6 Nisan 2025 Pazar
Güç Zehirlenmesi Yaşayanların Dünyasından
İnsanı Terbiye Etmenin En Etkili Yöntem
Ekmeğini verdiğin biri, senin görüşüne aykırı bir beyanda mı bulundu.
Bu durumda ne yapacağını sana söyleyeyim.
Hiç gözünün yaşına bakma. İşine son ver, ekmeğini elinden al, kapının önüne koy.
Böylece bu kimseyi bu şekil terbiye edersin.
Bu yaptığın aynı yolun yolcusu olma potansiyeline sahip diğerlerinin de kulaklarına küpe olur. Ekmeğimizden olmayalım diye hepsi kuzu kesilir. Böylece bir taşla iki kuş birden vurmuş olursun. Ortalık sütliman olur.
Ortalığın sütliman olmasını kim istemez. Her bir yere huzur gelir huzur. Üstelik kimse ekmeğinden olmaz. Herkes evine ekmek götürmeye devam eder. Öyle ya bu dünyada ekmeğimiz için yaşamıyor muyuz?
Burada aykırı görüşü var diye elinden ekmeğini alıp kapının önüne koymayı çok insafsızca göreniniz olabilir. İnsafsızlıkla hiç alakası yok. Hatta az bile yapılmış olur. Aslında böylelerini yaşatmayacaksın.
Çünkü ekmek yediği kaba pisleyene nankör hatta hain denir. Hangi biriniz bir nankör ve haine ekmek vermek istersiniz?
Sen onu besleyeceksin o da senin gözünü oyacak. Oh oh, ne güzel oydu mu diyeceksin. Buna ne âlâ memleket diye kargalar bile güler.
Kargaya bile gülünç olmaya gerek yok. Hain ve nanköre tepki vermemek ve haddini bildirmemek ciddiyetle bağdaşmaz. Hatta vatana ihanetle eşdeğer olur.
Ekmeğine son vermek yeterli mi? Yetmez. Bu kişilerin başka yerde de iş bulmasını engellemek gerek. Kim bunlara iş ve aş verirse, onları da kara listeye almak gerek.
İlgili kişiler kapı kapı dolaşıp iş arayacak. Hepsinden olmaz cevabı alacak ve yokluğa terk edilmiş olacak.
İşsiz ve kalan eldeki birikimi bitirdikten sonra yiyecek ekmeğe muhtaç olacak.
Geri kalan ömrünü vara aykırı görüş yazmasaydım diye pişmanlıkla geçirecek.
Son pişmanlık fayda vermeyecek elbet.
Bu dediklerimi deneyin. Hiç başınız ağrımaz.
Algılar Dünyası
Adına ister sanal alem ister sosyal medya ister dijital ortam ister İnternet diyelim. Bunlara ilaveten bu aleme algılar dünyası ismini de ben vermek istiyorum. Çünkü bu alem tamamen algı oluşturmaya yönelik kurulmuş bir platform. Bu amaçla kurulmadıysa bile bugün bu amaçla kullanılıyor.
Bu algılar dünyasının neresindesiniz bilmiyorum. Hiç işim olmaz diyen bile WhatsApp kullanıyor. Burada da eş dost ile haberleşmenin dışında belli bir el tarafından hazırlanıp servis edilen yazı, çizi dolaşımda.
Esas algının oluşturulduğu platform ise herkese açık sosyal medya alemidir.
Bu alem trol kaynıyor. Bu yönüyle bu aleme trol dünyası dense de yanlış olmaz.
Bu alemin ne ayarı var ne kuralı ne denetimi ne haber kaynağı ne ahlakı ne de etik değeri.
Bu alemi kullanan ve kendi özgün fikirlerini yazıp çizmenin dışında büyük çoğunluk, başkasının algı oluşturmaya yönelik masa başında oluşturup servis ettiği şeyi paylaşıyor.
Paylaşım yaparken de ben bu paylaşımı yapacağım ama bu yazı ve çizinin aslı var mı demiyor. Aslı olsa da olmasa da işine yarayıp yaramadığına bakıyor. Bu ya da bunlardan her şey beklenir, yaparlar, yapmıştır deyip paylaşım yapıyor. Kısaca çoğunluk, tarafgir olduğu tarafın borazanlığını yapmaya adamış bu alemde kendisini. Nasılsa bedenen çalışıp yorulma durumu yok. İşi de yok. İçindeki açlığı nasıl giderecek? Önüne düşen paylaşımı paylaşarak tarafının yılmaz savunucusu olacak, karşı tarafın da amansız düşmanı.
Bu alemin trolleri, oluşturulan gündemi paylaşarak adeta yangına körükle gidiyor. Aynı amaca yönelik o kadar paylaşımı gören, ilk başlarda olamaz dese bile sonradan bilerek veya bilmeyerek algıya teslim olmuş oluyor. Bu, kendi söylediği yalana kendisinin inanmasından başka bir şey değil.
Hiç olmayacak kişileri yücelten, aynı zamanda kişi ve grupları hedef tahtasına oturtarak itibar suikastı yapılan bu alemi dikkatli kullanmakta fayda var. Birilerinin oluşturmak istediği algıya teşne bir pozisyona girmemek lazım. Her gördüğünü, her önüne düşeni alıp paylaşmamak lazım. Farklı düşünce sahiplerinin de insan olduğu, onların da itibara ihtiyaçlarının olduğu empatisini yapmak lazım. Bu bana yapılırsa razı olur muyum demek lazım.
Bu alemde birilerinin trolü olup algı oluşturmaya çanak tutmaktansa bu tip kişilerin bu alemi hiç kullanmamasında fayda var. Çünkü algı deyip de geçmeyelim. Algı, yalan ve iftiradan daha tehlikelidir. O yüzden birileri adına ne trollük yapalım ne algı oluşturmaya yönelik bir çalışmanın içine girelim.
Bu alemi kullanıp paylaşım yapacaksak neyi paylaştığımızı, paylaşımın kimin işine yarayıp yaramadığını, kimi yaralayıp yaralamadığını hesaba katmakta fayda var. Kısaca araştıralım diyorum. Yok yere kimsenin vebaline girmeyelim.
Yağmur ve Zekât Kıyası
5 Nisan 2025 Cumartesi
Nil Bebek
Bugüne kadar ne kız çocuğumuz vardı ne de kız torun.
Dört oğlan, dört erkek torundan ibaret, hepsi oğlan oğlu oğlan bir aile idik.
Bugün bir torunum daha dünyaya geldi.
Sıralamada ailenin beşinci torunu oldu.
Ailenin ilk kız torunu.
Cinsiyeti belli olduktan sonra daha doğmadan Nil kondu adı.
Üç harften ibaret, telaffuzu kolay olan Nil, son yıllarda konan popüler isimlerden.
İsim konurken ad aldığına çeker denir.
Bakalım Nil denince akla ne geliyormuş.
Arapça bir isim olan Nil, "Yunanca 'nehir yatağı' anlamına gelen Neilos sözcüğünden geldiği" belirtilmekte. (Wikipedi)
Mavi ve lacivert anlamına geliyor.
Yine Nil denince 6650 km uzunluğa sahip dünyanın en uzun nehri akla gelir. Mısır'dan geçip Akdeniz'e dökülmekte.
Nil isminin analizine gelince;
“Nil ismine sahip olan kişiler narin ve zarif bir yapıya sahip olurlar.
Dengeli ve dikkatli hareket edebilen bu kişiler hayatları ile ilgili söz sahibi olurlar.
Başlarına buyruk olmayı sevdikleri için kendi bildikleri yoldan ise asla şaşmazlar.
Düşünceleri ve merhametli yapıları ile daima ön planda olurlar.
Çevrelerinde bulunan insanları kendilerini riske atmak pahasına sahiplenir ve yardım ederler.
Hızlı ve girişken oldukları için risk almaktan kaçınmazlar.
Kolay ve pratik düşündükleri için başladıkları işi kolayca bitirirler.
Eğlenceli ve zarif bir kişiliğe sahip olurlar.
Azimli yapıları ile daima ön plana çıkarlar.
İş hayatında kolaylıkla başarı sağlarlar.
Yetenekleri çok gelişmiştir.
Bu isme sahip kişiler yazı yazmayı ve kitap okumayı da çok severler.
Geleceğe dair önemli öngörüleri de ileri görüşlülükleri mevcuttur". (CNN TÜRK)
Maşallah, yok yok üç harften ibaret Nil isminde. İnşallah adına çeker.
Analizi yapılırken geleceğe dair öngörü sahibi olduğu dikkatimi çekti. Kız torunumun doğumunu da hacı yolu bekler gibi bekledik. Çünkü geciktikçe gecikti. Var gör, bir ileri görüşte bulunarak “Dünya sıkıntılı. Ülke enflasyon ve hayat pahalılığı ile boğuşuyor. Aynı zamanda gerilim yüksek. Herkes patlamaya hazır. Kutuplaşma almış, başını gitmiş. Ülke aynı zamanda bayram tatilinde. Herkes bir güzel tatilini yapsın. Sonra geleyim. Acelem yok” demiş olmalı.
Her ne ise bu ülke insanının çektiğini torunum Nil de çekecek. Umarım bahtı güzel olur. Ülkenin önü açılır, sıkıntı ve dertleri gider. İyi bir gelecek tüm çocuklarımızı bekler bir ülke görürüz. Ülkemiz huzur ve sükunet bulur.
Allah torunuma hayırlı, bereketli ömürler versin. Nil nehri gibi ömrü uzun ve Nil’in geçtiği yerlerde bereket olduğu gibi ömrü de hem uzun hem de bereketli olur.
Bu arada ilk kızımız olduğu için kıza nasıl davranılacağına aile olarak yabancıyız. Ama yavaş yavaş alıştıracağız kendimizi. İlk etapta da ağzımızı hep oğlum diye alıştırmıştık. Herhalde kızım demeye kendimizi alıştıracağız.
Hoş geldin Nil bebek. Sefalar getirdin Nil torun. İyi ki doğdun kızım.
3 Nisan 2025 Perşembe
Patolojik Bir Vaka
2 Nisan 2025 Çarşamba
Kamuya Tatil Cenneti Ülke
Hususi Toplu Taşıma Araçlarımız
Boykot Furyası
Yaşlılık Başa Bela
Öldü ile Geberdi
1 Nisan 2025 Salı
Dindar ile İslamcı
Adı Üzerinde Şov
Volkan Konak isimli sanatçının vefatının ardından bir kesim yasa boğulurken bir kesimin yakışmayacak bir şekilde tavır alması dikkatimi çekti. Tanımadığım sanatçı hakkında hiç yazı yazma gibi bir düşüncem yok iken bir kısım İslamcının sanatçı hakkında ileri geri şeyler yazdığını görünce sanatçı hakkında “Volkan Konak’ın Ardından” ve “Karşı Mahalleden Biri Ölmeye Görsün” başlıklarıyla iki yazı kaleme aldım.
Sanatçı hakkında en büyük vaveyla da “Öldükten sonra cesedinin yakılıp küllerinin Karadeniz’in üzerine serpilmesi” vasiyeti.
Nedir, ne değildir, sanatçının böyle bir vasiyeti var mı, varsa da hangi ortamda ne niyetle söylemiş olabilir, bu işin aslı astarı nedir arayışı için sanal aleme girdim. Turan Büyükyılmaz isimli tanımadığım birine ait bu konuya dair şu yazıyı bulup okudum. Yazım ve imla yanlışlarını düzelterek yazıyı aynen bilginize sunuyorum:
DİN ADINA İŞLENEN EN BÜYÜK GÜNAH
Kıbrıs’ta verdiği konser sırasında hayatını kaybeden Volkan Konak’ın ardından yapılan tartışmalar üzücü bir şekilde devam ediyor.
Kendisine Müslüman diyen bir kesim bir röportajda “Ben ölürsem beni yakın. Küllerimi Karadeniz’e savurun” sözlerinden hareketle onun kafir olduğunu söyleyerek son derece çirkin ifadelerde bulundu.
Benim paylaşımımın altına yorum yazan Hürriyet Gazetesi Temsilcisi onunla yapılmış bir röportajı yayımlayarak, Volkan Konak’ın bu sözü nasıl ve hangi gerekçe ile söylediğini anlattı.
Ona hakaret edenler bu röportajı okuduktan sonra pişmanlık duyup tövbe eder Allahtan af dilerler mi bilmem.
Volkan Konak’ın röportajı şöyle;
“KÜLLERİMİ DENİZE SAÇIN”
Volkan Konak'ın ani vefatının ardından, usta sanatçının yıllar önce sahnede yaptığı vasiyet konuşması gündeme geldi. Hani özeti: Yakın beni küllerimi Karadeniz'e saçın olan… Konak, o dönemde de günlerce konuşulan vasiyetiyle ilgili televizyonlarda ve Hürriyet gazetesine verdiği röportajında şunları söylemişti:
“GAZİNO MÜŞTERİLERİNE VASİYET OLMAZ, O ŞOV”
"Vasiyet yok. Vasiyet yapacaksam da kendi aileme yaparım. Gazino müşterisine yapmam. O bir sahne şovudur. Sahnedekileri ciddiye almasın arkadaşlarım. Sahnede bazen argo da konuşuyoruz. Ferman yazıcılar var. Onlara gün doğmuş oldu. Ya bu insanlar hiç konsere gitmemiş, tiyatroya gitmemiş, hiç sahne şovu seyretmemiş. Bu röportajda söylediklerim beni bağlar ama sahnedeki sözler şov."
“Yatacağım yeri de şimdiden ayarladım. Maçka’da babamın yattığı yerde bizim sülale mezarlarında incir altında yatacağım. Dolayısıyla oradan kopmam mümkün değil.” Turan Büyükyılmaz
Sonuç olarak sanatçı bu sözleri gazinoda şov amaçlı söylediğini verdiği ropörtajda söylemiş. Sizi bilmem ama bu roportajta söyledikleri beni ikna etti. Bir de kişinin en son söylediğine bakmak lazım diye düşünüyorum. Öyle ya gazino vasiyet yapılacak yer değil. Üstelik vasiyet yakınlara yapılır.
Kardeş Değil, Kara Taş
Karşı Mahalleden Biri Ölmeye Görsün!
Volkan Konak'ın Ardından
30 Mart 2025 Pazar
Yürüme Üzerine Muhabbetler
Beyhekim Hastanesinde Hayat
Arife günü hastamın başında refakatçi kalmak için nöbete gittim.
Hastamızın odası değiştiği için yeni yerini bilmiyorum.
Vardığım zaman nöbeti meslektaşlarına devretmiş, gitmeye hazırlanan sağlık çalışanlarıyla karşılaştım.
Hastamın odasını bulmak için oda aradığımı gören görevliler, hastanın adı neydi dediler. Hastamızın adını söyleyince "Hatice Teyze şu numaralı odada kalıyor" dediler. İlgilerine teşekkür edip hastamın yanına girdim.
Yerime yerleştikten az sonra doktor geldi. "Hatice Teyze nasılsın, iyi misin? Yemek yiyebiliyor musun" dedi. Fazla yemediğini öğrenince serum takılmasını ve iğne yapılmasını önerdi.
Dokuz günlük tatil olmasına rağmen akşama kadar ne doktor eksik oldu ne hemşire. Biri gitti, diğeri geldi. Her biri de işinin ehli. Hastalarına ismiyle hitap ediyorlar. Sanırsın ki normal mesaiden bir gün.
Arkadaşlarımız tatile gittiler, biz ise çalışıyoruz görüntüsü sezmedim doktorunda, hemşiresinde ve sağlık çalışanında. Yüzlerinden güler yüz eksik değildi. Her biri ibadet aşkı içerisinde kendilerini işe vermişler gördüm. Akşama kadar odanın kaç defa paspaslandığını gördüm.
Hastamızı yatağın gerisine doğru çekmek için bir kişinin yeterli olmadığı durumlarda hastamızı geriye çekebilir miyiz dediğimde, hasta bakıcıdan destek alın diyeni görmedim. Görevli işini bırakıp benimle beraber hastayı geriye yasladı.
Öğle yemeği geldi. Oruçlu olduğumu öğrenince, az sonra elinde tatlı kasesi ile yemek dağıtan geldi. Arkadaş, şunu iftarda yersin dedi.
Hastane çalışanlarının günün her saatinde hummalı çalışmalarını görünce, bu hastaneye tatil gelmemiş izlenimi edindim. Nezaket, samimiyet o biçimdi. Helal olsun çalışanlara. Devlette böyle çalışanlara can kurban. Emeklerine sağlık hepsinin.
Akşam iftardan bir kırk dakika önce yemeklerimiz geldi. İftarımızı yaptık.
Yemeğin ardından kantine inip iki bardak çay içerek çay ihtiyacımı giderdim.
Az sonra biraderler ellerine termosu alıp ağam çayı sever deyip sürpriz yaptılar. Sayelerinde çaya doydum. Keselerine bereket.
Bir termos çayı içince gecesinde pek uyku tutmadı. Fırsat bu fırsat deyip 6 yazı yazmışım hastam uyurken.
Bayram namazından önce hastanın ve refakatçinin farklı kahvaltı menüsü önümüze geldi. Afiyetle kahvaltımı yaptım. Hayatımda bayram namazı öncesi ilk defa bu şekil kahvaltı yapmış oldum.
Hastaneye gelirken solda bir cami görmüştüm. Bayram namazına gitmek için indim. Caminin önünde in-cin top oynuyor. Sanırım burada namaz yok dedim. Kapıya davrandım. Açıkmış. İçeride çoğunluğu hastane çalışanı olmak üzere üç saf cemaat vardı. Namazın ikinci rekatına yetişebildim. Hayatımda ilk defa bayram namazının ilk rekatını kendim tamamlamış oldum.
Hutbe kardeşlik üzerine idi. Hatip hutbesini okurken bir kişi camiden çıkmak için kalkınca, imam, "Daha hutbe bitmedi. Çıkmayalım" uyarısı yaptı. Geriye dönüp bakmadım. Çıkmaya davranan gitti mi, geri mi döndü bilmiyorum. Yalnız çıkmaya davranan ben olsaydım, uyarıya geri dönmezdim. Şu var ki imam yanlış yaptı. Uyarının zamanı değildi. Üstelik burası meskûn mahal dışında bir hastane camisi idi. Cemaat ya refakatçilerden ya da sağlık ve hastane çalışanlarından ibaretti. Hutbe okunurken çıkmaya kalkan belki acil doktoru olabilir. Doktorun acil hastası gelmiş olabilir. Hastası ağır bir refakatçi de olabilir. İmam bu camide görev yapıyorsa bu hastane caminin hassasiyetini bilmesi gerekirdi. Hasılı günün en itici uyarısıydı imamın bu davranışı ve yakışmadı. İmamın biraz nezaket ve görgü almasında fayda var.
Namazdan sonra hastamın yanına gelince, çoğu hastanın yakınlarının kah sesli kah görüntülü bayram kutlaması yaptıklarını işittim. Temenniler ve dualar koridorlara kadar geliyordu.
Hastanede de bayramın unutulmadığını, hatta bazılarının birkaç gün öncesinde hazırlık yaptığını görmüştüm. Bir yakınları bayram şekeri getirmiş. Kadın her gördüğünün yanına giderek herkese bayram şekeri ikram etmişti daha bayram gelmeden. Israrı üzerine iki tane de ben almıştım. Cebimde o günden beri durduğu için erimeye başladığını görünce dolaba koyup az sonra hastama ikram ettim.
Velhasılıkelam, hastanede geçirdiğim ilk arife ve bayram sabahı bana farklı duygular yaşattı. Farklı bir ortamdı. Bayram tebriki için gelen telefonlara sevinç gözyaşlarının döküldüğüne şahit oldum. Belki de hastanede bile unutulmadık. Eşimiz, dostumuz aradı sevinç gözyaşlarıydı. Belki de bu sevinçli günü hastanede mi geçirecektik, bu hale düşecek miydik gözyaşları idi. Bilinmez. Ama bir şey var ki safi hastadan ibaret bir yerde bile bir gelenek yani bayram kutlamasının devam ettiğini, sevinç ve üzüntünün bir arada yaşandığına şahit oldum.
Sözlerimi bitirirken Beyhekim Hastanesi çalışanlarını, tatilde bile görevlerini özverili, içten ve nazikçe yapmalarından ötürü hepsini tebrik ediyorum. Tüm hastalara acil şifalar diliyorum. Hepsinin bayramı mübarek olsun.