Zaman
zaman oranlar değişse de Türkiye siyasetinin % 70’i sağ, % 30’u da sol
seçmenden oluşur. 1950’ye kadar iktidar olan Tek Parti İktidarını bir kenara
bırakırsak 1977 ve 1999 seçimleri hariç bu ülkede hep sağ partilerin iktidar
veya iktidarın büyük ortağı olduğu görülecektir. Bu demektir ki bu ülkede parti
isimleri farklı olsa da bu ülkeyi hep sağ iktidarlar yönetmiştir. Böyle giderse
yine sağ partilerin iktidara gelmesi kaçınılmazdır.
Ülkenin
bu şekil sağ partiler tarafından yönetiliyor olması, alternatifsizlik sorununu
beraberinde getirmektedir. Her alanda olduğu gibi bir alanda tek olmak yani
alternatifsiz olmak ülkenin en büyük sorunudur. Aslında bir partiyi veya
herhangi bir alanı birine veya bir kesime bırakmak o partiye, ülkeye ve ülke
insanına yapılabilecek en büyük kötülüktür. Niçin derseniz? Alternatifsiz
olanlar, nasılsa vatandaşın başka bir tercihi yok, bize vermeyip de falana mı
versinler, elleri mahkum bize verecekler deyip kendilerini geliştirip
yenilemezler, özeleştiri yapmazlar, hatalarıyla yüzleşmezler, bulundukları
yerde rehavete kapılırlar, güç zehirlenmesi yaşarlar, var mı bize yan bakan
derler, savrulur giderler ve bozulurlar. Bu özellikleri taşıyan uzun süreli bir
iktidar olduğunda, iktidardan ziyade iktidar adayı olamayanlara kızmak lazım.
Çünkü iktidar dediğin, iktidar adayının nefesini arkasında hissetmesi lazım ki
hata yapmasın, kılı kırk yararcasına hareket etsin. Hata yaparsam, bu nimeti
halk benden alır, başkasına verir endişesini taşısın, işini iyi yapsın. Ama
bizde bu işler böyle olmuyor. Herkes kendi liginde ve sırasında siyaset
yapıyor.
Ne
demek istediğimi biraz açayım. 5 dönemdir ülkeyi milliyetçi, muhafazakar ve mukaddesatçı
bir parti yönetiyor. İlk seçiminde yüzde 34 alan bu parti, takip eden
seçimlerde tek başına yüzde elliyi aştı. Kendisini iktidar adayı olarak
gösteren parti ise beş seçimdir, ikinci parti ve yüzde 25 bandını aşamadı. Bir
istikrar abidesi gibi yerini ve oy oranını koruyor. 20 yıla yaklaşan bir
süreçte hep kazanan iktidar partisinin genel başkanı değişmedi. Ki kazanan
parti liderini niye değiştirsin. Ana muhalefetin genel başkanı da değişmedi.
Ana
muhalefet iktidar olmayı düşünmüyor mu? Konuşmalarına, hal ve hareketlerine
bakarsanız, iktidar olmak için pek hevesliler. Hatta zaman zaman iktidar olmuş
gibi bile konuşuyorlar. Bana sorarsanız, ana muhalefetin pek değil, hiç iktidar
olma gibi bir düşüncesi yok. Çünkü yerini seviyor. Nasılsa yerleri garanti,
genel başkan ve çevresindeki A takımı Meclise giriyor ve vekilliğin verdiği her
nimetten faydalanıyor. Tek görevleri, iktidarın yaptığını ve olup biteni
eleştirmek. İşin bu kolay tarafı varken ne diye iktidar olmak istesinler. Çünkü
iktidar olmak sorumluluk ister ve memleketin birikmiş sorunlarını çözme iradesi
ister. Ne diye taşın altına ellerini koysunlar.
Burada,
ana muhalefetin iktidarı istemediğini nereden biliyorsunuz derseniz, ana
muhalefetin bazı yetkililerinin konuşmalarına bakın, ne dediğimi anlarsınız. Halktan
kopuk, halkın değerlerine yabancı oldukları söz ve eylemlerinden belli oluyor.
Fazla öteye gitmeden en son güncel bir örnek vermek istiyorum. Alabildiğine
yorgun ve ekonomiyi çözemeyen bir iktidar varken ekonomiye dair çözüm önerileri
getirip halka güven verecekleri yerde, ana muhalefetin bir sorumlusu, ülkenin
başka sorunu yokmuş gibi Kur’an Kurslarındaki 4-6 yaş çocuklarının eğitimine
kafayı takmış. Kur’an kurslarında sorun yok mu? Var. Ama bu, bu günün konusu
değil. Bu örnek bile ana muhalefetin iktidar olmak istemediğine bir örnek. Bu
ana muhalefet, yüzde 70’i muhafazakar olan bu halkın hassasiyetini ve yumuşak
karnını bir bilse inanın böyle konuşmaz. Bu halkın yumuşak karnı başörtüsü,
İHL, Kur’an kursu, kat sayı vs. Bu ana muhalefet sorumluları böyle konuştukça
bu halk onları iktidara getirmez. Genel başkanları partisini ne kadar
dönüştürmeye kalkarsa kalksın, partiden böyle çatlak seslerin çıktığını gören
halk, “Bunların genlerinde dinle ve dinin değerleriyle uğraşmak var. Bunlar
iktidara bir gelirse neler yapabileceklerine bu bile bir örnek” demeye
başlıyor. Bu endişede de haksız sayılmaz halk. Çünkü sağ partilerin çok ekmek
yediği, hala yemeye devam ettiği 38-50 arası o günün tek parti iktidarı iyi bir
imaj bırakmamıştır.
Türkiye’nin
ikinci partisi olan ana muhalefet, şayet iktidar olmak istiyorsa, ilk önce
geçmişiyle yüzleşecek, birilerinin gömleği çıkardığı gibi gömleği gerekirse tüm
elbisesini çıkaracak, yeni elbise giyecek. Geçmişte partimizin şu şu yaptığı
icraatları tasvip etmiyoruz. Bunlardan dolayı mağdur ettiğimiz insanlardan
helallik isteriz diyecek. Beğensin veya beğenmesin, bu halkın değerleriyle
uğraşmayacak. İnsanımıza açık çek verecek. Dinle ve dinin değerleriyle derdi
olmadığına dair samimiyet sınavını geçecek. Halkın içerisine girerek halkın
derdiyle uğraşacak, ülkenin kronikleşmiş sorunlarını çözmek için kafa yorup
çözüm önerileri getirecek. Değilse sittin sene iktidar yüzü göremezler ve
iktidarı alternatifsiz bıraktıkları için bu ülkeye de en büyük kötülüğü yapmaya
devam etmiş olacaklar.
*08/01/2022 tarihinde Barbaros ULU adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.