Hemen hemen her konuyla ilgili birden
fazla fıkralarımız mevcuttur. Çünkü fıkra kültürümüzün bir parçasıdır.
Fıkralar, anlatılan konuya ayrı bir renk ve hava katar. Yeter ki yerinde,
zamanında ve kıvamında anlatılsın. Güldürürken düşündürür. Çünkü her fıkra ve
hikayeden alınacak kıssalar vardır. Aynı fıkra bazen farklı farklı konularda da
anlatılabiliyor.
Toplumda fıkra sevmeyenimiz yoktur. Yeter
ki kişi düz kontak ve anlatılan her fıkrayı üzerine alınacak kadar alıngan biri
olmasın. Düz kontak fıkra sevmez. Çünkü anlamaz. Anlamadığını da kabul etmez.
Alıngan ise fıkranın mesajına odaklanacağı yerde paratoner gibi üzerine çeker.
Gülüp geçeceği ve gülerken hisse alacağı yerde kırılganlaşır.
Bu kısa açıklamanın ardından herhangi bir
konudan bahsetmeden bir fıkra paylaşacağım. Fıkrayı, kulakları çınlasın,
fakültede Orhan Çeker'den dinlemiştim. Orhan Hoca da derslerde yeri geldiği
zaman konuyla ilgili fıkralara yer verirdi.
"Keçinin biri dama çıkmış. Aşağıdan
kendi halinde geçip gitmekte olan kurda çemkirmeye başlamış. Ağzına geleni
söylüyormuş. Hakaretin bini bir para. Bağırıp çağırıyormuş. Sana şunu yaparım,
bunu yaparım şeklinde tehditler savurmuş durmuş.
Tüm bunları aşağıda dinleyen kurt sağına
soluna bakmış. Sonra kafasını yukarıya kaldırmış. Elini ağzına götürerek sus
işareti yapmış. Ama keçi bu. Laftan sözden anlar mı? Konuşmaya yine devam
etmiş. Kurt damdaki keçiye; bak, milletin içinde yapma bunu demiş ama keçi yine
saydırmaya devam etmiş. Kurt, biliyorum biliyorum, bu lafları sana söyleten
senin keçiliğin değil, bulunduğun o makamdır. Bunları sana orası söyletiyor,
bana da dinlemek düşüyor ama şu anda yapılacak bir şey yok. Sen oradan ininceye
kadar sabredeceğiz sana." demiş.
Fıkradan ne mesaj aldınız, aldığınız bu
mesajı nerede kullanırsınız bilmiyorum. Bildiğim, fıkra anlatıldıktan sonra
vermek istediği mesaj şudur denmez. Çünkü arif olana tarif gerekmez, vermek
istediği mesaj şudur denmez ise de hoşgörünüze sığınarak fıkrayı biraz
irdelemek istiyorum. Fıkra, oturduğu makamın altında ezilen, makamının hakkını
veremeyen, elindeki makamın verdiği yetkiyi hoyratça kullanan, kendini
ispatlamaya çalışan, makam budalası, burnu havada, ben yaptım oldu diyen ve ne
oldum delisi makam sahiplerini anlatıyor. Buradaki dam makamı, keçi de makam
sahibini temsil ediyor. Aşağıdaki kurt da vatandaş ya da makam sahibinin
memurudur. Kurda göre daha zayıf olan keçiyi, bu şekil davranmaya iten sebep,
keçinin gücünü makamdan almasıdır. Oturduğu koltuğa hak etmeden birilerinin
referansıyla gelen kimseler, egolarını altındaki memurları ezerek gösterirler.
Tüm güçleri, oturdukları makamla sınırlıdır. Bunlar makama güç veren değil,
gücünü makamından alan kişilerdir. Makamdan indikten sonra keçiliği gider,
kuzuya dönerler ve yalnızlara mahkum olurlar. Kuzuya dönmemek için de makamda
tutunmaya çalışırlar. Makamlarına işeseler dahi o koltuktan kalkmazlar.
Aslında makam yükseldikçe o makamda oturan kişiler, meyve veren ağaç misali, insanlara ve memurlarına daha yakın daha sevecen ve daha babacan olurlar. Kendilerine ulaşmak da kolaydır. Gücünü makamdan alan makam sahipleri ise meyve vermeyen ağaç gibidirler. Burunları havada ve tevazuudan eser yoktur. Kendilerine ulaşılması zordur. Kapısında bekletmekten zevk alırlar. Yardım etmedikleri gibi burunlarını her şeye sokarlar. Her şeyi en iyi ben bilirim havasında olurlar. İnsanlarla ve memurlarıyla kedinin fareyle oynadığı gibi oynarlar. Son dakika golü atmaktan, işleyişe çomak sokmaktan zevk alırlar. Kendilerinden başka herkes yatıyor, çalışmıyor. Yalnız kalmaktan pek korkarlar. Bu yüzden bir orada bir burada olurlar. Gittikleri yerde de ağır azam durmazlar. Huzuru başkalarının huzurunu bozmakta bulurlar. Her şeye maydanoz olmayı, kendilerinden altta olanlara parmak sallamayı pek severler. Çünkü onlara göre başkaları işlerini düzgün yapmıyor. Kendileri olmasa millet araziye uyar, o kurumu b.k götürür. Bu yüzden kendilerinin olması ve Allah vergisi zekaları sayesinde herkesi yola getirebiliyorlar. Akıl ve zekalarına aşık, kendilerini vazgeçilmez sanan bu tipler, düşman başına diyeceğim ama bazen burnunun ucunda bitebiliyorlar. Allah, kendisiyle ve çevresiyle barışık, gittiği yere huzur ve güven veren, vardığı yere pozitif enerji veren iyi makam sahibi kişilerle karşılaştırsın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder