—Baba, bu
kapalı zarflarda ne var? Niye tutuyorsun bunları?
—Her bir
zarfta edindiğim arkadaş ve dostların isimleri var.
—Baya çok
arkadaş edinmişsin. Ne yapacaksın bunları?
—Günü
gelince defterlerini dürüyorum.
—Nasıl?
—Canım
sıkıldığı zaman bu karışık zarflardan bir tane seçiyorum. Zarftan kim çıkarsa,
onunla arayı bozuyorum. Bozmakla da kalmıyorum, o dostumu düşman belliyorum.
Ona olan düşmanlığımı sürekli gündemde tutuyorum. Başkalarını da üzerlerine salıyorum.
Eski dostum ne yapacağını şaşırıyor ve savunmada kalıyor. Onunla epey bir
uğraştıktan sonra yeni bir tanesini seçiyorum. Ona da aynısını yapıyorum. Böyle
böyle devam ediyorum.
—Niye
bozuşuyorsun? Sana karşı bir kusur mu işlediler yoksa?
—Eh biraz
kusurları oluyor.
—Birazcık
kusurdan arkadaşlık sonlandırılır mı? İletişim kurarak gidermeye
çalışsan.
—Ben böyle
istiyorum.
—Üzülmüyor
musun?
—Aksine zevk
alıyorum.
—Neyin
kafasını yaşıyorsun baba? Olur mu böyle şey? Böyle giderse arkadaşsız kalırsın.
Zira hatasız dost arayan dostsuz kalır.
—Yerine yeni
zarf koyuyorum tabi. Bunlar benim yeni dostlarım oluyor. Yani arkadaş bulmada
zorlanmıyorum. Zira elimi sallasam ellisi birden sıraya giriyor.
—Yani eski
dostlarının yerine yolda bulduklarınla yola devam ediyorsun.
—Aynen öyle.
—Eski
dostlarınla bir daha görüşmüyor musun?
—Hemen
değil. Yıllar yılları kovalıyor.
—Hemen
yapsan?
—O kadar da
değil. Biraz ağırdan almak gerek.
—Sonra?
—Düşman
belleyip bir kenara koyduğum eski dostlarımla tekrar arkadaşlık kuruyorum.
—Onlar mı
senin ayağına geliyor yoksa sen mi onların ayağına gidiyorsun?
—Yerine göre
değişiyor. Bazen onlar bazen ben. Ama ağırlıklı olarak ben onların ayağına
gidiyorum.
—Bu durum
sana ağır gelmiyor mu?
—Niye ağır
gelsin? Böyle daha renkli oluyor. Gerilimi severim. Değilse yaşayamam. Zira
benim meşgalem bu.
—Dostlarınla
bozuşmaktan dolayı maddi ve manevi kayıp veya telafi edilemez zararlara
uğramıyor musun?
—Zarar
oluyor ama ben hiç zarar etmem. Ceremesini başkası çeker. Ben her halükârda
kazanırım. Kazanamayacağım ata oynamam.
—Hoş bir
durum mu bu?
—Niye hoş
olmasın? Onlar da benim gibi akıllarını kullansınlar, zarar görmesinler.
Herkesi ben mi düşüneceğim?
—Kendine
Müslümansın yani?
—Ne alaka?
Ağzımdan ayet, hadis, dürüstlük eksik oluyor mu hiç?
—Kimseyle
bozuşmadan yeni arkadaşlar edinip arkadaş sayını çoğaltsan nasıl olur?
—Olmaz oğlum
öyle.
—Niye?
—Ben
macerayı, gerilimi, gündemde kalmayı pek severim. Biriyle bozuşup diğerine
yanaşma şeklinde bir prensibim var.
—Prensibim
dediğin bu mu senin?
—Evet bu.
Anlamadıysan söyleyeyim. Bu konuda parolam, arkadaşlığı ben başlatırım, ben
bitiririm.
—Tamam da
çelişmiyor musun?
—Nerede
burada çelişki?
—Hem bozuşup
hem sonra bir araya gelme çelişki değil mi?
—Evlat,
hayatın bir parçası bu. İnsan bugün küser, yarın barışır.
—Yani şimdi
dün olmaz dediğini, asıp kestiğini, son sözü söylediğini değiştirmen çelişki
olmuyor mu?
—Oğlum, uzatma artık. Benim için hayat dün dündür, bugün de bugündür. Kim ne derse desin. Millet bir şey diyecek diye kişiliğimden ödün mü vereyim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder