9 Temmuz 2025 Çarşamba

İflaslarda Domino Etkisi

Pazar günü bir kız çıkarma düğününe katıldım. Konvoyu gelmesini beklerken eş, dost, yakın ve uzak akrabayla görüşme imkanım oldu.

Duvar kenarında çaylarımızı yudumlarken laf lafı açtı. Konu iflaslara geldi. Ekrem Coşkun ve Doğan Çanta konkordato ilan etmiş dedi bir tanesi.

Biri sordu bunlar niye iflas ediyor diye. Büsan sanayiinde esnaf olan tanıdığım, "Sanayide çok iflas eden var. Kimi konkordato ilan ediyor kimi de iflas bayrağını çekiyor. İflasın başlıca sebebi faiz oranlarının yüksekliği. Ticari kredilerde faiz oranı sabit kalmıyor. Faizler inince kredi borcu da iner, yükselince de faiz oranı yükselir. Fabrikası olan bir tanıdığım, faizlerin her ay kademeli düşürüldüğü vakit, nasılsa faizler hep düşüyor diye 6 milyon lira kredi çekti. Kredi çekeceği zaman borçlarını ödemek için fabrikanı sat, kredi çekme dedim ise de dinlemedi. Sonra yeni Hazine Bakanı ile birlikte faizler % 50'ye kadar çıktı. Fabrikatör her ay yüklü miktarda kredisini ödedi. Kaç ay yatırmasına rağmen ana para borcu bir kuruş eksilmedi. Sadece faizini ödemiş oldu. Sonra baktı olmayacak. Krediyi ödemek için zamanında satmadığı fabrikasını satmak zorunda kaldı. Zamanında satsaydı, o kadar borç ödemeyecekti. Ödediği o kadar kredi de boşa gitti. Şimdi sattığı fabrikasında çalışıyor mecburen. Şu an kredi çekmek isteyen bir işletme yüzde 4 ile kredi çekse, yıllık % 48 faiz ödemek zorunda. İşçi ücretleri şu anda altın çağını yaşıyor. Büsan’da asgari ücretle çalışan yok gibi. Asgari ücretli olarak başlayan birinin maaşına birkaç ay sonra zam yapılıyor. İşletme, şirket ve fabrikaların hem kredi hem de işçi maliyetlerinin altından kalkabilmesi mümkün değil. O yüzden sanayicilerin işi zor. Sanayici yeni hammadde almak istese, peşin almayacaksa bilmem şu kadarlık vade çek verse yüzde bilmem kaç fark konuyor. Eli mahkum almaya.

Konkordato veya iflas deyip de geçmeyin. Şirket, işletme ya da fabrikanın sadece kendisi batmıyor. Mal alıp ödeyemediği firmalar da borcunu tahsil edemediği için zor durumda kalıyor. Ayrıca her konkordato ve iflas işyerinin küçülmesi, işçi çıkarılması ve batması demektir. Hasılı büyük işletmeler kredi çekmeden işletmeyi döndüremez. Bu yüksek faizi de ödemesi mümkün değil. Haliyle konkordato ve iflaslar kaçınılmaz oluyor” dedi.

Bu durumda kredi ile ayakta duran işletmelerin hali içler acısı olmalı dedim. “Aynen öyle” dedi. “Şirketler batınca olan sadece şirkete olmuyor. Bu şirkete mal veren de parasını alamıyor, orada çalışanlar da” dedi.

Bu faiz nasıl bir şey ki çektiğin krediyi öde öde bitiremiyorsun. Hele bir de çekilen kredi ticari kredi ise piyasa da allak bullak ve faizler de yükselmişse adama fabrikayı da sattırıyor dedim kendi kendime.

Bu arada Konya’nın tanınmış iki firması olan Ekrem Coşkun ile Doğan Çantanın konkordato ilan etmesine de üzüldüm. Her ikisi de bu şehrin yüz akı idi. Doğan Çanta’dan hiç alışveriş yapmadım ama dar gelirlinin tercihi Ekrem Coşkun’a birkaç defa gitmiştim. Konkordato ilanının ardından Cadde Meram’da şubesi olan Ekrem Coşkun’a akşam yemeği için oğlanla gittiğimizde gitmemiz ile geri dönmemiz bir oldu. Çünkü kepenkleri kapalıydı. Halbuki konkordato demek tamamen dükkanı kapatmak anlamına gelmiyordu. Resmi iflas anlamına gelen konkordato ilanı, mahkeme eliyle tarafların borçlarını yapılandırma ve biraz vadeye yayma anlamına geliyordu. Ekrem Coşkun tamamen kapatılmasa da belli ki bazı şubeleri kapatma yoluna gidildi. Bu da işçi çıkarma anlamına gelir. İnşallah hem Ekrem Coşkun hem Doğan Çanta hem de bu şekil konkordato ilan eden firmalar en kısa zamanda eski görkemli günlerini yakalar. Çünkü işçi çalıştıran, işçiye ekmek veren bu firmalar hem kolay kurulmuyor hem de her konkordato işçi çıkarılması demektir. Bu da işsiz sayısının artması demektir.

Bu arada bu yazımda bol bol konkordato kullandım. Yazılışı da zor, telaffuzu da zor. İtalyancadan dilimize geçmiş. İflas desek bu da Arapça. Nedense kendi dilimizde bir kelime üretememişiz. Dilimiz yabancı dillerden geçen kelimelerle dolu ve kullanıyoruz. Bu da üzücü. Herhalde iflas eden ve konkordato ilan edenler için batmış kelimesi uygun olsa gerek. Ki bu kelimeyi de kullanıyoruz zaten.

Resmi iflas demek olan konkordatonun yanında işini döndüremediği için eş, dost, tanıdık kim varsa hepsinden şu ya da bu şekilde borç alıp hepsine borç takan esnaf sayısı da az değil. Çünkü geri ödemesi, kaydı ve küreği olmayan borçlar bunlar.

Görüleceği üzere esnaf, şirket, firma her ne ise iflas bayrağını çekince zararı sadece kendisine olmuyor. Çoğu kimseye sirayet ediyor. Borç veren borcunu alamıyor, firmanın çalıştığı yerler de parasını alamıyor. Üzerine, işini kaybedenleri de sayarsak bir iflas çevresine domino etkisi yapıyor.

8 Temmuz 2025 Salı

Masumiyet Karinesi

Türkiye'nin gündeminde bazı belediyelere ilgili yolsuzluk ve rüşvet operasyonları var. Sayısını bilmiyorum ama önce gözaltı, ardından tutuklanan belediye başkanı ve belediye çalışanı sayısı az değil.

Yolsuzluk ve rüşvet var mı?

Siyasi operasyon mu yapılıyor?

Bu operasyonlarla bu parti yolsuzluk çarkının içine gömülmüş algısı mı oluşturulmak isteniyor?

Siyasette kartlar yeniden mi karılıyor?

Hedef belediyelerde dönen yolsuzlukları ortaya çıkararak bir temizlenme mi isteniyor?

Gerçekten bu belediyeler yolsuzluk girdabına girmiş mi?

Soruları çoğaltabiliriz.

Bunların hangisi veya sormadığım hangi soru sebeptir bilmiyorum.

Bu durumda yapılması gereken, yargının son sözü söylemesini beklemek, adil yargılama için yargı mensuplarını rahat bırakmak, çaldılar, çırptılar, yok, siyasi operasyon yapılıyor türünden yazıp çizmenin, paylaşım yapmanın ve konuşmanın bir anlamı yok. Bırakalım işi yargıya. Yargı kararını versin. Karar kesinleştikten sonra sonuca göre bir değerlendirmede bulunalım.

Şu aşamada ortada daha iddianame bile yokken hakim, savcı ve avukat rolüne girmenin bir gereği yok.

Bu konu hakkında yazılıp çizilen ve söylenen ne varsa hepsine acaba demek suretiyle temkinli yaklaşmak lazım. İleride pişmanlık duyacağımız söz ve eylemlerden kaçınmak gerek. Birileri, belediyeler üzerinden toplumda bir algı oluşturma peşinde olabilir. Bu aşamada bu algılara teslim olmamak lazım.

Kişiler hakkında yargı son sözü söylemeden masumiyet karinesine özen göstermek gerektiğini düşünüyorum.

Burada niyetim haklarında yolsuzluk ve rüşvet iddia edilen kişileri masum gösterme gibi bir niyetim yok. Çalan, çırpan varsa cezasını fazlasıyla çeksin. Sosyal medyada veya gazetelerde haklarında video, belge varsa dahi son sözü yargının söylemesini bekleyelim. Çünkü hiçbirimiz hakim, savcı değiliz. Zanlılar mahkemede kendilerini savunsun. Unutmayalım ki suçlu bile olsa savunma hakkı kutsaldır. Şimdiden asıp kesmeyelim. Belki de çalma ve çırpma görünenden daha fazladır. Belki de hiçbir şey göründüğü gibi değildir,

Bu son cümlemi, yani hiçbir şey göründüğü gibi değildir sözümü yakın tarihten örnek vermek suretiyle biraz açmak isterim.

Fadime Şahin, Ali Kalkancı ve Müslim Gündüz 28 Şubata giden yolda Türkiye’nin önemli figürleri idi. Her akşam televizyonların gündemindeydi. Şunu yaptılar, bunu yaptılar türünden yazıldı, çizildi. Müslim Gündüz’ün Fadime Şahin ile basılması görüntüleri televizyonlarda çıktı. Ellerinde baston ile Aczimendiler meydanlarda idi. Fadime Şahin, Kalkancı ve Müslüm Gündüz’den ne çektiğini, kendisine neler yaptıklarını gözyaşları içinde ekranlarda anlattı. Her birimiz üzülerek izledik. Vay be! Neler yapmışlar neler dedik. Gözü yaşlı Fadime Şahin’in anlattıklarından ben de etkilendim. Hatta dedim ki bu kadın bu haliyle yakan söyleyecek birine benzemiyor ve doğru söylüyor dedim. Sonunda 28 Şubat post modern darbesi yapıldı.

Anlaşıldı ki bu muhteşem üçlünün, ülkeyi 28 Şubata götürmek için ayarlanmış birer figür oldukları ortaya çıktı. Ne sürecin ardından ne sonrasında ne de şimdi bu üçlünün esemesi okunmuyor. Malı götüren götürdü. Çünkü sürece giden bir kumpas olduğu anlaşıldı.

STV ve Zaman gazetesinin başını çektiği Ergenekon olayı da hala belleklerde. Ergenekon Terör Örgütü (ETÖ) adı altında az kişi tutuklanmadı. Hepsi yargılandı. Hatta hüküm giyenler bile oldu. O zaman da vay be neler yapmışlar neler dedik. Bir sabah kalktık ki “Ordumuza kumpas kurulmuş” açıklamasıyla uyandık. Hüküm giyenler yeniden yargılanarak berat etti. Mahkeme ise Ergenekon Terör Örgütü diye bir örgüte rastlanmamıştır dedi.

Sanırım ne demek istediğimi anlatmak için bu iki örnek yeterli.

Bu iki örnekte yanıldığımız ve kandırıldığımız gibi yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarında da benzer bir durum söz konusu olabilir. En iyisi yargı sonucunu beklemek. Az sabır.

6 Temmuz 2025 Pazar

Bu Valinin Rüyasına Girmeyin

—Şunun suyu ısındı. Alın onu. Atın içeri. 
—Ne zaman alalım?
—Laf olsun diye soru sorma. Ne zaman alacağınızı biliyorsun. Sabah erkenden. Teamül böyle. 
—Tamam efendim. 
—Bunu da alın. 
—Emriniz olur. 
—Şunu da alın.
—Aldık efendim. 
—Şunu şunu da alın. 
—Aldık.
—Bunları da alın. 
—Bunları da aldık. 
—Onları aldınız mı?
—Yarın sabah alıyoruz. 
—Başka kim kaldı alacak? 
—Bilmiyorum efendim.
—Ne demek bilmiyorum. Hepsini ben mi söyleyeceğim? 
—Efendim, alınma gerekçelerini bilsek belli aralıklarla alırız. 
—Ha şu mesele. Onların gerekçeleri bende mahfuz. 
—İyi de suçun ne olduğunu bilmeden kimi, ne diye alacağız? 
—Onların suçu bende mahfuz kalsın isterdim. Ama gece gündüz bugün kimi alalım diye sorup duracaksınız. En iyisi söyleyeyim. 
—Memnun olurum efendim. Bu vesileyle bunları niye alıyoruz diye merak edip duruyordum. 
—Sence bunları niye içeriye aldırıyorum? 
—Efendim, ben nasıl bilirim. 
—Tabi ben bileceğim. Ama sen yine de bir tahminde bulun. 
—Aklıma bir şey gelmiyor ana mutlaka suçları vardır. Değilse niye içeri aldıracaksınız?
—Onların suçu benim rüyama girmeleridir. 
—Efendim, çok özür dilerim ama bir insan rüyanıza girdiği için içeri alınır mı? 
—Alınır hem de bal gibi alınır. Girmeyeceklerdi rüyama 
—İlginç. Ama efendim, onların elinde değil ki rüyanıza girmek. Böyle giderse korkarım ki beni de rüyanızda görebilirsiniz. Bu durumda benim halim nice olur. O kadar da hukukumuz var. 
—Hiç kusura bakma. Hiç affım yok. Rüyana girersen, gözünün yaşına bakmam, sen de girersin oraya. 
—Efendim, af talebinde bulunuyorum. Köşeme çekilmek istiyorum. 
—Asla. Af talebin kabul edilmemiştir. 
—Efendim, rüya dışında başka bir kriter belirleseniz. 
—Mümkün değil. Kimse kusura bakmasın. Ben zamanın Bağdat valisini örnek alıyorum. Benim için o rol modeldir. 
—Bağdat valisi nasıl biriymiş ki onu örnek aldınız. 
—Bunu da bir hikayeyle anlatayım: