19 Aralık 2021 Pazar

Karda Yürüyüşüm

18 Aralık 2021 akşamında, hafif hafif yağmaya başlayan kar, sabah gözleri açtığımızda yerleri doldurmuş, her yeri bembeyaz yapmış gördük.

Kahvaltıyı yaptıktan sonra karda biraz yürüyüş yapayım diyerek giyinip çıktım. Hala da ince ince yağmaya devam ediyor.

Yürüyüş için ana caddeleri takip etmedim. Çünkü kaldırımlar karla kaplı. Yollarda ise sürekli araçlar gelip geçiyor. Cadde büyüklüğündeki ara sokakları tercih ettim. Tek tük geçen araçların açtığı teker izini takip ederek yürüdüm. Arkamdan veya önümden araç geldikçe sağa sola çekilip hepsine yol verdim. Baktım böyle yürünmeyecek. Evliya Çelebi Parkına geldim. Niyetim oranın parkurunda yürümek. Ne de olsa parkurdan araç geçmiyor. Belki benden önce parkurdan biri yürümüştür. Sağ olsun bir kişi yol açmış. Bir sevindim bir sevindim.

Başladım yürümeye. Kendi halimde yürüyorum. Ama yürümek ne mümkün. Parkurda ne kadar yürüyen varsa çoğunluğu tersten geliyor. Parkurda yolun tersi mi olur demeyin. Belediye okla ne taraftan yürüneceğine dair ok işaretiyle göstermiş. Bunu da sair karsız zamanlardan biliyorum. Hoş, diğer zamanlarda da tersinden yürüyenler olurdu ama kar olmadığı için ben sağdan sağdan yürüyüp geçip gidiyordum. Yürümelerinden geçtim. Hepsine kenara çekilip ben yol verdim. Küçüğü de aynıydı, büyüğü de. Çünkü hiçbiri istifini bozmadı. Bu adam bu yaşta ayakkabısına kar girme riskine rağmen kenara çekildi, biraz hızlı hareket edelim demedi. Yol vermeme rağmen bir Allah’ın kulu teşekkür de etmedi. Niye teşekkür etsinler ki. Benimki de laf. Onlara yol vermek benim görevim zira.

Yürürken tek sorunum tersinden yürüyenler değil. Önümden gidenler de sorundu. Yürümüyorlar kardeşim. İnan kaplumbağa onlardan hızlı gider. Baylar ve bayanlar, yürüyüşe değil, gezintiye çıkmışlar. Müsaade eder misiniz desem, nere çekilecekler? Sonra ayak basılmamış ve kürünmemiş yere niye bassınlar, niye ayaklarını kara belesinler. Arkadan vursan, suçlu olursun. Sağdan geçsen, trafikte sağlamak yasak. Sol bana göre değil. Onlara ayak uydursam, o şekil yürüyüş bana ancak kilo aldırır. Mecburen uygun bir yerden kaldırıma inip önlerine geçiyorum. Bir de parkurun içinde kartopu oynayanlar var. Yolu meşgul etmeseler, her zaman yağmayan bu karda kartopu oynayarak felekten bir gün çalsınlar. Kendilerine doğru gelmeme rağmen bakıyorlar sadece. Hiç istiflerini bozmuyorlar. Bu bakış normal bakış değil. Bilin ki bu bakış, bir trene bakış. Bu kadarla kalsa iyi. Yine güzergahı işgal edenlerden birkaçı da o kadar geniş parkı bırakıp tek kişinin geçebildiği ayak izine durup fotoğraf çekiniyorlar. Bunlar da aynı. Çekilip az sonra poz verelim demiyorlar. Hele bir tane bayanı annesiyle beraber foto çekinirken kaç defa gördüm kaç defa kaldırıma inip yürüdüm, inanın sayısını unuttum. Bu fotoğraf arşivi oluşturanların da ters yoldan geldiğini herhalde söylememe gerek yok.

Bu karda yürüyüş hem böyle sıkıcı mı geçti? Hayır. İki gidip bir fotoğraf çekip beni her defasında durduran hanımefendi beni bir defa daha durdurdu. Bu sefer fotoğraf için değil. “Beyefendi, sizin kaçıncı tur oldu bu” dedi. Saymadım, kaç tur olduğunu bilmiyorum dedim. Bir maşallah çekişi vardı ki görülmeye değerdi. Bu iltifat rüşveti sayesinde ona olan kızgınlığım geçiverdi. Demek ki foto çektirirken sadece fotoya odaklanmamış, benim yürüyüşüme hayran kalmış. Yürüyüşüm esnasında zaman zaman sırtımdaki paltoyu çıkarıp sol koluma almıştım. Mevsime ve havaya uygun sıkıca giyinmiş bir genç, “Amca, bu soğukta paltonu niye çıkardın? Üşütürsün bak” dedi. Teşekkür ederim deyip yoluma devam ettim.

Az daha gittim. Ne kadar yürümüşü diye saatime baktım. Bir saatten fazla yürümüşüm. Kaç adım yürümüşüm diye sayacıma baktım. O da 11 bini geçmiş. Benden bu kadar deyip ekmeğimi alıp eve yollandım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder