—Babacığım, yazar olmak istiyorum.
—Çocuklara yönelik hikaye ve masal yazarlığı mı?
İyi para kazanırsın. Okul okul dolaşır, kitaplarını imzalarsın.
—Değil.
—Ne yazarlığı o zaman?
—Bir gazetede köşe yazarlığı.
—Ne tür konulara yer vereceksin?
—Gündeme dair her konuda.
—İyi halt edersin.
—Niye ki?
—Gündem dediğine dini, siyasi, ekonomi vb. her
konu girer.
—Öyle elbet.
—Hiç tavsiye etmem evlat.
—Neden? Yazmak, bir konuda görüş ortaya koymak iyi
değil mi? Okuyucunun buna ihtiyacı var.
—Boş ver bu ihtiyacı kim karşılarsa karşılasın.
Kendine başka bir meşgale bul. Sonra kimsenin ihtiyacını bu tür yazılarla
karşıladığı falan yok. Bu ülkede herkes her konu ve her şeyin alimidir.
—Niye ki?
—Kutuplaşan ve herkesin tarafgir olduğu ülkemizde
senin yazı yazmanın bir karşılığı yok. Zira herkesin safı belli.
—Bu kadar olacağını sanmıyorum. Yine de
deneyeceğim. Bu konuda önerilerin ne olur?
—Yazılarında nasıl bir yaklaşım izleyeceksin?
—Doğruya doğru, yanlışa yanlış. Eleştirel
yaklaşacağım. Bu yanlış, doğrusu şu diyeceğim. Kişiselleştirmeden hareketleri
tenkit edeceğim. Kimsenin, hiçbir grup ve zümrenin adamı ve kılıç sallayanı
olmayacağım...
—Yani yanacağım diyorsun.
—Ne alaka? Buna kim ne diyebilir?
—Esas bu yolu takip edersen yanarsın. Zira kimse
içinden geldiği gibi yaz demiyor. Kendi kafa yapısına uygun yazarsan seni el
üstünde tutarlar. Yani noterler olmanı istiyorlar yoksa tu kaka yaparlar. Bu
şekil birileri seni el üstünde tutarken diğer kesim seni yağcı ve yalaka olarak
görür. Kimseye yaranamazsın. Hele eleştirel yaklaşımdan seni men ederim. Zira
eleştirinin bu topraklarda karşılığı yok. Şakşakçı olacaksan o başka.
—Eleştiri doğru olsa da mı?
—Esas doğru eleştiri sorun. Çünkü "Bizi esas
inciten eleştiriler isabet eden eleştirilerdir". Zira çok dokunur. O
yüzden eleştiri yolunu seçeceksin, isabet etmeyen eleştiriler yap. Değilse,
vazgeç bu sevdadan.
—Yazacağım.
—Oğlum, baba sözü dinle. Yok, illa yazacağım
diyorsan, kutuplar arasında kalma. İki kutuptan birini, özellikle güçlü olanı
seç. Böylece en azından bu adam bizden diyen arkanda bir çoğunluk olur. Yok
illa yazacağım diyorsan;
Fincancı katırlarını ürkütmeyeceksin. Ne şiş yanacak ne de kebap. Hiç renk vermeyeceksin. Hem nalına hem mıhına vuracaksın ya da etliye sütlüye karışmayan yazılara yer ver. Siyasi söylemlerden uzak dur. İma yoluyla bile olsa asla güçlü olanı eleştirme. İnan, bir kaşık suda boğarlar. Hiçbir şey yapmasalar bile seni değerli yalnızlığa duçar ederler. Görüşlerini takdir edenlere gelince, kendi içlerinde senin görüşlerine katılsalar dahi ne olur ne olmaz diyerek yanında görünmezler. Yani yel değirmenlerine karşı savaşamazsın. O yüzden akıllı ol. Bırak başkasını, Türkiye’yi ve dünyayı düzeltmeyi ve yol göstermeyi, kendini düzeltmeye ve kurtarmaya bak. İşte o zaman gemisini kurtaran kaptan olursun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder