Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Umut Sürecine Dair Çelişkilerimiz

İnsanın hayatında hata ve yanlışları olur. Kişi farkına vardığı zaman bu hata ve yanlışta ısrar etmez. Yaptığı hata ve yanlıştan dolayı yüzleşir, özür dilenmesi gerekenler varsa özür diler, bedel ödenmesi gerekiyorsa bedel de ödenir. Yaşına, şartlara, yaşadığı ortam gereği insan görüş ve fikir de değiştirebilir. Sabit fikirde kalmaz. Çünkü değişmeyen tek şey değişimdir. Önemli olan olumlu yönde değişim göstermektir. Bir de değişeceğim diye akşam sabah fikir değiştirmemek gerek. Pek tasvip edilmese de bizim siyasette dün dündür, bugün de bugün anlayışı hakim. Tamam, değişim olsun da bu kadar da hızlı dönüş olmamalı. Hata ve yanlışlar hepimizin başına gelir. Çünkü insan olup da hata ve yanlış yapmayan yoktur. Önemli olan hata ve yanlışta ısrar etmemektir. Farkına varıldığı zaman kısa yoldan yanlıştan dönmek gerek. Çünkü hata ve yanlıştan dönmek erdemliliktir. Hayatta ve siyasette çelişki pek tasvip edilmez. Şayet çelişkiye düşülmüşse en azından izah gerekir. İzah edilmeyip birileri ha...

Umut Hakkı (2)

Bir önceki yazımda, Bahçeli'nin grup toplantısında Öcalan'la ilgili "terörü bitirsin, örgütü lağvetsin, umut hakkından yararlansın" konuşmasının ardından, umut hakkı süreci başlatıldı. DEM'den oluşan heyet İmralı'ya gidip geldi. Bu görüşmenin ardından DEM heyeti TBMM başkanı Kurtulmuş ve Bahçeli ile ayrı ayrı görüştü. Şu anda olumlu bir hava var. Bu olumlu havanın ne şekilde gelişeceği, süreçte tıkanma olursa nereden kaynaklandığını zaman gösterecek. Yine bir önceki yazımda, terörün bitmesine karşılık Öcalan'ın yararlanacağı umut hakkının ne olduğu hakkında kısaca bilgi vermiştim. Bu yazımda ise adına umut hakkı denen bu süreci değerlendireceğimi ifade etmiştim. Kısaca umut hakkı demek, yeni bir yasak düzenleme ile hakkında ağırlaştırılmış müebbet cezası olan, bu cezasını 25 yıldır çeken ve 40 bin kişinin katili görülen, adına terörist başı denen Öcalan'ın salıverilmesi demektir. 45 yıldır 40 binden fazla insanımızın ölümüne sebep olan terörün bitmesi...

Umut Hakkı (1)

Bir umut hakkıdır gidiyor bugünlerde. Fitili de siyasetin duayeni Meclis grup toplantısında ateşledi: "Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa gelsin TBMM’de, DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini açıklasın. Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenleme yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın” dedi. Hiç beklenmeyen bu ifadeler ne zamandır Türkiye gündeminde. Yerinde bir çıkış deyip destek veren kadar olmaz deyip tepki gösterenler de var. Sessiz çoğunluk pek sesini çıkarmasa da bu umut hakkını pek içine sindirmişe benzemiyor. Bu çağrının ardından uzun bir bekleyiş sonrası Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan ve Ahmet Türk'ten oluşan DEM heyeti İmralı'ya giderek terörist başı ile görüştü. Görüşmenin ardından terörist başının sözleri yazılı olarak kamuoyuna duyuruldu. Adına barış süresi, demokratik açılım denmese de bir süreç başladı. Büyük çoğunluk endişeli...

Sigaranın Teki

Dediler ki sigaraya zam gelmiş. Daha önce kaç imiş ki şimdi kaç olmuş fiyatı dedim. Adını sanını bilmediğim markaların yeni zamlı fiyatları döküldü önüme. Yanlış görmedim ise en düşüğü 66 lira, en yükseği 81 lira olmuş paketi. Adeti kaça geliyor diye hesap makinesini açtım. 81/20= dedim. 4,05 TL çıktı sonuç. Bu demektir ki 05 kuruşu yuvarlarsam en pahalı sigaranın tanesi 4 liraya geliyor. Sigaranın beherinin 4 lira olduğunu öğrenince, benim öğrenciler beni ayakta uyutmuş dedim. Zam gelmeden önce en pahalı sigara kaç lira idi bilmiyorum ama gençler, zil çaldı. Haydin derse dediğimde, elinde sigara olan çocuk, "Hocam, şunun tanesi 4,5 liraya geliyor. Atılır mı hiç dedi ve istifini bozmadan içmeye devam etmişti. Gördüğünüz gibi zamlısı bile daha 4,5'u bulmamış. Zamane gençliği. Sanki sordum teki kaça diye. Öğrenci karşında sigara mı içiyor demeyin. Hem de nasıl? Çünkü zamane öğrencisi bunlar. Biz içemezdik hiç demeyin. Dedim ya zamane nesli bunlar. Giderekten sigara ve çakmak is...

Suya Ayar Vakti

Büyükşehir Belediyemiz enflasyon güncellemesi çerçevesinde, üç aydan üç aya şebeke suyunda fiyat ayarlaması yapıyor. Şu ana kadar 15 m³'ü KDV ve ÇTV hariç 27,95 TL iken 1 Ocaktan itibaren şehir merkezindekiler, tonunu KDV ve ÇTV hariç 30,27 TL'den içecek. 16 ton ve üzeri sarfiyat ise yine KDV ve ÇTV hariç 42,96 TL'den hesaplanacak. Cıs! Hiç tavsiye etmem.  KDV ve ÇTV oranlarını bilmiyorum. Bu rakamlara siz bu oranları da ekleyiniz. Su uyur düşman uyumaz demeyeceğim. Çünkü su uyuduğu zaman belediyenin sayacı da uyuyor. Sayaç uyumayınca belediye de çalışıyor. Çünkü hizmette sınır yoktur. Yani kullanmazsan sorun yok. Tek kuruş ödemezsin suya. Kullanmazsak olmaz. Zira su hayat ve her şey derseniz, 15 tonu geçmeyecek şekilde kendinizi ayarlamanızı şiddetle öneririm. Benim önerimi dikkate alın ama gittiğim yoldan gitmeyin. Zira 15 tona göre ayarlayamadım hiç kendimi. Yani hiç hesabım tutmadı.  Bu demek değildir ki battı balık yan gider. Öyle değil. Nasıl ki belediye hesap kitap y...

Yakışıyor

Şu açık saçık giyinen kadınlar yok mu? Allah onları bildiği gibi yapsın. Ama efendim, kızacaksın ama sizin kız da açık saçık giyiniyor. Evet, giyiniyor ama Allah var, benim kıza yakışıyor. Siz ona yakışıyor haspaya diyorsunuz. * Efendim, Şu terörle bağını kesmeyenler var ya işte onlar teröristtir. Bunlarla görüşenler, onlarla seçimde birlikte hareket edenler de teröristtir demiştiniz. Seçimlere böyle gitmiştiniz. Eee ne var bunda? Öyle tabi. İyi de şimdi alenen görüşüyorsunuz. Bir araya geliyorsunuz. Aracılığınızla terörist başı ile görüşmeye heyet gönderiyorsunuz. Onu Meclise çağırıyorsunuz. Umut hakkından yararlansın diyorsunuz. Evet, dedim. Ne var bunda? Bir çelişki yok mu? Ben ve çelişki bir araya gelmez ikilidir. Ki ben milliyetçi ve vatanperver biriyim. Bundan şüphen mi var? Ben ne yapıyorsam, vatanım için yapıyorum. O görüşenler vatanperver değil mi? Milliyetçilik sizin tekelinizde mi? Ben ve milliyetçilik ikimiz bir fidanız misali bir fidanız. Bize yakışıyor bu. Ama başkasın...

Ramazanın İşaret Fişeği Recep

Recep, Aylardan bir ay demeyin. Aynı zamanda erkeklere verilen bir isim demeyin. Farklı aylardan biridir. Üç ayların başlangıcı ve başıdır. Ramazanın işaret fişeğidir. Geldi mi recep. Ramazana sayılı günler kalmıştır. Bir bakmışsınız şaban, ardından ramazan. Ramazan deyip de geçmeyin. On bir ayın sultanı kabul edilir. Bir ay boyunca oruca niyet edilir. Oruç fobisi olanlara düşer bir kabus. Sanırsın ki Karadeniz'de gemileri battı. Nasılsa bir ay değil mi demeyin. Recep, şaban geçmişse, bu da geçer demeyin. Bilin ki recep ve şabandaki hız ramazanda yok. Görünce ilgiyi ramazan. Yavaştan alır gitmeyi. Gitmeye hiç niyeti olmaz. Madem beni seviyor ve gitmemi istemiyorsunuz, O zaman ağırdan alayım der. Durur da durur. Durmakla da kalmaz. Dilini damağını kurutur. Akşamı iple çekersin. İftarla beraber sofraya verirsin kendini. Üzerine bir çay içeyim keyif atayım dersin. Gevşeme, bırakma kendini. Daha var 20 rekat teravih var der. Teravihin ardından şöyle uzun otura...

Sınırımızdaki Mayınlar

Bugün nereden aklıma geldiyse yılın ilk gününde mayınlar aklıma geldi. Yazıma önce bir mayın fıkrasıyla başlamak istiyorum: Körfez Savaşından 4 yıl önce Kuveytli kadınlar üzerinde bir inceleme yapan Amerikalı bir gazeteci, Kuveytli kadınların erkeklerinden 4 metre arkada yürüdüklerini tespit eder. Savaştan 4 yıl sonra tekrar Kuveyt’e gelen gazeteci, kadınların erkeklerden 4 metre önden gittiklerine tanık olur. Kısa zamanda meydana gelen devrim niteliğindeki bu değişimin sebebini öğrenmek için gazeteci, kadınların yanına gider ve bunun sebebini sorar. Kadınlar: ‘Mayınlar efendim!’ cevabını verirler”. Ne olmuş mayın varsa demeyin. İsterseniz bir basın bir mayının üzerine. Havaya uçurur. Tüm vücudunu lime lime eder. Mezara konacak tek organın kalmaz. Çünkü ara ki bulasın. Bu fıkrada kadının değersizliğine işaret ediliyor. Bir tehlike anında ölecekse ilk önce kadınlar ölsün demektir bunun adı. Kadın mayına basıp ölecek ama mayını temizlemek suretiyle geriden gelen erkeklerin de güvenliği...

Misafir Yazarın Kaleminden Dökülenler

Kendisi de “Değirmenden Mektup Var” başlıklı (http://degirmendenmektupvar.blogspot.com/" başlıklı bloğa sahip.  Kalemi kuvvetli, okuyucusu bol, yazıları çokça yorum alan bir yazar. Onca işinin arasında sağ olsun benim yazılarımı da okur. Çoğu yazıma da yorum yazarak yazılarıma katkı sunar. Bu vefalı okuyucum aynı zamanda ülkesini dert edinmiş, ülke meselelerine kafa yoran ve öneriler sunan biri.  Recep Altun isimli bu kardeşimiz, yılın son günü (31.12.2024) “Yabancılar Sorunu” (https://dilinkemigiyok.blogspot.com/2024/12/yabanclar-sorunu.html) başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Bu yazıma da üşenmeyip yorum yazmış. Yazıma yazdığı yorumu buraya aynen alıyorum: “Kim ne derse desin, ben ülkemize böyle gelişi güzel yabancı sığınmacı ya da göçmen alınmasına karşıyım. Ülkemiz içinde zaten birbirimizle yeteri kadar sorunumuz var. Bu göçmen ya da sığınmacıların ihtiyaçları nasıl gideriliyor? Bunlar ülkemizin ekonomisine yük olmuyor mu? Ekonomimize yüklenen bu yükü kim taşıyor? Bizler ...

Beklentisiz Yıl

Her yeni yıl, dünün devamı bugün olsa da tüm umutlarımızı yeni yıla bağlarız, beklentilerimizi, iyi dilek ve temennilerimizi dile getiririz. Mutlu yıllar. Yeni yılın bu yıldan iyi olmasını dileriz deriz. Tüm bu iyi niyet temennilerimizin çoğu bu yeni yılda da gerçekleşmez. Allah'ın yeni yılı mı biter. Bu yıl yine iyi gitmedi deriz. Tüm umutlarımızı bir sonraki yıla aktarırız. Her ne kadar perşembenin gelişi çarşambadan belli idiyse de bir umut bizimkisi. Nasıl bir hayatsa, her yeni yıl bir önceki kötü yılı aratıyor. Haliyle büyük umutlarla girdiğimiz ve yaşadığımız her yıl bizler için daha doğrusu büyük çoğunluk için hep hayal kırıklığı oluyor. Aslında hayal kırıklığına uğramamızın nedeni, beklentilerimizdir. Ne kadar az beklenti ya da hiç beklenti içine girmemek o kadar huzur demektir. Haddi zatında ne beklersek bekleyelim ne istersek isteyelim, istediğimiz huzurdur. Huzurumuzun kaçmaması da bizim elimizde. Bunun yolu da her yeni yılın daha kötü geçeceği yönünde kendimizi hazı...