Sabah
kalktınız. Hava karanlık ama karanlığın dışında başka bir anormallik daha var. Haydi,
hayırlısı deyip arabaya bindiniz ve çalıştırdınız. Önünüz kapalı. İçeriden
buharlandı deyip havlu ile sildiniz. Bana mısın demedi. Dışarıdan olmalı
dediniz. Sileceği çalıştırdınız. Nafile. Klimayı çalıştırıp ısıyı cama
verdiniz. Yine açılmadı. Açılmaz. Gözlük buharlandı dediniz. Gözlüğe baktınız.
Yok, öyle bir şey. Gözüm mü görmüyor deyip gözlüğü çıkararak çıplak gözle
baktınız. Bir an için acaba gözlerim görmez mi oldu dediniz. Merak etmeyin.
Gözünüzde bir sorun yok. Çünkü sorun camda, camın buharlanmasında, göz ve
gözlüğünüzde değil, hava sisli. Üstelik öyle böyle sisli değil, göz gözü
görmeyen cinsten bir hava var. Bu durumda yapacağınız tek şey, arabayla gitmeye
mecbur değilseniz, arabayı yerinden hiç kıpırdatmadan kontağı kapatıp toplu
taşımaya çıkacaksınız. Hem böylece belki de ilk defa toplu taşımayı kullanıp
insanımızı göreceksiniz ve halktan biri olacaksınız ya da sisin biraz
aralanmasını beklemek için işe gitmeyi öteleyeceksiniz.
Yok,
ne halktan biri olmak istiyorum ne de işime geç kalırım, arabayı kullanmaya da mecburum
diyorsanız, bu havada araba sürmek akıl karı değil ama siz istediniz. Sizden
tek istediğim tecrübenize güvenmemeniz. Çünkü bu havada tecrübe kar etmez.
Acemi şoförün yaptığı tüm manevraları yapmaya hazır olacaksınız.
Yola
çıktınız. Önünüzde birden fazla yol seçeneği varsa yapacağınız tek şey, her
zaman gidip geldiğiniz; çukurlarını, dönüşlerini, kavşaklarını, ışıklarını vs. sular
seller gibi ezbere bildiğiniz yolu takip etmektir. Çünkü göz kararı ve el
yordamıyla gideceksiniz. Arabanın kısa farlarını açacaksınız. Gerekirse
dörtlüleri yakacaksınız. Bir ayağınız debriyajda, diğeri her an frene basacak
gibi gazda, iki eliniz direksiyonda; gözünüz, görmediğiniz bir öne bir arkaya
ve aynalara bakacak. Yavaş yavaş kaplumbağa hızı ile süreceksiniz. Sürerken
yoldan çıkıp çıkmadığınızı teyit için şeritlerden gözünüzü ayırmayacaksınız. Öndeki
araba ile arkadaki araç için takip mesafesini diğer zamanlardakinden daha fazla
açacaksınız. Bu havada araç ile yolculuk yapmada sana moral verecek tek şey,
trafiğe çıkmış başka araçların da olması. Onlara bakıp bakıp benden başkaları
da varmış demektir.
Kaplumbağa
hızıyla giderek her ışıkta durdunuz. Dur kalk yaparak şehir içinin yoğun
trafiğini kazasız belasız atlattınız ama menzilinize daha varamadınız. Çünkü
sizin için yol daha yeni başlıyor.
Şehir
dışına çıktıkça, araç yoğunluğu yok denecek kadar azalıyor. Araçlar tek tük yola
devam ediyor ama sis alabildiğine daha da bastırmış, göz gözü görmüyor. Ha gözü
kapalı yolculuk yapıyorsunuz ha açık, durum değişmiyor. Bu durumda yapacağınız,
seni sollayıp geçen bir aracın arkasına takılmak. Ne çok yaklaşacaksın ne de
kendinden uzaklaştıracaksın. Çok yaklaşırsan öndeki ani bir fren yaparsa gider
ona vurursun. Çok yavaş gidersen, öndeki çeker gider. Onu bırakmayacaksın ve
onun güç bela görünen farlarını takip edeceksin. Bu araç kamyon ya da tır bile
olabilir.
Başka
yapacağım var mı dersen, bu yolculuk esnasında bildiğin tüm duaları dönüp dönüp
okumaktır. Ya Rabbi, hele gideceğim yere bir varayım diyeceksin. Yani bu
yolculuk esnasında el, ayak, göz, vücut, dil ve kalp hep birlikte çalışacak.
Menziline güç bela vardıktan sonra ya Rabbi, kazasız belasız geldim diyerek
ellerini açıp şükredeceksin. Beterinden sakla diyeceksin.
Bu arada geçmiş olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder