—Oğlum,
arkadaş ve dost isimlerinin yazılı olduğu ajandamı getirir misin?
—Hayırdır
baba, ne yapacaksın?
—Lazım
getir. Zira ben ne yapacağımı biliyorum.
—Buyur
ajandayı.
—Sende
dursun. Aç sayfaları. Oradaki isimleri oku. Üzerini çiz dediklerimi çiz. Hatta
çarpı at.
—Falan oğlu
falan.
—Ama bu
senin arkadaşlıktan da öte dostum dediğin biri. Bunu nasıl çizersin? Bir
yanlışlık olmasın?
—Bir
zamanlar öyleydi.
—Şimdi ne
oldu böyle?
—Canım öyle
istiyor. Keyfimin kahyası mısın? At çarpıyı.
—Niye?
—Öyle
büyütülecek bir şey yok ama benim bir prensibim ve yol haritam var. Arkadaşlığı
ben başlatırım, ben bitiririm. Onunla arkadaşlığı bitirmek istiyorum.
—Aklıma
yatmadı ama sen bilirsin. Falan var listede.
—Ona da
çarpı at.
—Şu?
—Ona da.
—Fazla
kalmadı. Aşağı yukarı tüm yol arkadaşlarını çizdin. Şimdi ne yapayım?
—Listeye
şunları ekle.
—Bunlar mı
yeni dostun? Eğer böyleyse bunlara ne kadar güvenebilirsin? Sonra bunlar yolda
buldukların değil mi?
—Karışma
işime. Sen anlamazsın. Sadece dediğimi yap.
*
—Evlat, şu
ajandamı bir daha getir.
—Ne
yapacaksın yine? Yoksa yeni ilaveler mi var?
—İlaveler
daima olacak. Eski üzerine çarpı attıklarımı bir daha oku.
—Şu?
—Ona ne
zaman çarpı atmışız?
—9 yıl
olmuş.
—Yeterli.
Kaldır üzerindeki çarpıyı.
—Kaldırdım
çarpıyı. Diğerlerinde kiminin 11 yıl, kiminin beş yıl olmuş çarpı atalı.
—Beş yıl
dursun. Attığımız çarpı en azından 8-10 yıl dursun.
—Bu
çarpıları niye kaldırıyoruz? Yoksa pişmanlık mı duydun?
—Ne
pişmanlığı? Ben de asla pişmanlık olmaz.
—Şimdi
nereye gidiyorsun?
—Çarpısını
kaldırdıklarımla görüşmeye.
—Ayaklarına
mı gidiyorsun?
—Evet.
—Ne
yapacaksın?
—Aradaki
buzları eritmeye gidiyorum.
—Özür mü
dileyeceksin?
—Ne özrü? Ne
yaptım ki özür dileyeyim. Bir defa baban hata yapmaz. Yaparsa da kuldan özür
dilemez.
—Anlamıyorum.
Madem arayı bulacaksın, zamanında arayı niye bozdun? Sormazlar mı burada bir
çelişki yok mu diye? Bu arada o arkadaşların mı değişti yoksa sen mi?
—Karşıyı
bilemem ama ben asla değişmem. Dün ne idiysem, bugün de oyum.
—Tekrar
soruyorum, madem bir değişme yok. Arkadaşlarının birer birer ayağına
gideceksin. Yine her şey eskisi gibi olacaksa, bu işi yıllar yılı niye devam
ettirdin? Onca gerginliğe değer miydi? Ya bunca yılın zararını nasıl telafi
edeceksin?
—Olur gider
evlat bunlar. Zarar da olur ziyan da.
—O zaman
niye?
—Niye niye
diye sorup durma. Dedim ya yukarıda arkadaşlıkları ben başlatırım, ben
bitiririm diye. O zaman öyle gerekti, şimdi böyle. Herkes bunu böyle bilecek.
Bu arada sustun. İkna oldun değil mi?
—İkna
olmadım. Tek kelimeyle pes diyorum. Zira maceraperestsiniz ve kumar
oynuyorsunuz. Kumar da en tehlikeli oyundur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder