli dokunan.
—Biz buyuz efendim, herkes bizi böyle bilsin. Sonunda bu halimizle kilit komşu olduk. Yani sonucu biz belirleyeceğiz. Kabul etseler de durum bu, kabul etmeseler de durum bu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder