Ana içeriğe atla

Ters Köşe Oldum

—Baba beni evlendirsene.

—Aklının ucundan geçirme. Bu aşamada düğün yapamam. Zaten altından kalkamam.

—Ya ben ne olacağım ya?

—Bekle oğlum, sabır. Ne demişler?

—Dur, ben söyleyeyim. Sabreden derviş, muradına ermiş.

—Bak, biliyorsun.

—İyi de ben beklesem, kız beklemez.

—Beklemiyorsa, kızı kaçır oğlum.

—Olur mu hiç.

—Hem de nasıl olur. Hatta kızı kaçırırken yakıtın alırsanız, şoförlüğünüzü de ben yaparım. Bu da benim size düğün hediyem olsun.

—Anladığım kadarıyla masrafsız bir düğün istiyorsun.

—Evet, öyle.

—Eldeki parayı ne yapacaksın?

—Duracak biraz.

—Daha ne kadar duracak? Madem düğün yapmayacaksın. Ev bari al.

—Ev almaya yetmiyor param. Bekleyeceğiz. 

—Ne zamana kadar bekleyeceğiz?

—Bu arada ev almaktan da vazgeçtim.

—O zaman bu parayı ne yapacaksın? Bari ihtiyaçlarımızı alalım.

—Yo, bu parayı ihtiyaçlara harcayamam.

—Turşusunu mu kuracaksın?

—Sizin için geleceğe yatırım yapacağım. Sayemde yaşayacaksınız.

—Ne düşünüyorsun? Hedefin ne?

—Hedef büyüttüm.

—Nedir?

—Bir ülke satın almayı düşünüyorum. 

—Bu arada kaç paramız var baba? 

—Var biraz. 

—Ne kadar dedim? 

—200 EURO

—Hepsi bu kadar mı? 

—Döviz bu hızıyla devam ederse neden olmasın.

Not: Dün akşam bu yazıyı yazıp yayımlayacaktım ki açıklanan yeni ekonomik paketle ters köşe oldum. Ülke de hayal oldu, ev de oğlanın evlenmesi de. Zira benim hesap Ali Dayının oğlunun hesabına uymadı. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde